İzmir'de, beş yıl önce alkol almış olan Özcan Kurtuluş adlı vatandaş bileklerini jiletle kestiği halde "Şikayet var" denilerek, hastane yerine karakola götürülüp savcılığa haber verilmeden ve kemeri alınmadan bir odaya kondu. Kurtuluş odada kemeriyle intihar edince iki polise dava açıldı. Ancak yargılama sonunda polisler suçsuz bulundu. Karara, Yargıtay karşı çıkınca dava yeniden görüldü. İkinci yargılamada iki polis hakkında "görevi ihmal" suçundan iki buçuk ay hapis cezası verildi. Bu ceza 1500 TL para cezasına çevrildi. Üstelik cezanın, 300 TL'lik beşer taksit halinde ödenmesine karar verildi.

İzmir'de yaşayan ve o tarihte 24 yaşında olan Özcan Kurtuluş, 15 Eylül 2010 sabahı eski nişanlısı M.U.'nun evine giderek, iddiaya göre, tehdit ve hakarette bulundu. M.U.'nun şikayeti üzerine apartmana gelen polisler, Kurtuluş'u alkollü, jiletle bileklerini kesmiş bir halde, yere otururken buldu. Derhal bir hastaneye gidilmesi gerekirken; polisler Kurtuluş'u ve eski nişanlısını alıp Şirinyer Polis Merkezi Amirliği'ne götürdü.

Savcılığa haber verilmedi, kemeri alınmadı

Savcılığa haber verilmeksizin gözaltına alınan Kurtuluş, yasalar gereği nezarethaneye değil, avukat görüşme odasına konarak, kapı üzerine kapatıldı. İçeriye konurken kemeri ve bağcıkları alınmadı. Diğer bir odada M.U.'nin şikayeti dinlenirken, Kurtuluş kendisini demir korkuluklara kemeriyle asıp intihar etti. Ölümden sonra Kurtuluş'un iki bileğinde kesi, intihar ettiği demir parmaklıklarda kan izleri bulundu.

Kurtuluş'un ölümü üzerine Komiser Yardımcısı Mümin Özaktan ve polis Hasan Keleş hakkında "görevi ihmal" iddiasıyla dava açıldı. İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesi'nde görülen dava, 29 Mart 2011'de bitti. Mahkemenin gerekçeli kararda, polislerin Kurtuluş'u ve eski nişanlısını karakola getirdikleri aşamada şikayet işleminde bulunulmadığı, bu yüzden Kurtuluş'un nezarethaneye değil, avukat görüşme odasına konduğunu anlatıldı. Savcılığa bildirimin şikayetlerin tespitinden sonra yapılması gerektiği kaydedildi. Bu davada, şikayetçi M.U.'nun ifadesi tamamlanmadan Kurtuluş'un intihar ettiği vurgulanarak, usule aykırı işlemden söz edilemeyeceği savunuldu. Bu nedenle polisler hakkında beraata karar verildiği ifade edildi.

Kurtuluş'un avukatı Nezahat Paşa ise kararı temyiz etti. Yargıtay'a sunduğu dilekçede, Kurtuluş'un ellerini jiletle kestiği halde kendisine tıbbi muaneye yaptırılmadığını, savcılık talimatı olmadan gözaltına alındığını, hekim konrolünden geçirilmeden karakola götürüldüğünü, tek başına odaya kapatıldığını ve avukat hakkından yararlandırılmadığını anlattı. Böylece, polislerin Kurtuluş'un hayatını kaybetmesine yol açtıklarını iddia etti.

Karar: Beş ay taksitle 1500 TL

Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 21 Mayıs 2015'te verdiği kararında, devletin insan yaşamını korumak için gerekli adımları atması, uygun önlemleri alması gerektiği ifade edildi. Bu veriler ışığında Kurtuluş'un fiziksel ve ruhsal durumu itibariyle hayatı bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtiler olmasına rağmen kendisine zarar verebilecek kemeri alınmadan tek başına odaya konduğu vurgulandı. Savcılığa bilgi verilmediği gibi ailesinin de haberdar edilmediği, eşyalarından arındırılmadan avukat görüşme odasına konduğu vurgulandı. Bu nedenle ceza verilmesi gerekirken, beraate hükmedilmesinin yanlış olduğu kaydedildi.

İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesi ise geçen 20 Ekim'de görülen karar duruşmasında, Yargıtay'ın ilamı yönünde hareket ederek, polisler hakkında Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 257. maddesine göre "görevi ihmal" suçundan üçer ay hapis cezası verdi. Sanıklara iyi hal indirimi yapılarak ceza, iki buçuk ay hapse indirildi, sonra da 1500 TL para cezasına çevrildi. Bu cezanın da aylık 300 TL karşılığında beşer taksit halinde ödenmesine hükmedildi.


 
Haber: İSMAİL SAYMAZ - Radikal