Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesince hazırlanan 80 sayfalık gerekçeli kararda, dava dosyasındaki iddialar, savunmalar ve deliller ayrıntılarıyla anlatıldı.

Olay tarihinde 18 yaşından küçük olan Münevver Karabulut ile Cem Garipoğlu'nun duygusal bir arkadaşlıklarının bulunduğu belirtilen kararda, ikilinin ileriye yönelik ciddi bir birliktelik düşündükleri, ancak aralarındaki ilişkinin boyutu dikkate alındığında aralarında herhangi bir sadakat yükümlülüğü bulunmadığına dikkat çekildi.

Cem Garipoğlu'nun, Münevver Karabulut ile Cihangir Yılmaz Cengiz'in arkadaşlığını bir şekilde öğrendiği ve bu nedenle Karabulut'u, sadakatsiz davrandığını düşünerek öldürmeye karar verdiği öne sürülen kararda, olay günü olan 3 Mart 2009 tarihinde Bahçeşehir'deki evden baba Mehmet Nida Garipoğlu'nun saat 10.19'da, anne Tülay Makbule ve kardeşi Saadet'in saat 11.00 civarında evden ayrıldıkları, Cem Garipoğlu'nun telefonla çağırdığı korsan taksiyle saat 12.48'de evden ayrıldığı anlatıldı.

Kararda, Cem Garipoğlu'nun Bahçeşehir'deki bir alışveriş merkezine giderek testere alıp eve döndükten 10 dakika sonra yeniden evden çıktığı ve Karabulut'un öğrenci olduğu Beşiktaş'taki liseye gittiği ve saat 14.10 sıralarında Münevver Karabulut ile buluştuğu ifade edildi.

EVDE NELER YAŞANDI? #Sayfa#

Evde yaşananlar

Çiftin, kamera kayıtlarına göre saat 15.15'te eve geldikleri ve villanın arka bahçesindeki kapıdan içeri girmeye çalıştıkları, ancak bunda başarılı olamayınca Garipoğlu'nun tek başına ön kapıyı açıp içeri girdiği ve Karabulut'u da bahçe kapısından eve aldığı vurgulanan kararda, olayın gelişimi şu şekilde anlatıldı:

''Evde yalnız oldukları sırada Cem ile Münevver'in, Cihangir Yılmaz Cengiz'in mesajları ile ilgili olarak tartıştıkları, tartışmanın büyümesi üzerine Cem'in Münevver'i, ele geçirilemeyen bir kesici-delici aletle çok sayıda yaraladığı, vücudunda işkence mahiyetinde yaralar açtığı, olay öncesinde yapmış olduğu plan doğrultusunda nalburdan satın alarak eve getirdiği testere ile Münevver'in kafasını kestiği, vücudun baş ile gövde kısmını birbirinden ayırdıktan sonra baş kısmını bir gitar kılıfı içerisine, başı olmayan cesedi bir bavul içerisine koyduğu anlaşılmıştır.

Evdeki kan izlerini kabaca silen Cem Garipoğlu'nun, duraktan çağırdığı taksiye yanındaki gitar kılıfı ve valizle binerek Etiler'e gittiği, buradaki bir çöp konteynerine gitar kılıfı ile valizi attığı ve olay yerinden uzaklaşarak saat 19.50 sıralarında Akmerkez'e gittiği, burada Eren Atlı ile karşılaştığı ve sohbet ettiği, saat 21.40 civarında da ikametine döndüğü tespit edilmiştir.''

Kararda, Münevver Karabulut'un cesedinin ise çöp toplamaya çalışan Emin Delidolu tarafından görülüp yakındaki bir sitenin özel güvenlik görevlilerine bildirildiği, onların da haber vermesi üzerine olay yerine gelen polislerce cinayetin ortaya çıkartıldığı vurgulandı.

Cinayet delilleri

Gerekçeli kararda, Cem Garipoğlu'nun 27 Şubat 2009 tarihinde Münevver Karabulut ile yaptığı MSN görüşmelerine de yer verilerek, Karabulut'a hitaben ''Müthiş planlar içerisindeyim'', ''Tarihin en büyüklerinden'', ''Duyunca ağzın açık kalırsın'' şeklinde mesajlar gönderdiği belirtildi.

Garipoğlu'nun, bilgisayarında Münevver Karabulut'a ait bilgileri ''Zeytinburnu/sürtüğü'' olarak kayıt etmesi, olay günü testere alması ve cinayetin işleniş şeklinin Cem Garipoğlu'nun Karabulut'u öldürmeye daha önceden karar verdiği ve bu karar doğrultusunda plan yaptığı anlatılan gerekçeli kararda, ''Sanığın bu süre içerisinde soğukkanlılıkla öldürme kararında sebat ve ısrar ettiği, aradan geçen süreye rağmen bu kararından vazgeçmediği ve yaptığı plan doğrultusunda eve getirdiği maktuleyi önce bıçakla yaraladığı, daha sonra testere ile başını gövdesinden ayıracak şekilde ve vücudunda öldürücü nitelikte 5 adet kesici-delici alet yarası ve 29 adet kesik vasıfta işkence ve eziyet verecek şekilde yara meydana getirerek canavarca bir hisle, hunharca bir şekilde 18 yaşını bitirmeyen yaşı küçük maktuleyi öldürdüğü ve cesedini de Etiler'de bir çöp konteynerine atmak suretiyle üzerine atılı 'çocuğa karşı tasarlayarak canavarca bir hisle kasten insan öldürmek' suçunu işlediği kanaatine varılmıştır'' denildi.

