İtirazı görüşen Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ret kararında, ''Medya 'dördüncü güç' olarak 'denetleme' yetkisini üzerinde toplarken kamusal bir görevi yerine getirdiği gerçeğini de gözden kaçırmamalı ve sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir'' denildi.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 26. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde düzenlendiği belirtilen kararda, Anayasa'nın 28. maddesinde de ''Basın hürdür sansür edilemez'' denilerek basın hürriyetinin güvence altına alındığı anımsatıldı.

Basın Kanunu'nun 3. maddesinde yer verilen ''Basın özgürdür. Bu özgürlük, bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir'' düşüncesine de atıfta bulunulan kararda, aynı Kanun'un 19. maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 157/1. maddesinde ise soruşturma aşamasındaki işlemlerin gizliliğinin vurgulandığı aktarıldı.

Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki hükümler ile özgürlükçü demokratik devletlerin temelini oluşturan düşünceyi açıklama özgürlüğünün, bireyin özgürce düşünmesi ve düşündüklerini başkalarına açıklayabilmesinin güvence altına alındığı belirtilen kararda, ''Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ve basın özgürlüğü Anayasa ve uluslararası sözleşme ile güvence altına alınmış bir hak olmakla birlikte, düşünce açıklamasının sınırsız olduğu söylenemez'' denildi.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin herkesin düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğüne sahip olduğunu, bu özgürlüğün kamu güvenliği, kamu düzeni, genel sağlık, genel ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için zorunlu olan tedbirlerle ve konularla sınırlandırılabileceğini kabul ettiği ifade edilen kararda, buna göre düşünceyi açıklama özgürlüğünün iki tür sınırlamaya tabi olduğu, bunlardan birincisinin bireyi korumaya yönelik, ikincisinin ise kamuoyu ve devleti korumaya yönelik sınırlama olduğu belirtildi.

-''YAYININ ÖNCEDEN DURDURULMASI ŞEKLİNDE BİR TEDBİR YOK''-

Kararda şunlara yer verildi: ''Yasal düzenlemeler ile düşünceyi açıklama ve basın hürriyetine ilişkin sınırlamalar getirilmiştir. Ancak, bu sınırlamalar içerisinde yayının önceden durdurulması şeklindeki bir tedbire yer verilmemiştir. Esas itibariyle burada görev kamusal bir alanı kullanan medya yöneticilerine ve mensuplarına düşmektedir. Zira düşünceyi ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü; beraberinde sorumluluk boyutunu da getirir. Bunu belli çerçeveler dahilinde medyanın kendi kendini kontrol etme mekanizmalarıyla sağlaması basın ilke ve ahlakı gereğidir. Ancak, buradan medyanın zorunlu bir takım yasal uygulamalardan muaf tutulması anlamı da çıkarılmamalıdır. Medya 'dördüncü güç' olarak 'denetleme' yetkisini üzerinde toplarken kamusal bir görevi yerine getirdiği gerçeğini de gözden kaçırmamalı ve sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir.''

Mahkemenin kararında, soruşturma aşamasındaki işlemlerin gizli olduğu ve bu ilkeye aykırı davranılmasının suç teşkil ettiği, devlet sırrı niteliğindeki bilgilerin açıklanmasının ayrıca ve daha ağır cezai müeyyideye bağlandığı hususları açık olmakla birlikte; Basın Yasası'nda yer alan sınırlamalar içerisinde yayının önceden durdurulması şeklindeki bir tedbire yer verilmemiş olması karşısında itiraza konu karar yasaya uygun görüldüğünden itirazın reddine karar verildiği ifade edildi.

Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığındaki aramaya ilişkin olarak ''devlet sırrı'' kapsamındaki bilgilerle ilgili önleme ve yayın yasağı talebinde bulunmuş, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliği ise ret kararı vermişti.

Savcı, Nöbetçi Hakimliğin bu kararına, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde itirazda bulunmuştu.