İkinci Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı Tuncay Özkan, kendisinin siyasi iktidarın muhalifi olduğunu belirterek, ''Onun (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan) yerinde gözüm var, onun yerine geçmek istiyorum. Bu ülkeyi daha iyi yöneteceğime inanıyorum'' dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davada Köksal Şengün başkanlığındaki mahkeme heyeti, sanıkların taleplerini dinledi.

Duruşmada söz alan Tuncay Özkan, tek delil olarak gösterilen bir fotokopi kağıdı nedeniyle iki yıldır tutuklu bulunduğunu, böyle bir muameleyle neden karşı karşıya olduğunu anlayamadığını söyledi.

''Arabesk bir tutum içine girip 'batsın bu dünya' diyemem'' diye konuşan Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Beni susturmak size hiçbir şey kazandırmaz. Eğer ben konuşmazsam siz eksik kalırsınız. Beni yok etme isteği neden? Bana karşı önyargı neden? Sizden bana acımanızı, torpil yapmanızı istemiyorum. Bu bizi hiçbir yere götürmez. Empati yapmayan ruh halinin iyi bir şey üretmesi mümkün değildir. Şimdi iktidar sahibi televizyonumu kapatacak, her türlü mali saldırıyı yapacak, ben buna direnmeyeceğim. Direndiğim için de suçlanacağım. Beni hukuk korumayacaksa ne koruyacak beni?''

Hakkında bugüne kadar bin 800 davanın açıldığını ve bu dava haricinde hiçbirinden kaygıya kapılmadığını ifade eden Özkan, ''Ama şimdi endişeleniyorum. İddianamenin benimle ilgili sonuç bölümünde (kanaatine varılmıştır) deniyor. 2,5 sayfada neyin kanaatine varılmış? Beni bıraksanız 16 Aralık'ta nerede olduğumu saati saatine size getirirler'' diye konuştu.

Özkan, konuşmasında, ''Recep Tayyip Erdoğan'a karşı siyaset yapmak, karşı çıkmak, söz söylemek suç mu? Ben bir muhalifim, onun yerinde gözüm var. Onun yerine geçmek istiyorum. Bu ülkeyi daha iyi yöneteceğime inanıyorum. Ekonomiden, tarıma kadar her alanla ilgili projem var. Hata mı ediyorum? Beni kara leke sürer gibi darbeyle, yapmadığım görüşmelerle suçlarsanız bu yük, bu vebal sizin sırtınızdadır'' ifadelerini kullandı.

MUSTAFA BALBAY
Tutuklu sanık Mustafa Balbay da, mahkeme heyetinden yeni yargılama yılında, ''yargılama şeklini yeniden gözden geçirmesini'' talep ettiğini söyledi.

Balbay, yılda ortalama bir davanın 4-5 duruşmayla götürüldüğüne işaret ederek, ''Biz şu anda 15 yıllık yargılamaya eş değer bir yargılama süreci geçirdik. 10 Ağustos'taki duruşmada 'eğer sesimizi duyuramayacaksak bu sağır ceza mahkemesi olur' dedik. Bunu mahkeme hakaret olarak algıladı. Diğer sözlerimizi duymamaya devam edip sadece bu sözümü duydunuz. Burada bağırdığımız zaman medya sesimizi duyuyor. O zaman da 'bağır ceza mahkemesi mi' diyelim. Çığlık atarsak eğer 'çağır ceza mahkemesi mi' diyelim?'' diye konuştu.

Balbay, Ahmet Şentürk'ün, bir gün tutuklandığını ve tahliye edildiğini hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Tüm gazeteler bu tahliye haberine yer verdi. 'Eşitlik ve hakkaniyet koşulu' gerekçe gösterilerek serbest bırakıldığı belirtildi. Bizler terör örgütüne üye olmakla yargılanıyoruz. Örgüt lideri olduğu iddia edilen 8 kişi serbest bırakıldı. Bu nasıl terör örgütüdür ki liderleri dışarıda üyeleri içeride. Bu nasıl eşitlik? Bizi yargılarken dayanak olarak getirdiğiniz deliller konusunda güçlendirici bir şey olsa yine canım yanmayacak.''

Mahkeme heyetinin dijital veriler konusunda bir karar vermesi gerektiğini ifade eden Balbay, Türkiye'nin Uluslararası Siber Suçlar Sözleşmesi'ne imza atmadığını ancak bu sözleşmeye göre bir bilgisayara el koymanın yasak olduğunu, delillerin olay yerinde toplanması gerektiğini söyledi.

