T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

ESAS NO : 2013/4-168
KARAR NO : 2013/1513
KARAR TARİHİ. 30.10.2013

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kütahya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/11/2012
NUMARASI : 2012/471 E-2012/453 K.
DAVACI : Muammer vekili Av. Osman
DAVALI : Mustafa vekili Av.Meral
İHBAR OLUNAN : X. Sigorta A.Ş. vekilleri Av.Memet

Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılaması sonunda; Kütahya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 02.02.2012 gün ve 2010/202 E., 2012/13 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 03.07.2012 gün ve 2012/7115-11532 E., K. sayılı ilamıyla;
(...Dava; trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece; gider avansına yönelik dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş, karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden; 27/10/2011 tarihli celsede gider avansı tarifesinin 6. maddesi uyarınca belirlenen gider avansının iki haftalık yasal süre içerisinde yatırılması, yatırılmaması halinde davanın usulden reddine karar verileceği hususunun davacıya ihtar edildiği, davacının henüz iki haftalık süre dolmadan 4/11/2011 tarihli dilekçeyle adli yardım talebinde bulunduğu, mahkemece, 8/12/2011 tarihli celsede davacıya ödeme gücünden yoksun olduğuna dair bilgi ve belgeyi sunması için bir sonraki celse tarihi olan 2/2/2012 tarihine kadar süre verildiği, davacının gider avansının ödenmesi için belirlenen iki haftalık yasal süre geçtikten sonra fakat adli yardım talebine yönelik mahkemece henüz karar verilmeden önce 21/12/2011 tarihinde gider avansını yatırdığı, adli yardım talebinin ise 2/2/2012 tarihli celsede reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, gider avansı ödemesine yönelik yapılan ihtardan sonra iki haftalık yasal ödeme süresi henüz dolmadan yapılan adli yardım talebinin ve bu konuda mahkemece verilen kararın ödeme süresini ne şekilde etkileyeceği noktasında toplanmaktadır.
Yoksul olduğunu ya da ödeme güçsüzlüğünde bulunduğunu ileri süren kişi mahkemeden adli yardım talebinde bulunabilir. Talep üzerine 6100 sayılı HMK 337/1 maddesine göre duruşma açılmaksızın da karar verilebilir. Adli yardım talebi davanın devamına olan etkisi de gözetildiğinde öncelikle karara bağlanması gereken bir konudur.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; Yerel Mahkemece, ödeme ihtarından sonra yapılan adli yardım talebi konusunda öncelikle bir karar verilmesi gerekirken 2/2/2012 tarihinde bir karar verildiği anlaşılmaktadır. Adli yardım talebinin kabulü halinde mahkemece gider avansı ödemesine yönelik yapılan ihtarın hükümsüz kalacağı açıktır. Davacı bir tarafta mahkemece verilen kesin süre dururken diğer tarafta adli yardım talebi konusunda henüz bir karar verilmemiş olması nedeniyle iki haftalık süre içerisinde ne şeklide hareket edeceğini bilememiş ancak iki haftalık süreyi geçirmekle 21/12/2011 tarihinde gider avansını yatırabilmiştir. Bu durum tek başına davacının kötü niyetli olduğunu da göstermez. Öte yandan yerel mahkemenin adli yardım talebi konusunda 8/12/2011 tarihinde aldığı ara karar, gider avansı ödemesine dair alınan 27/10/2011 tarihli ara kararı zımni olarak ortadan kaldıracak niteliktedir. Şu halde, davacıya yeniden gider avansı ödemesi için süre verilmesi gerekir ise de zaten davacı tarafından ödeme yapıldığı anlaşıldığından işin esasına girilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yapılan ödeme davacının aleyhine olacak şekilde değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir…)
gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkeme önceki kararda direnmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının kullandığı 43 AL 122 plakalı araç ile müvekkilinin kullandığı 43 DU 643 plaka sayılı araca çarparak müvekkilinin yaralanmasına, aracında hasar görmesine sebep olduğunu, davalının müvekkiline verdiği zarar sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100,00.-TL maddi 10.000,00.-TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının daha önceden de trafik kazası geçirdiğini, bu zararların bu kazalardan dolayı oluştuğunu ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının gider avansını verilen kesin süreye rağmen yatırılmadığından bahisle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce, yukarıda başlık bölümünde metni aynen yazılı ilam ile bozulmuş, yerel mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece gider avansı ödemesine yönelik yapılan ihtardan sonra iki haftalık yasal ödeme süresi henüz dolmadan davacı tarafından adli yardım talebinde bulunulmuş olması, mahkemece adli yardım talebi konusunda davacı vekiline süre verilmiş olması, bundan sonra henüz adli yardım konusunda bir karar verilmeden ancak verilen iki haftalık süreden sonra davacı tarafından gider avansının yatırılmış olması karşısında, gider avansı yatırması için davacıya verilen kesin sürenin akıbetinin ne olacağı; buradan varılacak sonuca göre işin esasının incelenmesine gerek bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle gider avansına ilişkin yasal düzenleme ve ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır:
Dava 20.07.2010 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK'nda) gider avansı alınmasına yönelik bir düzenleme mevcut değildir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 114/g maddesinde ise, gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir.
HMK’nun harç ve avans ödenmesi başlıklı 120.maddesinde;
“(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.”
Hükmü getirilmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde ise: “Madde ile, dava açılırken yargılama harçlarının mahkeme veznesine yatırılması zorunluluğu düzenlenmiştir.
Maddede ayrıca, 1086 sayılı Kanunda yer almayan, yeni bir düzenleme yapılarak, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu avansın yetmemesi durumunda ise tamamlanması için davacıya kesin süre verileceği hususu hüküm altına alınmıştır.
Avans miktarının, davanın türü ve özelliklerine göre her yıl Adalet Bakanlığınca ilân edilecek tarifeye göre belirleneceği, maddede yer almıştır.
Maddede yapılan bu düzenlemeyle, gerekli masrafların zamanında yatırılmamasından dolayı davaların gecikmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır” ifadelerine yer verilmek suretiyle, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirildiği vurgulanmıştır.
03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45.maddesinde: “(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder.
(2) Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır.
(3) Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir.
(4) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır…”
Hükmü getirilmiştir.
Yönetmeliğin 45.maddesinde gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade ettiği, davacının, her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu veya mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.2012 gün ve 2012/9-1199 E., 2012/1215 K. sayılı ilamında da bu ilkeler benimsenmiştir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK'nun 448.maddesine göre: “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” düzenlemesi yer almakta olup, anılan düzenlemeye göre; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal yürürlüğe girecektir.

