T.C
YARGITAY
18. CEZA DAİRESİ 
ESAS NO:2017/984 
KARAR NO:2017/3007 
KARAR TARİHİ: 20.03.3017

Hakaret suçundan sanık ... hakkında son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına dair Boğazlıyan Ağır Ceza Mahkemesinin 15/06/2016 tarihli ve 2016/22 esas, 2016/37 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 06/01/2017 gün ve 401755 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.

İstem yazısında; “ Dosya kapsamına göre, İstanbul Barosunda kayıtlı avukat olan sanığın, Pınarbaşı Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/35 esasına kayden görülen kamu davası esnasında, sanık müdafii sıfatıyla hakimin reddini talep eden 28/04/2014 tarihli dilekçesinde, “...Müdahil vekili Avukat ...ve hakim, kundaklanmış iş makinelerinin, ... Metale ait olduğu ve müdahil ... tarafından yakıldığının ispat edebilecek en küçük delilin dosyaya girmemesi için olağanüstü bir çaba içindedir... hakim bugüne kadar sanıkların lehine olan delilleri toplamakta ve tanıkları dinlemekten kasıtlı olarak itina etmiştir... sanıkların masumiyetini ispat edebilecek delillerin ve tanık beyanlarının bozma nedeni olabileceği endişesiyle dosyaya girmesine engel olan hakim aynı zamanda avukat ...'un manipüle ettiği delillerdeki çelişkileri görmezlikten gelmektedir... içeri girdiğinde hakim son derece nazik bir uslupla bendeki duruşma tutanağını geri istedi. Duruşma bitmiş olmasına rağmen salonda bekleyen avukat ...'un talebi ile değiştirilmiş, asıl duruşma tutanağını imha edip yerine zaten bilgisayar ekranında hazır olan yeni duruşma tutanağını yazdırdı..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, yine 12/05/2014 tarihli dilekçesinde "...adil ve tarafsız olduğunu iddia eden hakimin, hem kundaklanmış iş makinelerinin kime ait olduğunu hemde kim tarafından kundaklandığını ispat etmemize engel olmaktadır. Bu mudur adil ve tarafsız olmak", "hakim Tuğba Apaydın kundaklanmış iş makinelerinin sanıklara ait olduğunu ve ... tarafından kundaklandığının ispat edilmesinden endişe etmektedir...derdest dava yakarak mala zarar verme isnadı ile açılmış olmasına rağmen Pınarbaşı Asliye Ceza Mahkemesi hakimi kundaklanmış iş makinelerinin sanıklara ait olduğunu ve müdahil tarafından yakıldığını ispat etmemize engel olmaktadır..." şeklinde iddia ve savunma sınırını aşan ifadelere yer verdiği, mevcut delillerin son soruşturmanın açılması için yeterli olduğu, delillerin takdir ve değerlendirilmesinin de son soruşturma aşamasında davayı görecek olan mahkemesine ait bulunduğu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

Hukuksal Değerlendirme:
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58/1. maddesinde; “Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır.” Aynı Kanun’un 59. maddesinde ise; “58 inci maddeye göre yapılan soruşturmaya ait dosya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne tevdi olunur. İnceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde dosya, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesine en yakın bulunan ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Savcılığına gönderilir.

Cumhuriyet Savcısı beş gün içinde, iddianamesini düzenliyerek dosyayı son soruşturmanın açılmasına veya açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir….Haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verilen avukatların duruşmaları, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesinde yapılır...” hükümleri yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, kanun koyucu avukatların görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı yapılacak soruşturmalarda genel usulden farklı olarak özel düzenlemeler getirmiştir. Buna göre kovuşturma izni üzerine düzenlenen iddianameyi inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi, dosyadaki delilleri değerlendirerek son soruşturmanın açılmasına veya açılmasına yer olmadığına karar verecektir. Bu düzenleme isnad edilen suçla ilgili yargılama yapılmasını gerektirir nitelikte delil bulunup bulunmadığının belirlenmesi hususunda mahkemenin takdir yetkisinin olduğunu göstermektedir. 

İnceleme konusu somut olayda; İstanbul Barosunda kayıtlı avukat olan sanığın, Pınarbaşı Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/35 esasına kayden görülen kamu davası esnasında, sanık müdafii sıfatıyla hakimin reddini talep eden 28/04/2014 tarihli dilekçesinde, “...Müdahil vekili Avukat ... ve hakim, kundaklanmış iş makinelerinin, Merpa Metale ait olduğu ve müdahil ... tarafından yakıldığının ispat edebilecek en küçük delilin dosyaya girmemesi için olağanüstü bir çaba içindedir... hakim bugüne kadar sanıkların lehine olan delilleri toplamakta ve tanıkları dinlemekten kasıtlı olarak itina etmiştir... sanıkların masumiyetini ispat edebilecek delillerin ve tanık beyanlarının bozma nedeni olabileceği endişesiyle dosyaya girmesine engel olan hakim aynı zamanda avukat ...'un manipüle ettiği delillerdeki çelişkileri görmezlikten gelmektedir... içeri girdiğinde hakim son derece nazik bir uslupla bendeki duruşma tutanağını geri istedi. Duruşma bitmiş olmasına rağmen salonda bekleyen avukat ...'un talebi ile değiştirilmiş, asıl duruşma tutanağını imha edip yerine zaten bilgisayar ekranında hazır olan yeni duruşma tutanağını yazdırdı..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, yine 12/05/2014 tarihli dilekçesinde "...adil ve tarafsız olduğunu iddia eden hakimin, hem kundaklanmış iş makinelerinin kime ait olduğunu hemde kim tarafından kundaklandığını ispat etmemize engel olmaktadır. Bu mudur adil ve tarafsız olmak", "hakim ... kundaklanmış iş makinelerinin sanıklara ait olduğunu ve ... tarafından kundaklandığının ispat edilmesinden endişe etmektedir...derdest dava yakarak mala zarar verme isnadı ile açılmış olmasına rağmen Pınarbaşı Asliye Ceza Mahkemesi hakimi kundaklanmış iş makinelerinin sanıklara ait olduğunu ve müdahil tarafından yakıldığını ispat etmemize engel olmaktadır..." şeklindeki sözleri nedeniyle, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ettiği gerekçesiyle düzenlenen iddianame sonrasında Boğazlıyan Ağır Ceza Mahkemesince, sözlerin eleştiri niteliğinde hatta bir adım daha ötesi rahatsız edici olduğu, ancak TCK'nın 125.maddesi kapsamında hakaret içermediği, beyanların savunma hakkı ve avukatlık görevi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

Sanık tarafından söylenen sözler ve tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, dosya dahilinde sanık hakkında son soruşturmanın açılması kararı verilebilecek nitelikte, yeterli delillerin bulunduğu anlaşılmakla, mercii tarafından verilen sanık hakkında son soruşturmanın açılmaması şeklindeki karar hukuka aykırı bulunmuştur.


SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Hakaret suçundan sanık ... hakkında, Boğazlıyan Ağır Ceza Mahkemesinin 15/06/2016 tarihli ve 2016/22 esas, 2016/37 sayılı kararının, CMK’nın 309/4-b maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- CMK'nın 309/4-a maddesi gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 20.03.3017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.