Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre; VICE News adlı internet haber kanalında görev yapan Jacop Philip John Gingell-Hanrahan adlı muhabir ve Philip John Pendlebury adlı kameraman ile Muhammed İsmail Resul adlı çevirmenleri, “silahlı örgüte yardım” iddiasıyla Diyarbakır’da tutuklandı. İki gazeteci ve bir çevirmenin, 155 İhbar Hattı’na yapılan bir ihbar sonucu “IŞİD’çi” diye gözaltına alındıkları fakat Emniyet’te, Cizre ve Diyarbakır’daki gösterilerde YDG-H üyeleri ile yaptıkları röportajlar ve kaydettikleri görüntülerden ötürü “ PKK ’lı” diye suçlandıkları ortaya çıktı. “İnsanların hayat şartlarını ve yaşam tarzlarını çekmeye başladık. Bu yerlerde yüzü kapalı ve ellerinde silah bulunan şahıslar vardı, kameralarla kaydettik. IŞİD ve PKK ile irtibatımız yoktur” diyen gazeteciler, “makul şüphe” gerekçesiyle tutuklandı.

İHBARCININ ‘ONLAR İŞİD’Çİ’ DEMESİ YETTİ

Diyarbakır Emniyeti’ne ait 155 ihbar hattını geçen 27 Ağustos’ta arayan bir kişi, “Hilton Oteli’ne 4 şahıs geldi, kalıyor. İkisi İngiliz vatandaşı, bunların yanında Şırnaklı Abdurrahman Direkçi ve Iraklı olan Muhammed Resul isimli şahıslar var. Bu şahıslar şu anda otelden çıktılar. Sur’da ya da başka bir yerde olabilirler. Bunlar IŞİD’çilerle görüşüyorlar. Askeri tesislere veya karakollara bombalı saldırı yapmak için taraftar ve canlı bomba ayarlamaya çalışıyorlar.  Bunlar ağırlıklı IŞİD terör örgütü olmak üzere diğer terör örgütlerine taraftar topluyorlar. Bana soru sormayın” dedi. Bunun üzerine polis, o gece Yenişehir’deki Hilton Oteli’nde kalan “Vice News”ta muhabir olarak görev yapan Jacop Philip John Gingell-Hanrahan, kameraman Philip John Pendlebury ile çevirmen Muhammed İsmail Resul ve şoförleri Abdurrahman Dilekçi’yi “IŞİD terör örgütü adına eylem ve faaliyetlerde bulunmak” iddiasıyla gözaltına aldı. Ancak Emniyet’teki sorguda bütün sorular, PKK’ya ilişkindi.

GÖRÜNTÜ VE RÖPORTAJLARDAN SUÇLANDILAR

25 yaşındaki Hanrahan ifadesinde, 22 Ağustos’ta Londra’dan İstanbul’a, buradan Mardin’e geldiklerini, sonra Cizre’ye geçtiklerini söyledi. Hanrahan, “Cizre’ye gitmekteki amacımız, yaşanan iç karışıklığı haber yapmak ve burada vatandaşların hangi koşullarda yaşadığını belgesel yapmak içindir” dedi. Cizre’den sonra 25 Ağustos’ta Diyarbakır’a vardıklarını ifade eden Hanrahan, “Şehir merkezinde ve tam olarak yer ve mıntıkasını bilmediğimiz bölgelerde yaşayan insanların hayat şartlarını ve yaşam tarzlarını çekmeye başladık. Bu yerlerde yüzü kapalı ve ellerinde silah bulunan şahıslar vardı, kameralarla kaydettik. Benim IŞİD ve PKK ile irtibatım yoktur. Görüntüye aldığım şahısları da tanımam” dedi. Hanrahan’ın otelde bulunan ajandasında PKK’nın adının kısaltılmış hali ve İngilizce açılımını, örgüt ve Öcalan hakkındaki bilgileri neden not aldığına ilişkin, “Ben muhabirim. Araştırma yaptığım örgütün isimlerini, liderlerini ve amaçlarını bilmek zorundayım” dedi. Ayrıca YDG-H üyeleriyle temas kurabilmek için not aldığı bir numaradan ötürü de sorgulandı. 29 yaşındaki Pendlebury ise kamerasında çıkan YDG-H üyelerinin silahlı görüntüleri, bu kişilerle röportajlar, çeşitli bölgelerde kazılan sokakların görüntüleri, molotofkokteyli ve el yapımı patlayıcı görüntülerinden ötürü sorgulandı. Savaş muhabiri olduğunu kaydeden Pendlebury, şunları söyledi:

“Ben Suriye, Irak, Ukrayna, Afganistan gibi karışıklığın ve savaşın olduğu bölgelerde şirketimin talimatı doğrultusunda burada yaşayan halkın yaşam tarzlarını kameraya almak için gitmekteyim. Türkiye ’ye de bu amaçla geldim. Çekim yaptığım kamera görüntülerindeki yüzü kapalı şahısları savaş muhabiri olduğum için kaydettim” dedi. Resul ise bu iki gazeteciye kendilerine tercümanlık yaptığını söyledi.

Bu dört kişi tutuklanmaları istemiyle Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Sürücü serbest bırakılırken; iki gazeteci ve çevirmenleri, “silahlı örgüt içindeki hiyerarşiye dahil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım” suçundan tutuklandı. Hakim Hamza Türker, “kuvvetli suç şüphesini gösteren makul deliller ve makul şüphe” nedeniyle tutuklamaya karar verdi.  

ELÇİ: AMAÇ, ULUSLARARASI MEDYAYA GÖZDAĞI

Gazetecilerin avukatlığını da üstlenen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, “1993 yılından bu yana ilk kez iki gazeteci bu şekilde tutuklanıyor. İki gazeteciye hem IŞİD’e taraftar kazandırmak, hem de YDG-H yardımı iddiası tutarsızdır. Özellikle IŞID suçlaması temelsiz ve komiktir. İstihbarat örgütleri veya Emniyet bunların haber çalışmasından rahatsız olmuş olabilir. Ancak bunların herhangi bir örgütle ilgileri yoktur. Ben bu tutuklamayı özellikle 21 Temmuz ile başlayan silahlı çatışma sürecinin bir yansıması, özellikle uluslararası medyayı bölgeyi izlemekten alıkoyma ve uluslararası medyaya bir gözdağı verme olarak nitelendiriyorum. Bu önümüzdeki döneme dair bir umutsuzluk işaretidir. Karanlık bir dönemin işaretidir” dedi.