İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Salman Akpınar, Hamit Aksan ve Merdan Berk katıldı. İETT'yi avukat Hasan Yılmaz'ın temsil ettiği duruşmada, molotofkokteyli atılan İETT otobüsünün şoförü Recep Keskin müşteki olarak hazır bulundu.

Tutuklu sanıklardan Salman Akpınar'ın Kürtçe savunma yapma talebiyle hazırladığı dilekçeyi mahkemeye gönderdiği ve Adlı Tıp Kurumundan da Akpınar'ın ses analizine ilişkin raporun mahkemeye ulaştığı tutanağa yazıldı.

Duruşmada dinlenilen müşteki İETT şoförü Recep Keskin, daha önce emniyette verdiği ifadelerin doğru olduğunu belirterek, ''Molotofkokteyli atanları teşhis edemem. Olaydan doğrudan zarar görmedim, kurumum zarar görmüştür. Şikayetim yoktur'' dedi.

Tanık Davut Bağı da molotofkokteyli atılarak otobüsün yakıldığı gün saat 17.00'de sanıklardan Hamit Aksan ve yengesinin kendilerine geldiklerini, saat 21.00 sıralarında bazı sesler duyduklarını, yangın olduğunu gördüğünü ve bunun üzerine evde bulunan Hamit Aksan'ın kalabalığın peşinden gittiğini ve kalabalığın da otobüsün yandığı yere gittiğini öğrendiğini ifade etti.

Tanıklardan İrfan Bilgiç de sanık Salman Akpınar ile birlikte günlük gazetede dağıtım işi yaptığını belirterek, her gün sabahtan gazeteleri dağıttıklarını, bedellerini tahsil ettiklerini ve sonra da Taksim'deki büroya gittiklerini söyledi.

Bilgiç, ''Taksim'deki bürodan çıkmamız saat 21.00-22.00'yi bulur. Her gün bu şekilde geçer. Otobüs yakma olayını duyduğumuz gün de Salman'ı büroda görmüştüm. Saat 21.30'a kadar oradaydım. Ben ondan önce çıktım'' diye konuştu.

Duruşmada diğer tanıkların da dinlenilmesinin ardından söz alan sanıklar Salman Akpınar ve Hamit Aksan'ın avukatı Abdurrahman Eser, Adli Tıp Kurumu raporunu kabul etmediklerini, müvekkili Akpınar'ın herhangi bir örgütsel konuşmasının olmadığını, raporda yer alan konuşmaların kendisine ait olmadığını ve müvekkillerinin suça katılmadıklarını savundu.

Müvekkili Akpınar'ın olay akşamı çalıştığı büroda olduğunu ve bu yöndeki savunmalarını İrfan Bilgiç'in tanıklığının da doğruladığını belirten Eser, ''Örgüt ile irtibatını gösterir herhangi bir belge ele geçmemiştir. Elde edilen CD'lerde de suç unsuru yoktur. Diğer müvekkilim Hamit Aksan'ın soruşturma aşamasındaki beyanı özgür iradesini yansıtmamaktadır. Avukatı yasal olarak atanmış değildir. Duruşmadaki savunmasına itibar edilmesini talep ediyoruz. Olay akşamı olay yerinde olmadığına dair tanık beyanları alınmıştır. Tahliye edilmesini talep ediyoruz'' dedi.

Sanıklardan Merdan Berk'in avukatı Özcan Kılıç da müvekkilinin tahliyesini istedi.
Taleplerle ilgili görüşü sorulan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Kasım İlimoğlu, tutuklu sanıklardan Merdan Berk'in, Serap Eser'in ölümüyle sonuçlanan 8 Kasım 2009'daki eyleme katıldığına ilişkin delil bulunamaması nedeniyle tahliye edilmesi ve diğer sanıkların ise tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti.

Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklardan Merdan Berk'in, suç vasfının değişme ihtimali ve tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak tahliye edilmesine karar verdi. Diğer tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına ve İETT Genel Müdürlüğünün suçtan zarar görme ihtimaline binaen davaya müdahil olarak kabul edilmesine hükmeden heyet, duruşmayı erteledi.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mustafa Çavuşoğlu tarafından hazırlanan iddianamede, saldırıya katıldıkları iddia edilen 7 şüphelinin ''kasten adam öldürme'' iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edilmişti. Şüphelilerin aynı zamanda ''silahlı terör örgütü üyesi oldukları'' gerekçesiyle 7 ile 15 yıl, ''patlayıcı madde bulundurdukları'' iddiasıyla 4,5 ile 12 yıl, ''genel güvenliği kasten tehlikeye soktukları'' suçlamasıyla 6 ay ile 3 yıl, ''mala zarar verme'' iddiasıyla 2 ile 12 yıl ve ''ruhsatsız silah bulundurdukları'' gerekçesiyle 1 ile 3 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılmaları istenmişti.

Küçükçekmece'de, 8 Kasım 2009'da, Söğütlüçeşme-Zeytinburnu seferini yapan İETT otobüsüne molotofkokteylli saldırı düzenlenmiş, yüzü, eli ve bacaklarında yanıklar oluşan 17 yaşındaki lise son sınıf öğrencisi Serap Eser hastanede yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamamıştı. Davanın kabul edildiği İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki 7 Aralık 2010 tarihli duruşmada, suç tarihinde yaşlarının 18'den küçük olması nedeniyle 4 sanığın dosyasının 6008 sayılı yasa gereğince çocuk mahkemesine gönderilmek üzere ayrılmasına karar verilmiş, böylece davada yargılanan sanık sayısı 3'e düşmüştü.


AA