Özal'ın oğlu Ahmet Özal'ın açıklamalarıyla başlayan sürecin ardından İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti. Ahmet Özal'ın "Suikastın arkasında eski MGK Genel Sekreteri vardı." ifadelerini ihbar kabul eden Cumhuriyet Savcısı Hakan Karaali, eski MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu hakkında şüpheli sıfatıyla genel bir soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında Ahmet Özal'ın ifadesine başvurulacak.

18 Haziran 1988 günü Anavatan Partisi'nin olağan genel kongresi yapıldığı sırada gerçekleşen suikastta, Özal konuşma yapmak için kürsüye çıktığında Kartal Demirağ adlı kişinin silahlı saldırısına uğramıştı. Kurşun, mikrofonun ayağından sekip Özal'ın sağ el başparmağını yaralamıştı. Özal, saldırının ardından şu, unutulmayan sözleri sarf etmişti: "Bilhassa belirtmek istiyorum; Allah'ın verdiği ömrü, O'nun isteğinden başka alacak yoktur, biz de O'na teslim olmuşuzdur."

Saldırıyı gerçekleştiren Kartal Demirağ ise silahı tutukluk yapınca Özal'ın korumaları tarafından vurularak yakalanmış ve 4 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1992'de serbest bırakılmıştı. Olayın arka planı aydınlanamamıştı. Bu suikasttan 22 yıl sonra Ahmet Özal'ın önceki gün bir gazetede çıkan röportajında yer alan, "Turgut Özal'a yapılan suikast girişiminin ardında eski MGK Genel Sekreteri vardı.'' iddiası yeni bir süreç başlattı. Özel yetkili mahkemelerde basın suçlarıyla ilgilenen savcı Hakan Karaali soruşturma başlattı. Savcı Karaali'nin bu soruşturma kapsamında eski MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu'nu da ifadeye çağırabileceği belirtildi.

Öte yandan Ahmet Özal dün iddialarına yenisini ekledi. Babasına yapılan suikasta ilişkin ikinci önemli ismin Hürriyet Gazetesi'nin eski sahibi Erol Simavi olduğunu söyledi. Taraf ve Yeni Şafak gazetelerine açıklamalarda bulunan Özal, "Simavi ismi bir kez babam tarafından zikredildi. Zaten dikkat edilirse Erol Simavi o olaydan sonra gazeteyi sattı gitti. Kendisi bıraktı gitti." diye konuştu. Gazetelere yaptığı açıklamalarda suikasta ilişkin bilgilerin çok farklı bir yerden, İsviçre'den geldiğini anlatan Ahmet Özal, İsviçre bankalarına da dikkat çekerek isimlerin MİT'e İsviçre istihbarat örgütü tarafından ulaştırıldığını söyledi. Özal "O dönemde İsviçre istihbaratı bilgiyi MİT'e verdi. İsviçre istihbaratı zannedersem banka hesaplarını araştırmış. Bu gizli arşivleri açıklanırsa tüm isimler çıkar ortaya." iddiasında bulundu. Ahmet Özal, Emniyet ve MİT'in arşivlerinin açılmasını da isteyerek "Emniyet ve İstihbarat arşivlerini kimse açmıyor. Ben yıllardır söylüyorum. Ben şahsen hiç kimseyi suçlamıyorum. Arşivlerin açılması halinde kim varsa ortaya çıksın istiyorum." ifadelerini kullandı.

