Ankara Başsavcılığı, ODTÜ’deki ağaçların sökülerek, içinden yol geçirilmesini protesto eden göstericilere dava açtı. Şüpheliler ‘belediyenin açtığı yola yeniden ağaç dikmek için zincir oluşturmak ve fidanları elden ele vererek kamyonların geçişini engellemekle’ suçlandı.

ODTÜ arazisindeki ağaçların sökülerek, içinden yol geçirilmesine karşı bir grup eylemci tarafından 21 Ekim 2013’te basın açıklaması okunmuş ve gösteri yapılmıştı. Polisin göstericilere sert müdahalesinin ardından 3 kişi gözaltına alınırken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma başlattı. Soruşturmayı tamamlayan savcılık eyleme katılan 3 kişi hakkında dava açtı.

Fidanlar elden ele

İddianamede, basına yapılan açıklamanın ardından ‘grubun yanlarında getirdikleri çam fidanlarını ODTÜ alanına dikmeye başladıkları’ belirtilerek olay şöyle denildi:
“Grup, Vişnelik karşısı yol ile ODTÜ arasında zincir oluşturup çam fidanlarını elden ele vermek suretiyle karşı tarafa geçirerek inşaat alanında çalışan kamyonların geçişini engellemişlerdir. Daha sonra gruptan kopmalar olmuş ve 20-25 kişi kalmış, grup ile alanda çalışan belediye personeli arasında tartışma çıkmış ve arbede yaşanmıştır.”

Çevik Kuvvet ekibinin araya girmesiyle belediye personeli ile göstericilerin ayrıldıkları da anlatılan iddianame, “ODTÜ A-4 kapısı önünde çalışan iş makinalarına grup tarafından taşlı saldırıda bulunulmaya başlanması üzerine grubu dağıtmak amacı ile orantılı şekilde TOMA’lar ve Çevik Kuvvet personeli ile su ve gaz ile müdahale edilmiştir” denildi.

‘Toplanma hürriyeti değil’

İddianamede, polisin müdahalesinin ardından, EGO’ya ait otobüslerin ve güvenlik kuvvetlerinin, ODTÜ A-4 kapısının dışına çıktığı, içerde kalan göstericilerin ateş yaktıkları, bunun üzerine polisçe ikinci bir müdahalenin yapıldığı vurgulandı. İddianamede barışçı toplanma hürriyetinin ‘gerçek özgür toplumun temeli olduğu’na da işaret edilerek şu ifadelere yer verildi:
“Toplanma hürriyetini düzenleyen tüm yasal metinlere bakıldığında hemen hemen bu metinlerin tamamında toplantı hürriyetinin silahsız ve saldırısız kullanılacağı ifade edilmiştir. Öte yandan toplanma hürriyetinin, kamuya ait yollarda, öğretim kurumlarında, halkın yararlandığı sokak, cadde ve meydanlarda cereyan etme özelliği nedeniyle öteki toplu hürriyetlere göre kurallara bağlanmasının da şart olduğu yadsınamaz.”

AİHM’nin barışçıl toplanma özgürlüğüne vurgu yaptığı karar örneklerine de yer verilen iddianamede, “Şüphelilerin, toplantının yasadışı hale gelmesi sonrası tüm ikazlara rağmen dağılmadıkları, yol yapım çalışmalarını engelledikleri, kollukça yapılan müdahale ile dağıtıldıkları, bu sırada yakalandıkları, suçun unsurlarının şüpheliler yönüyle oluştuğu, böylelikle atılı suçu işledikleri anlaşılmıştır” saptaması yapıldı.

İddianamede 3 şüpheli için ayrı ayrı olarak, ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ve ‘görevi yaptırmamak için direnme’, ‘kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi’ suçlarından 2 yıl 6 aydan 14 yıl 6 aya kadar hapis cezası talep edildi.


 Haber: MESUT HASAN BENLİ / Radikal