Yargıtay 12. Ceza Dairesi, Gezi Parkı odaklı olaylar sırasında gözaltına alınan Ender İmrek ve Beyza Metin'in evlerindeki aramaya ilişkin kararların, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ölçütlerine, ilkelere ve ulusal mevzuata uygun olmadığı sonucuna vararak, söz konusu aramaların tazminat gerektireceğine hükmetti ancak yerel mahkemenin ödenmesini kararlaştırdığı 3 biner liralık tazminatı fazla buldu.

Gezi eylemleri sırasında 8 Haziran 2013'te İstanbul'da 30 kişiyle gözaltına alınan Evrensel gazetesi yazarı Ender İmrek ile Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Beyza Metin, soruşturma sürecinde evlerinin hukuksuz arandığı iddiasıyla 20 bin liralık manevi tazminat istemiyle dava açtı. İmrek ve Metin'in evlerinde arama yapılmasına yönelik kararların hukuksuz olduğuna hükmeden İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi, bu kişilere 3 biner lira manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı. Davalı Maliye Hazinesinin kararları temyiz etmesi üzerine dosya, Yargıtay 12. Ceza Dairesine geldi. Daire, yerel mahkemelerin kararlarını oy çokluğuyla bozdu.

Yargıtay 12. Ceza Dairesinin kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin aile ve özel hayatın korunmasına ilişkin maddesine vurgu yapılarak, AİHM'in Aydemir-Türkiye davasındaki gerekçelere yer verildi. Kararda, bu dosyada AİHM'in arama kararıyla ilgili ilkeleri belirlediği vurgulandı.

Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nde de konut, iş yeri ve eklentilerinde gerçekleştirilecek aramaların usullerinin belirlendiği aktarılan kararda, bu ilkeler ve belirlemeler ışığında işin esası araştırılıp şüpheli veya sanığın yakalanması veya suç delillerinin bulunduğu hususunda "makul şüphe" ve başka suretle delil elde edilme imkanı olup olmadığı değerlendirilerek, buna ilişkin somut gerekçeler gösterilip, AİHM kararındaki ölçütler de nazara alınarak, arama kararı verilmesi gerektiği kaydedildi. Kararda, "Buna rağmen, davacı hakkında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkında Kanun'a muhalefet etme suçu kapsamında başlatılan soruşturmada, suçun mahiyetiyle ilgili hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan, başka deliller de toplanmadan, kolluğun talep yazısı üzerine CMK'nın 160. maddesi gereğince yetkili cumhuriyet savcılığınca suç delillerinin neler olduğu belirtilmeden, ortada makul şüphe olduğuna dair bir delil de sunulmadan, davacının gözaltına alınması üzerine verilen arama kararına dayalı olarak evinde arama yapıldığı ve arama kararının AİHM kararlarındaki ölçütlere, ilkelere ve ulusal mevzuata uygun olmadığı, dolayısıyla hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır" denildi. Kararda, bu nedenlerle hukuka aykırı karara istinaden yapılan aramanın tazminat gerektireceği bildirildi.

Manevi tazminat miktarı fazla

Buna karşın Daire, yerel mahkemelerce hükmedilen tazminat miktarının fazlalığı nedeniyle kararları bozdu. Manevi tazminat miktarı belirlenirken objektif kriter olmadığı, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltında kaldığı süre gibi hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak şekilde, hak ve nesafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespitinin gerektiği ifade edildi.

Sembolik bir miktar tayini

yerine...Kararda, tazminat davasına dayanak teşkil eden arama kararının infazı sırasında ölçüsüz davranılmadığı ve kişilik haklarının büyük ölçüde zedelenmediği gözetilerek, hukuka aykırılığa işaretle sembolik bir miktar tayini yerine, davacı için bu ölçülere uymayıp fazla manevi tazminat tayinine hükmedilmesinin bozma nedeni sayıldığı belirtildi. Dairece yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı birden fazla dava açıldığının tespit edildiği aktarılan kararda, bu durumda Hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının araştırılması gerektiği kaydedildi.

Bu konuda başka dava olup olmadığının araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesinin kanuna aykırı olduğu ve bu nedenle yerel mahkeme kararlarının bozulmasına hükmedildiği bildirildi.