Kongre salonunda Kartal Demirağ dışında ikinci bir kişi daha vardı

Anavatan Partisi'nin olağan genel kongresinin yapıldığı 18 Haziran 1988 tarihindeki suikast anı ve silahlı saldırının yakın şahitlerinden dönemin Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler, konuyla alakalı TBMM'de araştırma komisyonu oluşturulması gerektiğini belirtiyor. MİT ve Emniyet'teki dosyaların indirilerek konunun sıkı şekilde tetkikini isteyen Dinçerler, suikast anında Kartal Demirağ'ın ateş ettiği yerin 4-5 metre gerisindeki şeref tribününde oturduğunu hatırlatıyor. Suikasta Demirağ dışında ikinci bir ismin de karıştığını anlatan Dinçerler olay anını şöyle anlatıyor: "Şeref tribününde parti kurucusu, bakan olarak bulunuyordum. Ön sırada Leyla Yeniay Köseoğlu, Bedrettin Dalan gibi isimler vardı. Birdenbire iki sağ el yavaş yavaş kalktı. Ben, 'Eyvah!' diye bağırdım. 'Ne oluyor?' dedim. O anda ateş edildi. Ben iki tabancadan da ateş edildiğini dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Selçuk'a da söyledim. Saldırıdan sonra atılan mermilerin kovanlarının bir kısmını benim koruma polisim topladı. Ancak ikinci kişinin tahkikatıyla alakalı ne sonuç elde edildi bilemiyoruz.

Turgut Özal'ın Kartal Demirağ suikastından sonra isimleri tek tek tespit ettiğini doğrulayan Dinçerler, "Ancak bunu kimseye söylemediğini, belki bir yerlere yazmış olabileceğini tahmin ediyorum. Saldırı anına ilişkin kayıtları Özal'ın bizzat kendisinin 13 defa durdura durdura izlediğini, ses kayıtlarını dinlediğini biliyoruz." dedi. Vehbi Dinçerler, Demirağ suikastıyla ilgili en geniş bilginin o dönemin Ankara Emniyet Müdürü olan Mehmet Ağar'da olduğunu aktardı. FATİH UĞUR İSTANBUL

Salonu düzenleyenlerin üzerine gidilseydi somut delillere ulaşılırdı

Özal'a yakın isimlerden dönemin milletvekili emekli askeri savcı Faik Tarımcıoğlu, Ahmet Özal'ın açıklamaları, "Babasından gelen ifadeler." diye nitelendiriyor. Uzun yıllar bu açıklamanın neden yapılmadığını soran Tarımcıoğlu, o dönemde de suikastın arkasında resmî makamların olduğu yönündeki şüphenin herkes tarafından bilindiğine dikkat çekiyor. Olayın yaşandığı kongrede makineli tüfekle birinin salondan kaçtığına şahit olduğunu vurgulayan Tarımcıoğlu, "Suikastın gerçekleştiği kongrenin kimler tarafından düzenlendiği ve salonun organizasyonu dikkate alınsaydı, savcılar somut gerçeklere ulaşabilirdi." diyor. Rahmetli Turgut Özal'ı o gün ölümden kurtaran üç olaya dikkat çeken Tarımcıoğlu, birbirini tetikleyen bu olayların tesadüf olmadığını söylüyor. Tarımcıoğlu o üç olayı şu şekilde anlatıyor: "Bakanlar için ayrılan yere rahmetli Özal oturmamıştı. Çünkü Özal, eşi Semra Hanım rahatsız olduğu için bir an önce konuşmayı yapıp salondan ayrılmayı planlıyordu. Bu nedenle Özal konuşmasını erken yapmıştı. Özal kongre salonunda konuşma yapmak için kürsüye çıktıktan kısa bir süre sonra suikasta maruz kalmıştı. Saldırgan Kartal Demirağ'ı fark eden bir muhtar, saldırganın ikinci atışında dengesini bozdu. Olay anında salonda bulunan Maliye Bakanlığı koruma memuru saldırganı fark eder etmez tek kurşunla etkisiz hale getirdi." Rahmetli gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun da bu suikastın arkasındaki isimlerin tahkikatını yaptığını söyleyen Tarımcıoğlu, o dönemin önde gelen sermaye sahiplerinin bu araştırmadan rahatsız olduğunu dile getiriyor. MUSTAFA GÜRLEK İSTANBUL ZAMAN