Gerekçeli kararda, ''Cem Garipoğlu'nun eğitim seviyesi, yaptığı eylemin bilincinde olması gerekeceği, yaşam koşulları, daha önceden eylemi tasarlaması, maktulü öldürme şekli ve maktulün de çocuk olması, suça sürüklenen çocuğun 17 yaşını doldurmuş olup kendi evinde tamamen korumasız olan maktule karşı eylemini gerçekleşmesi, birden fazla ağırlaştırıcı unsurun yer alması, suç kastının yoğunluğu ve eylemin kasten öldürme suçu olması nedeniyle takdiren en üst sınırdan cezalandırılmasına karar verilmiştir'' ifadesine yer verildi.

TAHRİK HÜKÜMLERİ NEDEN UYGULANMADI? #Sayfa#

Tahrik hükümleri neden uygulanmadı?

Kararda, Cem Garipoğlu hakkında eylemin daha önceden planlanmış olması, maktule ile sanık arasında geçen olayların tam olarak açıklanmaması, Garipoğlu'nun cinnet getirdiği iddiasında bulunduğu, ancak suçu işledikten sonra maktulü parçalayarak cesetten kurtulmak istemesinin çelişki yaratması, soğuk kanlı tavırları, olayı ailesi veya yakınları ile ilk aşamada paylaşmaması, maktuleden kaynaklanan herhangi bir eylemin açıklanmaması nedeniyle tahrik hükümlerinin uygulanmadığı anlatıldı.

Gerekçeli kararda, ''Olaydan sonra cesedi parçalayarak bir çöp konteynerine atması, uzun süre yakalanamaması ve kaçması, yakalandıktan sonra da 7 aylık zaman diliminde nerede olduğunun açıklanmaması bu şekilde suç işledikten sonraki davranışları ve cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri göz önünde bulundurularak, duruşmalardaki soyut beyanları ise dikkate alınmayarak takdiri indirim nedenleri uygulanmamıştır'' denildi.

Baba Garipoğlu hakkındaki beraat

Sanığın babası Mehmet Nida Garipoğlu'nun öldürülen Münevver Karabulut'u tanımadığı, olay günü sabah evden ayrılarak Avcılar'daki iş yerine gittiği, akşam eve eşi ve çocuklarından sonra geldiği anlatılan kararda, evde elde edilen ve Mehmet Nida Garipoğlu'na ait olan çamaşırlardaki kan izinin sıçrama veya fışkırma ile olup olmayacağının tespit edilemediği, sanığın eve geldiğinin ispat edilemediği, bu şekilde savunmasının aksini gösterir kuşkudan öteye gitmeyen, cezalandırılmasına yeter kesin ve yeterli delil bulunmaması nedeniyle ''Şüpheden sanık yararlanır'' ilkesi gereği sanığın beraatına karar verilmesinin gerektiği kaydedildi.

Kararda, baba Garipoğlu hakkında iddianamede ''Suçluyu kayırma'' yönünden açılmış bir dava olmaması nedeniyle bu konuda hüküm kurulmadığı hatırlatıldı. Anne Tülay Makbule Garipoğlu'nun ise evin muhtelif yerlerine bulaşan kan izlerini silmeye ve gizlemeye çalıştığı, durumu kavramasına ve olayı anlamasına rağmen evde işlenen suçun iz ve emarelerini silip temizleyerek büyük oranda delillerin ortadan kaldırılmasını sağladığı belirtilen kararda, amca Hayyam Garipoğlu'nun ise tüm aşamalarda suçlamaları inkar ederek, olay gecesi evinde olduğunu, olayı daha sonra öğrendiğini savunduğu kaydedildi.

Baba Garipoğlu'nun şoförü sanık Ahmet Batur'un Hayyam Garipoğlu'nun olaydan haberdar olduğuna yönelik verdiği ifadelere de değinilen gerekçeli kararda, ''Ahmet Batur'un sanık Hayyam Garipoğlu aleyhine yalan söylemesi için bir nedenin olmaması, sıcağı sıcağına alınan ilk ifadesinde de sanık Hayyam Garipoğlu'nu olay gecesi gördüğünü beyan etmesi nedeni ile Hayyam Garipoğlu'nun cezadan kurtulmaya yönelik beyanlarına itibar edilmemiştir. Hayyam Garipoğlu'nun tüm aşamalarda iddiaları reddetmesi, Cem Garipoğlu'nun 6 aydan fazla saklanması, teslim olduktan sonra da 6 ay nerede olduğunun açıklanmaması, sanığın sosyal ilişkileri ve fiilden sonraki davranışları göz önüne alınarak sanık hakkında takdiri indirim nedenleri uygulanmamıştır'' denildi.

Dava kapsamında yargılanan Cem Garipoğlu ''çocuğa karşı, tasarlayarak canavarca bir hisle ve eziyet ederek öldürmek'' suçundan 24 yıl, amca Hayyam Garipoğlu ile Ahmet Batur, Mehmet Karakayalı ve Habib Kurt ''suçluyu kayırmak'', anne Tülay Makbule Garipoğlu da ''suç delillerini gizlemek ve yok etmek'' suçlarından 3'er yıl hapis cezasına çarptırılmış, baba Mehmet Nida Garipoğlu ise ''nitelikli adam öldürmek suçuna iştirak etmek''ten beraat etmişti.


AA