Ankara Dikmen’de 25 Şubat 2009’da saat 01.30 sıralarında vurulmuş olarak bulunan, dosyası “İntihar etti” denilerek kapatıldıktan 2 yıl sonra 26 Ocak 2011’de yeniden açılan Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay’ın ölümü konusunda şok bir gelişme yaşandı. 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 yıl sonra, olayın tek görgü tanığı olan Halil Kesici hakkında, “kasten adam öldürmek”ten müebbet hapis istemiyle dava açtı.

Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede, ölümdeki çelişkiler sıralandı. Oktay’ın sevgilisinin erkek kardeşi Kesici’nin bitişik ateşle cinayeti işlediği iddia edildi.

Oktay, 25 Şubat 2009 gecesi eski milletvekili Mücahit Pehlivan, doktor Utku Tan, doktor Haluk Ali Bazoğlu, işadamı Ali Şahsuvaroğlu, emekli Emniyet Müdürü Mehmet Yasak, emekli Emniyet Müdürü Ali Rıza Atak, Kemal Muratoğlu ve Kadir Caner’le Yıldız Marina’da yemek yedikten sonra kız arkadaşı olduğu öne sürülen Neriman Fıçıcı’nın ikamet ettiği Dikmen Keklikpınarı Mahallesi’ndeki eve gitti.

"Aile dostumuzdu"

Oktay, kapıyı çaldıktan sonra Fıçıcı’nın ağabeyi Halil Kesici’yle dışarı çıktı.

İddiaya göre, kara saplanan arabasını çıkaramayınca sinirlenen Oktay, kendisine ait silahla başına bir el ateş etti. Yaralanan Oktay, Kesici’nin de yardımıyla hastaneye kaldırıldı ancak kurtarılamadı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Oktay’ın ölümüyle ilgili soruşturma başlattı. Kesici, ifadesinde şunları söyledi:

“Annem ile yaşadığımız eve geldi. İyi geceler deyip çıktı. Yatağa uzanmışken patinaj sesi duydum. Oktay’ın arabasının kar yığınına saplandığını gördüm. Yanına gittim. Oktay aracından aşağı inerken dengesini kaybedip düştü. Konuşurken elini beline attı ve silahını düşürdüğünü söyledi. Birlikte otonun çevresini araştırdığımız sırada bir el silah sesi ile irkildim. Baktığımda Oktay’ın sendeleyerek yüzüstü düştüğünü gördüm. Nefes aldığını görünce tutup başını sol göğsüme gelecek şekilde oturttum. Ambulansa bindirildiğinde nefes alıyordu. Ancak hastanede kısa bir süre sonra yaşamını yitirdi. Kendisi aile dostumuzdu.” Savcılık, ilk soruşturmayı 20 Nisan 2009’da tamamladı ve takipsizlik kararı verdi. Kararda, Oktay’ın kendi kusurlu eylemi sonucunda yaşamına son verdiği kaydedildi.

El svaplarında atış izi

Ancak dosyadaki Adli Tıp Kurulu raporu ve Kesici’den alınan el svaplarına ilişkin sonuçlar, ölüme ilişkin soru işaretlerini artırdı. Raporda, Oktay’ın vücudunda kırıklar bulunduğu belirtilince ailesi adli tıp uzmanı Prof. Özdemir Kolusayın’dan bir rapor daha aldı. Bu raporda, kırıkların ekimozlu olması nedeniyle, ancak kişi hayattayken oluşabileceği belirtildi. Kesici’nin sağ ve sol el içi svaplarında da Oktay’ın vurulduğu silaha ait atış artıkları tespit edildi.

Ekspertiz raporunda, “Avuç içinde atış artıklarının tespiti o elin silahı tuttuğunu veya ateş etmediği halde atış artıklarının bulunduğu yerlere temas ettiğini veya atış sırasında silaha yakın mesafede olduğunu gösterir” denildi. Aile, takipsizlik kararına itiraz etti. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, takipsizlik kararını kaldırdı. Yeniden başlatılan soruşturmada yeni deliller ortaya çıktı. Oktay’a ait iki telefonun sinyal kayıtları, Kesici’nin soruşturma sırasında verdiği ifadelerle çelişti. Oktay’ı hastaneye götüren ambulansın doktoru İbrahim Melih Nurhan’ın anlattıklarının da Kesici’nin telefonlarına ait sinyal bilgileriyle örtüşmediği ortaya çıktı.

155 kayıtları tutmuyor

Olayın tek görgü tanığı olan Kesici’nin, 155 Polis İmdat’ı aradığı sürelerle, 155 ses kayıtlarındaki görüşme sürelerinin birbirini tutmadığı da anlaşıldı. Olay yeri inceleme kasedinde ise tanıklara, “Silah sesi duydun, tamam mı?” denilerek nasıl ifade vereceklerinin tembih edildiği, bir kişinin, “Doku parçasını sol tarafa mı koydunuz?” diyerek, delilleri karartmaya çalıştığı öne sürüldü. Yine aynı kayıtlardan, Oktay’ın ölmeden önce son kez konuştuğu numarayla ölümünden 8 saat sonra 11 saniyelik bir konuşma yapıldığı açığa çıktı.

Türker Karapınar / Milliyet