Gider avansının yatırılmaması halinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3); delil avansının yatırılmaması halinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır(Yön. m. 45/3).

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Görülmekte olan bu dava, 1086 sayılı HUMK döneminde 20.07.2010 tarihinde açılmıştır. 6100 sayılı HMK'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihi itibari ile davanın “gider avansı ile ilgili olarak eksik yatırılan avansın iki hafta içinde ikmal edilmesi için kesin süre verilmesine” ilişkin ara kararın verildiği, 27.10.2011 tarihi itibari ile tahkikat aşamasına geçildiği, dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.2012 gün ve 2012/9-1199 E., 2012/1215 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, bu aşamada, sadece HMK’nun 324.maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak, yazılı şekilde gider avansı istenmesi de doğru değildir.
Öte yandan, somut olayda, mahkemece, 27.10.2011 tarihli duruşmada, davacıya 6100 sayılı HMK.nun 120/2.madde ve fıkrası gereğince gider avansı yatırması için iki haftalık kesin süre verildiği, davacı vekilinin 04.11.2011 tarihli dilekçe ile adli yardım talebinde bulunduğu, mahkemece, 08.12.2011 tarihli duruşmada davacıya, adli yardım talebi konusundaki delillerini sunmak üzere bir sonraki duruşma gününe kadar kesin süre verildiği, davacının gider avansı için verilen kesin süreden sonra 21.12.2011 tarihinde gider avansını yatırdığı hususlarında uyuşmazlık bulunamamaktadır.

Kural olarak, yukarıda da bahsedildiği üzere, Yönetmeliğinin 45.maddesinin, 2.fıkrası gereğince taraflarca adli yardım talebinde bulunulduğunda, adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir. Ancak, yerel mahkemenin adli yardım talebi konusunda 08/12/2011 tarihinde aldığı ara karar, gider avansı ödemesine ilişkin 27/10/2011 tarihli duruşmada davacıya verilen kesin hükmü ortadan kaldırmıştır. Bu durumda kesin hükmün sonuçları doğmaz.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, Yerel Mahkemece bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararının bozulması gerekmiştir.

S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen ilave gerekçeler ve Özel Daire bozma kararında gösterilen gerekçelerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.10.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


kararara.com