BALYOZ Güvenlik Harekat Planı soruşturmasında tutuklanan aralarına 2'inci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ile MGK eski Genel Sekereteri, Emekli Orgeneral Şükrü Sarışık'ın da arasında bulunduğu 26 subayın tahliyesine karar vermesi ile gündeme gelen İstanbul 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimi Yılmaz Alp hakkındaki 'Devrimci hakim', 'Molotofçu hakim' iddialarına ilişkin hukuk savaşı başlattı.

Kendisine ilişkin bilgi formlarının yasaya aykırı olarak sakladığı ve bunun basına sızdırdığı iddia edilen emniyet görevlileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Yılmaz Alp, "Bir hukukçu olarak kendi hakkımı koruyamazsam benden hiç kimse kendi haklarını korumamı bekleyemez. O yüzden yasal olmayan yasa dışı aleyhimde yapılan ne varsa sonuna kadan hukuki mücadelemi yapacağım" dedi.

İçişleri Bakanlığı'na da başvurarak emniyet görevlileri hakkında disiplin soruşturmasını açılmasını isyeten Yılmaz Alp, haberi yapan gazete ve televizyon kanallarından da düzeltme yapılmasını talep etti.

HASBELKADER ORADA OLDUĞUM İÇİN GÖZALTINA ALINDIM

Ankara Hukuk Fakültesi'nde öğrenciyken 1991'de katılmadığı bir eylem nedeniyle gözaltına alındığını belirten üye Hakim Yılmaz Alp, hasbelkader orada olduğu için 7 gün gözaltında kaldığını ve 12 Şubat 1991'de Ankara DGM'de savcılık sorgusunun ardından mahkemeye sevk edilmeden serbest bırakıldığını söyledi. Hakkında 26 Şubat 1991'de verilen kararı okuyan Yılmaz Alp, yasadışı örgütle bağlantısının tespit edilememesi ve o tarihlere kadar da kayıtlara geçirilmiş herhangi bir eyleminin bulunmaması gerekçesi ile takipsizlik verildiğini kaydetti.

BELGELER İMHA EDİLMELİYDİ

Takipszilik kararında ayrıca kendisinin yasadışı örgüt üyesi olduğu ve faaliyet yürüttüğüne dair yeterli delil bulunmadığına da yer verildiğini hatırlatan Yılmaz Alp, bu belgenin yasalar gereği imha edilmesi gerektiğini belirtti.

İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat Harekat Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığı'nın 2007 yılına ait, Bilgi Toplama Yönergesi olduğunu belirten Yılmaz Alp, 16/b maddesi gereğince, yönergenin yürürlük tarihinden önce açılan kayıtlarla ilgili kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş ise bu kararın kesinleşmiş olması halinde bilgi formlarının iptal edilmesi gerektiğini söyledi.

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUM

Yılmaz Alp şöyle devam etti:

"İptal edilmemiş olması benim hakkımda Emniyet Müdürlüğü'ndeki bilgi formlarının yasaya aykırı olarak elde tutulduğunun göstergesidir. Bununla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde ilgililer hakkında görevi kötüye kullanma, kişisel verilerin kaydedilmesi ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme gerekçesi ile suç duyurusunda bulunarak yasal işlem yapılmasını istedim. Aynı zamanda emniyet genel müdürlüğü personeli hakkında disiplin soruşturması yapılması için Emniyet Genel Müdürlüğü'ne başvuruda bulundum."

HUKUK BİLGİME VE VİCDANİ KANAATİME GÖRE KARAR VERDİM

DHKP/C davasında yargılanan 3 sanığın beraat etmeleri yönünde karşı oy kullanadığı iddialarına da yanıt veren üye hakim Yılmaz Alp, bu sanıklar hakkındaki kararın Yargıtay'ca onaylanmadığını dosyanın hala incelendiğini hatırlattı. Söz konusu sanıkların 1996-1999 yılları arasında tahliye olduğunu ve davada tutuklu sanık olmadığını hatırlatan Yılmaz Alp, "Bu sanıklar hakkında oy çokluğuyla müebbet verildi. Anayasa'nın 138'inci maddesindeki görev ve sorumluluğum çerçevesinde kendi hukuki kanaatimi yazdım. Çünkü Yargıtay bu dosyası daha önce iki kez eksik soruşturmadan dolayı bozdu. Yargıtay, 'bırakın müebbet hapis cezasının onaylanmasını bu adamların suçu işlediklerine ilişkin yeterince delil yok' dedi. Kişisel kaantim yeterli delil olmadığı yönündeydi" dedi.

HAKİMLER GÖREVLERİNDE BAĞIMSIZDIR

Bunun tamamiyle kendi hukuki görüşü olduğunu ifade eden Yılmaz Alp, "Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun, vicdani kanatlerine göre karar verirler. Balyoz Soruşturması'nda da olduğu gibi tamamen vicdani kanaatime göre karar verdim. Hukuki bilgim doğrultusunda karar verdim. Baktığım davalarla ilgili bugüne kadar hiç kimse benden herhangi bir talepte bulunmamıştır. Balyoz soruştuması için de bu geçerlidir" diye konuştu.

Balyoz Güvenlik Harekat Planı Soruşturması'nda tutuklu bulunan Kurmay Albay Ali Rıza Sözen'nin tahliyesinin usule aykırı olduğu yönündeki iddialarıda yanıt veren Yılmaz Alp, tahliye dilekçesinin kendi nöbeti süresi içerisinde yani 12 Haziran 2010'da verildiğini kararda ise bu tarihin yanlışlıkla 14 Haziran 2010 olarak yazıldığını söyledi.

