Geçenlerde Hukuk Muhakemeleri Kanunu HMK m. 107'e göre açtığım Belirsiz Alacak ve Tespit davası şöyle bitti: 1. Bilirkişi heyeti tazminat miktarını 27 Milyon TL olarak tespit etmişti. İkinci bilirkişi heyeti önce 2.4 Milyon TL demiş; itirazlarımız üzerine tazminatın 12 Milyon TL olabileceğini bildirmişti.

Tazminat miktarını artırma hakkını kaçırmamak için defalarca hakime dilekçe verdik, m. 107'de söylendiği gibi "alacağın miktarı belli olduğunda" artırmamız için süre verilmesini istedik. Mahkeme süre verdi ama tazminat alacağınının hangi miktarda belli olduğunu açıklamadı. Müvekkilimiz de doğal olarak bilirkişilerin söylediği üc rakamdan en yükseğine göre talebini 27 Milyon TL'ya çıkardı.

Harcını ödedikten sonra mahkeme kararını açıkladığı 2. bilirkişi heyetinin bildirdiği 2.4 Milyon TL'nın yarısına 1,2 Milyon TL'ye hükmetti, 27 Milyon TL tazminat talebinin gerisini yani 25,8 Milyon TL'sını reddetti. Sanki biz davayı biz kaybetmişiz gibi davalı yanı temsil eden meslektaşımızı zengin edecek miktarda 327.000 TL avukatlık ücreti ödememize karar verdi.

Yani kanun ve hakimin hükmedeceği tazminatı açıklamaması bizi tuzağa düşürdü.

Bakalım temyiz nasıl sonuçlanacak...


"Yoğurdu Üfleyerek İçen" misali dün başka bir belirsiz alacak tespit davasında, tetkik hakimliği de yapmış, çalışkan bir ticaret mahkemesi hakimine şunu sordum:

"Sayın hakim, alacağın miktarı belli olduğunda tazminat talep miktarını artıracağız; miktarın belli olduğunu nasıl anlayacağız? Siz bize ben şu bilirkişi raporuna göre tazminata karar vereceğim mi diyeceksiniz?"

Hakim: "Olur mu! Ben size ne miktara karar vereceğimi söyleyemem; söylersem reyimi belli etmiş olurum. Ama nasıl karar vereceğimi belli ederim, siz anlarsınız!" dedi!. Allah allah! Açık söylerse ihsas'ı rey olacak, belli eder ve biz anlarsak olmayacak!

Ben de "Yani rus ruleti oynayacağız, ya da düşük miktara karar verecekseniz tuzağa düşmeyi göze alacağız." dedim. HMK m. 107'nin haklı vatandaşa tuzak kurduğuna dair görüşlerimi söyleyip, madenin nasıl işletileceği konusunda düşünmek gerektiğini ya da bu maddeyi değiştirmek veya kaldırmak gerektiğini söyledim. Sanırım bu kıymetli hakimin kafasında küçük de olsa bir soru işareti oluşturabildim.

HMK'da haklıyı lüzumsuz ve haksız yere cezalandıran, tuzağa düşüren, vatandaşa angarya çıkaran o kadar çok durum var ki... Örneğin, ön inceleme duruşmasına kadar iddia ve savunmanın serbestçe değiştirilebilmesi... Kurnaz bir davalı haklı davacısını kolaylıkla ters köşeye yatırabilir.

Bu şartlarda adil karar vermeye çalışan hakimlerimiz kanuna göre değil mantıklarına göre yargılama yapmak durumunda kalıyor; keyfi ve kişişel denilebilecek farklı uygulamalar ortaya çıkıyor. Sonuçta avukatlar ve hakimler davayla uğraşamayıp, birbirleriyle dalaşıp duruyorlar.

Sözün özü HMK iflas ediyor!


HMK gibi, milyonlarca insanı binlerce kere etkileyen kanunları gizli komite toplantılarında oluşturarak ortak aklı elinin tersiyle iten, acemilik ve öngörü yetersizliğiyle haklı vatandaşı tuzağa düşüren zihniyet ise çoktan iflas etti, ama farkında değil...

"Yazarın izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."