(İHA) - Abat, dava klasöründe yer alan bir belgede Başbakan Erdoğan'a ağır ifadelerde bulunulduğunu, ancak savcılığın bu konuda bir soruşturma açmadığını öne sürdü.
Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Zirve Yayınevi davasının 57. duruşmasının ikinci bölümünde sanık Ruhi Abat, savunmasına kaldığı yerden devam etti. Mahkemeye, bir gazetenin misyonerlikle ilgili fotokopilerini ikinci bölümde de sunan Abat, kendilerinin AK Parti karşıtı olarak iddianamede gösterilmesinin doğru olmadığını savunarak, “Bu iddianamenin AK Parti karşıtı olarak düzenlendiğine gövdemi basarım. Yalancı bir şahit gösterdiler. MİT, emniyet, Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Güvenlik Kurulu ve dolayısıyla cumhurbaşkanı, tersten bağlama metodu ile iddianame yazılmış. Sayın savcı AİHM'nin Türkiye aleyhinde nasıl bir sonuç çıkaracağını hesaplamamıştır. Sayın savcı soruşturma yapmamıştır. Misyonerler 'AK Parti dostu', 'AK Parti düşmanı' gösterilmiş. Yakında Ortadoğu açılımı da benim üzerime atılacaktır” dedi.
Sanık Ruhi Abat, iddianamede yer almayan, ancak dava dosyası klasöründe yer alan bir belgede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik ağır ifadenin yer aldığını, ancak bu konuda savcılığın bir soruşturma açmadığını savunarak, aynı belgede AK Parti döneminde atanan genel müdür düzeyindeki bürokratların Başbakan Erdoğan'a, bakanlara ve milletvekillerine yakınlığını gösteren fişlemenin de yer aldığını, yine dava klasöründe çarşaflı bir kadının altına İslam yazıldığını ve savcının bu belgeyi de iddianameye koymadığını ileri sürdü. Sanık Abat, “Hükümetin genetik haritası çıkartılmıştır. Bunların hiçbirisine iddianamede yer verilmemiştir” diye konuştu.

Sanık Ruhi Abat, “Benim iki tane halka açık panelimden dolayı beni azmettirici olarak gösteriyorlar. Türkiye’de misyonerlikle ilgili kim kalem oynatmışsa dosyada var. Bu dava bir cinayet davası değil. Mahkeme oyuna getiriliyor. İlahiyatçıların misyonerlikle ilgili araştırma yapmasını nasıl terör örgütü olarak göstereceksiniz? Gösterdiniz, içinden nasıl çıkacaksınız?” ifadelerini kaydetti.
Kendisinin 1998 yılında yazmış olduğu ve içeriğinin 'dinler arası diyalog'u kapsayan makalesinin, o dönem daha kurulmamış olan AK Parti ve bir dini grup aleyhtarı olarak gösterildiğini savunan Abat, “Dinler arası diyalog makalem 1998 yılı öncesine dayanmaktadır. 1998 yılından önce 35 defa dinler arası diyalog toplantısı yapılmıştır. İstanbul’da 1989 yılında dinler arası diyalog toplantısı düzenlenmiştir. Yani dinler arası diyalog çalışması Türkiye’de bir dini grup tarafından düzenlenmemiştir. 1967 yılından itibaren dinler arası diyalog toplantıları düzenleniyor. 1998 yılında yazmış olduğum dinler arası diyalogu kapsayan ilmi makalem, daha o tarihte kurulmamış olan AK Parti karşıtı olarak gösteriliyor. Bana intikam duygusu ile iftira atılıyor ve bunun hoşgörüyle alakası yoktur. Deliller kararttırıldı, davanın mecrası değiştirildi. İlker Çınar’ın verdiği ifade 15 gün sonra kitap oldu. Suç duyurusunda bulundum, savcılık kitabı bulamadığı için takipsizlik kararı verdi. Bugün biz sahte ihbar mektupları ile buradayız. Bu herkes için yapılabilir” şeklindeki ifadeleri öne sürdü.
Mahkeme heyeti, duruşmayı 5 Mart Salı gününe erteledi.