"İŞLEYECEKLERDİ, YAPACAKLARDI"
Balbay, dava kapsamında yargılananlarla ilgili iddianamede, ''şu suç işlenmiştir'' şeklinde bir ifadenin yer almadığını, ''işleyeceklerdi'', ''yapacaklardı'' sözlerine yer verildiğini anlatarak, ''Biz buradan hukuk bekliyoruz. Bu tutukluluk uzarsa, bu davada ilk hüküm giyen yargılama makamı olur. Yargılama şeklini yeniden gözden geçirmenizi ve özgür yargılamanızı talep ediyorum'' dedi.

İddianamede sanıklar arasında bağlantı kurabilmek için telefon görüşmelerinden yararlanıldığını anlatan Balbay, ''Telefon kayıtlarında '15-20 saniye görüştü' deniliyor. İddianamede tanımadığım insanlarla görüştüğüm yazıyordu. Cumhuriyet gazetesinin santralini benim üzerime yazmışlar. Savcılar o zaman 118 80'i dinlemeye alsınlar, Dünyanın en büyük terör örgütünü dinlemiş olurlar'' diye konuştu.

"İSPAT MI, GERÇEK Mİ?"
Mustafa Balbay, tahliye taleplerinin reddine ilişkin karar gerekçelerinde gösterilen ''yurt dışına kaçma şüphesi''nin kendisine çok dokunduğunu söyleyerek, konuşmasında, ''Yurtdışına çıkma koşuluyla tahliye kararı verseniz kabul etmem. Önce yurdumda kalmak isterim. (Delillerin karartılması ya da tam olarak toplanamamış olması) da tutuklu kalmamızın gerekçelerinden. İki yıldır karartılacak delil kaldıysa pes diyorum'' ifadelerini kullandı.

Üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu'nun çapraz sorgulardaki sorularını eleştiren Balbay ''Buradaki yargılama süreci iddia makamının iddialarının doğru olduğunu ispatlamak mı? Yoksa gerçeği aramak mı?'' sorusunu yöneltti.


İkinci ''Ergenekon'' Davası tutuklu sanıklarından Başkent Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı Köksal Bayraktar, müvekkiline toplam 185 soru sorulduğunu, ifadesi alınırken terör örgütüyle ilgili bir soru dahi sorulmadığını belirterek, ''Hakkımızda hiçbir suç şüphesi yoktur'' dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davada, tutuklu sanıkların taleplerinin ardından sanık avukatlarının taleplerinin dinlenmesiyle devam etti.

Davanın tutuklu sanıklarından eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı Köksal Bayraktar da 13 Ağustos 2010 tarihinde mahkeme heyetine sunduğu tahliye talebi dilekçesini yinelediğini belirtti.

Müvekkilinin 16 aydır tutuklu bulunduğunu dile getiren Bayraktar, ''Oysa bizim ifademiz alınmıştır. Bizim sorulacak sorumuz kalmamıştır. Çapraz sorgusu yapılmıştır. Müvekkilime toplam 185 soru sorulmuştur. İfadesi alınırken terör örgütüyle ilgili bir soru dahi sorulmamıştır. Dolayısıyla ifadesi alınmıştır. Oysa hakkımızda hiçbir suç şüphesi yoktur'' diye konuştu.

Davanın tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar da söz alarak sorguların henüz tamamlanmadığını, bilirkişi incelemelerinde keşif yapma safhalarına gidilmediğini, davaya konu olan bazı gizli tanıkların henüz dinlenmediğini söyledi.

Bir kişinin tahliye edilmesinin suçluluk veya suçsuzluk karinesinden ötürü olmadığını ifade eden Dizdar, müvekkili hakkındaki tedbirin devam edip etmeyeceğine yargıcın karar vereceğini dile getirdi.

Tutuklu sanık Tuncay Özkan'ın avukatı Ahmet Çörtoğlu ise mahkeme heyetine seslenerek, ''Bir yılı aşan sürede yargılamalarda gerçek bir delil gördünüz mü? Sanıklar sadece suçlarını bilmediklerini, suçlarına ilişkin fiili nedenlerin söylenmediğini belirttiler'' dedi.






AA