DİĞER HAKİMLERİ KARARLARI BENİ BAĞLAMAZ

Diğer mahkeme heyetlerinin ve üye hakimlerin tahliye taleplerinin reddedilmesi yönündeki kararlarının kendisini bağlamayacağını sözlerine ekleyen üye hakim Yılmaz Alp, "Çünkü ben yaptığım görevle hukuk ilkeleri doğrultunda anayasa ve kanunlar doğrultusunda bu kararımı verdim. Bundan dolayı vicdani anlamda herhangi bir rahatsızlığım da yok" dedi.

TAHLİYE KARARIMIN ARKASINDAYIM

Balyoz Güvenlik Hareka Planı Soruşturması'nda 26 kişi hakkında verdiği tahliye kararına savcılığın henüz itiraz etmediğini ifade eden Yılmaz Alp, bir soru üzerine tahliye kararını verirken okların kendisine döneceğini düşündüğünü söyledi.

Yılmaz Alp, "Çünkü kamuoyu çok yakından takip ediyordu. Ancak tahliye gerekçelerimi üç sayfalık kararımda yazdım. Anayasadan, insan hakları sözleşmesinden, AİHM kararlarından bahsettim. CMK'dan bahsettim. Bunlar benim kendi hukuki görüşlerimdir. Gerekçede yazdığım hususların arkasındayım, herhalde arkasında olmasam zaten böyle bir kara vermezdim" dedi.

"Tahliye kararınızda eylemin plan aşamasında olduğunu, gerçekleşmemiş olduğunu söylüyorsunuz. Bu kanaatiniz bütün teşebbüs aşamasında olan eylemler için geçerli midir?" sorusuna ise Yılmaz Alp, "Bu konuda açıklama yaparsam, ola ki bu davanın bize düşmesi durumunda oyumu önceden belli etmiş olurum. O yüzden buna cevap vermeyeyim izninizle" diye yanıt verdi.

TAHLİYE EDİLMİŞ OLMASI, CEZA ALMAYACAĞI ANLAMINA GELMİYOR

"Esasa ilişkin delillerin değerlendirilmesi anlamında ifadeleriniz var. Bu ifadeleriniz savcıların soruşturmasına müdühale olarak görülebilir mi?" sorusuna ise Yılmaz Alp şöyle yanıt verdi:

"Esasa ilişkin yok. 'Suç için anlaşma olabilir' diyorum, bakın 'olur' demiyorum. Aynı şey değil, kelimelere dikkat etmek lazım. Genellikle tutuklama ya da tahliye kararlarında matbuu sözler söylenir. Suçun vasıf mahiyeti mevcut delil durumu tutuklulukta geçen süre... AİHM kararlarında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni tutuklamalardan dolayı bir çok tazminata mahkum etti. Tutuklama Türkiye de ne yazık ki ... doğru ifade etmek istiyorum. Tutuklama tedbir, benim hukuk görüşüm o yönde. Birilerinin tahliye edilmiş olması o kişilerin ceza almayacağı anlamına gelmiyor. Mahkemeler, cezaların infaz edilmesiyle görevli kurumlar değildir. Cezaları infaz edecek merciler kolluk kuvvetleri ve cumhuriyet savcılıklarıdır."

TAMAMEN KOŞULSUZ SERBEST BIRAKMAYI UYGUN BULMADIM

"Tahliye kararınızda 'kaçma şüphesi yoktur' diyorsunuz ama aynı zamanda yurt dışına çıkış yasağı koyuyorsunuz. Çelişkili değil mi?" sorusuna ise Yılmaz Alp, "Çelişki değil. Kaçma şüphesi yok gerekçem şuydu. Oktay Bey (üye hakim Oktay Kuban) 1 Nisan'da tahliye edilen bir çok kişi haklarında yakalama kararı çıktıktan sonra ellerinde valizlerle gelip teslim oldu. Bu kaçma şüphelerinin olmadığının göstergesiydi. Yurt çıkış yasağı tedbirdi. Sonuçta neden dava açılacağını bilmiyorum. Bu bir tedbir, adli kontrol. Tamamen koşulsuz serbest bırakmayı o anlamda uygun bulmadım. Kendi hukuki kanaatimce" diye yanıt verdi.

ONLARDA DAHA KATI DAVRANDIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM

"Benzer başka soruşturmalarda da o şekilde görüş bildirdiniz mi?" sorusuna ise Yılmaz Alp, "Bir çok davaya bakıyoruz. Terör, uyuşturucu davaları. Davanın niteliğine göre örneğin bir terör ya da uyuşturucu davasında sonuçlar daha vahim olduğu için onlarda biraz daha nasıl söyleyeyim katı davrandığımızı sanıyorum" diye yanıt verdi.

Yılmaz Alp, "Farklı hakimlerin bir dosyada farklı vicdani kanaat kullanması hukuksal sorun teşkil eder mi? Birileri tutukluyor birileri serbest bırakıyor" şeklindeki soruta ise şöyle yanıt verdi:

"Vicdani kanaat sınırı, bize hukuk fakültelerinde öğretilen hukuki bilgilerin çizdiği sınırlardır. Vicdan diye anayasa ve yasalar söylemiş. Nasıl vicdanınız elveriyor noktasında sizin vicdanınızın elverdiği ile benim vicdanım elverdiği aynı noktada olmayabilir. O yüzden vicdani kanaat kişilerin kanaatidir bir anlamda ama vicdani kanaat öğretilen hukuk kuralları, Anayasa, yasalar doğrultusunda Anayasnın 138 /1'inci maddesinde yazdığı şekliyle kullanılır vicdani kanaat. Dosyanın mevcut durumuna delil durumuna suçun niteliğine göre kullanılır."


Ayşegül USTA-Haluk ATALAY/İSTANBUL, (DHA)