(DHA) -- İkinci Ergenekon davasının 97. duruşmasına JİTEM'in kurucusu olduğu iddiasında bulunan tutuksuz sanık emekli Albay Arif Doğan’ın çapraz sorgusuyla devam edildi.

Abdulkadir Aygan'a: "Şerefşiz..."

Arif Doğan’ın Albulkadir Aygan ilgili olarak, "Şerefsiz. Sen kimsin Cem Ersever'in, Arif Doğan'ın ismini ağzına alıyorsun. Benim albayım kafasına sıktı. Abdulkerim Kırcı kafasına 'şerefsiz yaşamaktansa ölürüz daha iyi' diyerek sıktı. Şimdi ben bunun hesabını kimden sorayım" şeklinde bağırarak konuşması üzerine Başkan Şengün, "Sakin olun. Kendinize eziyet edip ortamı da germeyin" diyerek uyarıda bulundu.

Mahkeme Başkanı: “Konuştukça açılıyorsunuz"

Şengün, sanık Arif Doğan'a, "Siz zaten konuşmadığınız için hastasınız sanırım. Zira konuştukça açılıyorsunuz ve rahatsızlığınız azalıyor. Aslında hakkınızdaki teşhisin doğru olup olmadığını tekrar sormak lazım" dedi.

Şengün doktora, "Doktor bey, böyle konuşması onu düzeltiyor mu? Çok mu oksijen veriyorsunuz da bu kadar dinamik. Bu hareketliliği, rahatsızlığıyla bağdaşmıyor" diye sordu.

Doktorun, rutin uygulama yaptıklarını söylemesi üzerine Arif Doğan, "Burada insanlar gülüyor. Beni rezil etmeye mi çalışıyorsunuz?" diye sordu.

Başkan Şengün de bunun üzerine, "Burada bağırarak konuşuyorsunuz" şeklinde çıkıştı. Bunun üzerine Doğan ise bağırarak konuşmadığını, ancak sesinin çıkmadığını söyledi.

Şengün, "Bağırıyorsunuz efendim, burada jandarma yok. Burası mahkeme ve siz de sanıksınız" ikazında bulundu. Doğan ise "Ne sanığı?" diye çıkıştı.

Cep telefonu çaldı

Bu arada emekli Albay Arif Doğan soruları cevapladığı bölümde bir cep telefonu sesi duyuldu. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, orada bulunanlara "Telefonunuz var mı?" diye sordu.

Bunun üzerine Arif Doğan, "Özür dilerim. Korumalarım yanımda yok. Üzerimde kalmış" dedi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün mübaşire telefonu almasını söyledi.

Telefon duruşma salonundaki jandarma görevlilerine verilerek dışarı çıkarıldı. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel ise “Telefonla nasıl içeri girmiş" diyerek duruma tepki gösterdi.

"Beni intihar ettirmeyin"

Sanık Öztürk'ün evinde bulunan askeri malzemelerin, kendisine yıllık verilen istihkakın 10'da biri olduğunu savunan Doğan, "Bu boş kovanlardan kalemlik filan yapıp eşe dosta dağıttık. Bunlar arasında vali, belediye başkanı, hakim ve savcılar vardı" dedi.

Bunun üzerine savcı Pekgüzel, "Yani oradaki mühimmatlardan yani silahlardan birilerine hediye mi ettiniz?" diye sordu. Bunun üzerine sanık Doğan, "Hey Allah'ım beni intihar ettirmeyin. Ben size kalemlikten bahsediyorum. Siz iki silahın hesabını yapıyorsunuz. Ben Güneydoğu'da OHAL bölgesinde ruhsatsız 3 bin silah dağıttım. Onları neden sormuyorsunuz da Muzaffer'in evine koyduğum malzemeler arasından çıkan iki silahı soruyorsunuz?" diye cevap verdi.

Balbay: "16. yy'ın kunta kinteleri gibiyiz"

Bu sırada Mustafa Balbay ısrarla söz istedi. Söz verilen Balbay, "Dün sabırla duruşmayı dinledim. Ama bugün yeni bir gün başlıyor. İşkence altındayım. Arif Doğan'a geçmiş olsun diyorum. Arif Doğan'dan rica ediyor hatta yalvarıyorum. Burada Ergenekon davasından gayri her şey konuşuluyor. 16'ncı yüzyılın kunta kinteleri gibiyiz. Biz bu davanın sanıkları nasıl bir araya gelmişiz onu anlatsın. Savcı bir tekneye binmiş aslan avına çıkmış iki de geyik avlıyor. Dün akşam televizyon programında arkadaşlarımızı öldürmekle suçlandık. Doğan'ın bu anlatımlarıyla üç iddianame ve iki soruşturma çıkar. Yalvarıyorum bizi anlatsın. Kurban bayramından önce bizi kurbanlık koyun gibi cezaevine gönderdiniz. Arif Doğan'a bağlı olan Muzaffer Öztürk'ün ifadesinin alınmasına karar verdiğiniz gün serbest bıraktınız. Mustafa Balbay Cumhuriyet Gazetesini nasıl bombalatmış onu anlatsın" dedi.

Duruşma emekli Albay Arif Doğan’ın çapraz sorgusuyla devam ediyor.