DİYARBAKIR (A.A) - 
     Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu 96 sanık katıldı. Sanıklar, mahkemenin yaptığı yoklamada soruları Kürtçe ve Zazaca yanıtladı.
     Duruşmada söz alan sanık avukatlarından Mehmet Emin Aktar, Kürtçe savunma talebinin mahkemece reddedildiğini hatırlatarak, ''Kararınız yazılı olarak elimize yeni ulaştı. Bu karara yazılı dilekçe ile itiraz edeceğimiz için süre talebinde bulunuyoruz'' dedi.
     Avukat Mesut Beştaş da toplumsal barışın önemine değinerek, mahkemenin vereceği tahliye kararının, sorunun çözümüne katkı sunacağını ifade etti. Söz konusu davada halkın iradesinin tutuklu bulunduğunu savunan Beştaş, ''Bu dava siyasi bir davadır. Çünkü tutuklular arasında bir siyasi partinin 4 eşbaşkanı, belediye başkanları, yetkili kurullarında görev yapan üyeleri ve insan hakları savunucuları bulunmaktadır. Hepsi demokratik siyaset yapan öncü konumdaki kişilerdir. Biz burada müvekkillerimize kefillik yapabiliriz'' diye konuştu.
     Avukat Tufan Gürses de sanıklardan Diyarbakır'ın Çınar ilçesi kapatılan DTP'nin eski yöneticisi Rahmi Özmen'in bir yanlışlık sonucu tutuklu bulunduğunu ileri sürerek, tahliyesini istedi.
     Mahkeme heyeti, avukatların tahliyeye ilişkin taleplerini dinledikten sonra Kürtçe savunma ve tercüman atanması talebine ilişkin verdiği ret kararına yapılacak itiraz için avukatlara süre verilmesine karar verdi.
     Mahkeme, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı pazartesi gününe erteledi.
    
     -MAHKEMENİN GEREKÇESİ-
    
     Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Menderes Yılmaz, Kürtçe savunma talebine ilişkin verdiği ret kararının gerekçesini dünkü duruşmada okuduktan sonra bugün itiraz dilekçesi için isteyen avukatlara yazılı olarak verdi.
     Mahkeme, gerekçesinde, bir kısım sanıklar ve müdafiilerinin Kürtçe savunma talebinde ısrarlı olmaları ve kamuoyunda yanlış algılamalara neden olacak şekilde açıklamalarda bulunmaları nedeniyle söz konusu ret kararının gerekçelerini açıklamakta ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
     Tercümandan yararlanma hakkının yargılamada kullanılan dili anlamama veya konuşamama nedeniyle yargılama eşitliğini sağlamaya dönük bir koşul olduğu kaydedilen kararda, ''sanıkların yargılamada kullanılan Türkçe dilini anladıkları ve konuşabildikleri hususunda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır'' denildi.
     Buna karşın Kürtçe savunma ve dolayısıyla tercüman atanması konusunda ısrarların devam ettirildiği belirtilen gerekçeli kararda, şu ifadeler yer aldı:
     ''Bir an için bir kısım sanıkların Türkçe dışında bir dille savunma yapma taleplerinin kabul edildiği düşünüldüğünde, sanıklar ve müdafileri istemeseler dahi bu talepte bulunan tüm sanıkların savunmalarının tercüman aracılığıyla alınmasının gerektiği, sanıkların kendilerinin ve mahkememizin anlayabileceği ve konuşabildiği dil olan Türkçe ile savunma yapmaları durumunda yargılamanın daha hızlı yapılacağı hususunda herhangi bir kuşkunun bulunmadığı, savunmaların tercüman aracılığıyla alınması durumunda yargılamanın uzayacağı hususu aşikardır.''
     Kararda, yasal düzenlemeler bir kenara bırakılsa dahi sanıkların savunmalarının tercüman aracılığıyla alınmasının sanıkların yararına olmadığı ve iddia edildiğinin aksine sanıkların savunma hakkını kısıtlayan bir durum oluşturduğu kaydedilerek, ''Ancak bu hususların bir kısım sanıklar ve müdafilerince de bilinmesine rağmen bu hususta ısrar edilmesinin yargılamanın dışında bir kısım amaçlar taşıdığı kanaatinin oluşmasına sebep olmuştur'' denildi.
     Bir kısım sanıklar ve müdafileri tarafından söz konusu kamu davası nedeniyle sanıkların şahsında Kürtlerin ve Kürtçe'nin yargılandığının iddia edildiği belirtilen gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi:
     ''Türkiye'deki mevcut tüm mahkemelerde Türkçe'yi anlamayan veya konuşamayan kişilere anladıkları ve konuşabildikleri dilde savunma yapmaları ve bunun tercüme edilmesi için tercüman atandığı herkesin bildiği ve yasaların gerektirdiği bir husustur. Bu itibarla mahkemelerde Kürtçe veya başka dilde savunma yapmanın engellenmesi söz konusu değildir. Mahkememizin, Kürtçe veya başka dilde savunma yapılmasını engellemesi söz konusu değildir. Yalnızca sanıkların anlayabildikleri ve konuşabildikleri yargılama dili olan Türkçe ile savunma yapmalarını istemekten ibarettir.
     Kürt kökenli vatandaşların veya diğer vatandaşların anadillerini kullanmalarına bir engel bulunmadığı bilinen bir gerçektir. Sanıkların Kürt kökenli olmalarından dolayı yargılanmaları ve cezalandırılmaları yönünde bir iddianın bulunmadığı gibi yasalar kapsamında böyle bir iddiada ve talepte bulunulması da mümkün değildir. Hatta devlet tarafından 24 saat Kürtçe yayın yapan bir televizyon kurulmasının yanında yine Kürtçe yayın yapan özel televizyonların kurulduğu ayrıca Kürtçe yayın yapan yazılı basın yayın organlarının da var olduğu herkes tarafından bilinmektedir.''
     Kararda, mahkemenin yasal ve hukuki dayanıkları gerekçeli kararda anlatılan düzenlemeler dışında bir uygulamada bulunmasının mümkün olmaması nedeniyle bu yöndeki taleplerin reddedildiği belirtildi.
    
     -İDDİANAMEDEN-
    
     Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 7 bin 578 sayfalık iddianamede, 104'ü tutuklu 152 sanık hakkında ''devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma'', ''terör örgütü üyesi ve yöneticisi olma'', ''terör örgütüne yardım ve yataklık etme'' suçlarından 15 yıl ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları isteniyor.