Anayasa Mahkemesi (AYM), polisin arama yetkileri ile ilgili önemli bir karara imza attı. Gazete Habertürk'ten Fevzi Çakır'ın haberine göre AYM, mahkeme kararı olmadan girilen evde ele geçirilen uyuşturucu maddeler nedeniyle sanığın mahkûmiyetinin hak ihlali olduğuna hükmetti.

İddiaya göre, İstanbul Fatih’te yaşayan Orhan K., 17 Ocak 2011’de İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği’nde görevli iki sivil polisin yanına giderek uyuşturucu satmak istedi. Daha fazla uyuşturucu madde ele geçirmek isteyen ve alıcı gibi davranan polisler, şüphelinin evine gitti. Burada bulunan çok sayıda uyuşturucu madde ve bu maddelerin tartılmasında kullanılan hassas teraziye el konuldu. Orhan K. ise polislerin, bekledikleri rüşveti alamayınca ertesi günü tutanak tuttuklarını ileri sürdü.

Durumun 18 saat sonra bildirildiği savcı, polisler hakkında rüşvet ve irtikap suçlarından dava açtı. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde polis memurları rüşvet suçundan mahkum edildi.

Sanık Orhan K. da uyuşturucu ticareti suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Orhan K.’nın başvurduğu Anayasa Mahkemesi ise adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

Yeniden yargılama kararı veren AYM; Ceza Muhakemesi Yasası’nın 119. maddesine göre konutta aramanın hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde savcının yazılı emri ile yapılabileceğinin düzenlendiğine işaret etti. AYM kararında “Hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilen arama sonucu elde edilen delillerin belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği görülmektedir” denildi.

HUKUKA AYKIRI DELİLLERE DAYANILARAK MAHKÛMİYET KARARI VERİLMESİ NEDENİYLE ADİL YARGILANMA HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİNE İLİŞKİN KARARIN BASIN DUYURUSU

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 1/2/2018 tarihinde, Orhan K. (B. No: 2014/4704) başvurusunda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
 

Olaylar

M.E. ve Ö.Ö., olayların geçtiği tarihlerde bir ilçe emniyet müdürlüğünün çocuk büro amirliğinde polis memurudur.

Anılan polis memurlarının iddiasına göre, kendisini Sertif K. olarak tanıtan başvurucu, kendilerine uyuşturucuya ihtiyaçları olup olmadığını sormuş; bunun üzerine daha fazla uyuşturucu madde ele geçirmek için başvurucunun yaşadığı eve gidilmiş ve evde bulunan uyuşturucu maddeye el konulmuştur.

Anılan konutta ele geçirilen uyuşturucu maddeler muhafaza altına alındıktan on sekiz saat sonra durum Cumhuriyet savcısına bildirilmiş ve bu işlemle ilgili olarak tutanak düzenlenmiştir. Tutanakta, polislerin daha fazla uyuşturucuya ulaşmak düşüncesiyle başlangıçta alıcı gibi hareket ettikleri, evden hassas terazi, çok sayıda uyuşturucu hap, değişik miktarlarda kokain ve eroin maddesi ele geçirildiği ifade edilmiştir.

Cumhuriyet savcısının talimatı ile sonraki işlemler başka emniyet görevlileri tarafından sürdürülmüştür.

Açılan kamu davası üzerine başvurucu uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma suçundan mahkûm edilmiştir.

Öte yandan M.E. ve Ö.Ö. hakkında yasal işlem yapmama karşılığında başvurucu ile anlaşma yaptıkları gerekçesiyle rüşvet suçundan soruşturma başlatılmış, açılan kamu davası üzerine yapılan yargılama sonucunda anılan polis memurlarının cezalandırılmasına hükmedilmiştir.

Ayrıca anılan polis memurları hakkında konut dokunulmazlığını ihlal ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından da kamu davası açılmıştır. Yargılama sonunda atılı suçlardan hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde karar verilmiştir.

İddialar

Başvurucu, hukuka aykırı olarak elde edilen delillere dayanılarak mahkûmiyet kararı verildiğini ve bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi bu iddialar kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:

Ceza yargılamasında hukuka uygun yöntemlerle delil elde edilmesi, hukuk devletinin temel ilkelerinden sayılmaktadır. Bu kapsamda Anayasa'nın 38. maddesinin altıncı fıkrasında da kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği açıkça hükme bağlanmıştır.

Somut olayda konuttaki aramanın kanuna aykırı şekilde yapıldığı açıktır. Zira kolluk görevlilerinin konutta arama yapmaları için hâkim kararı veya Cumhuriyet savcısının yazılı emri bulunmamaktadır. Ayrıca arama uzun bir süre geçtikten sonra nöbetçi Cumhuriyet savcısına bildirilmiştir.

Mahkeme kararından anlaşıldığına göre mahkûmiyet hükmü, belirleyici olarak gerçekleştirilen hukuka aykırı arama sonucunda elde edilen delillere dayandırılmıştır. Mahkûmiyet hükmünün esaslı ve belirleyici delilleri, aramada ele geçirilen hassas terazi ve uyuşturucu maddelerdir. Dayanılan diğer deliller ise arama yapan ve rüşvet suçundan mahkûm olan polis memurlarının ifadeleri ile başvurucunun uyuşturucu madde kullandığına dair beyanıdır. Hâlbuki mahkûmiyet kararı uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilmiştir. Kararda, başvurucunun aramanın icra ediliş şekline yönelik iddia ve itirazları hakkında bir değerlendirme yapılmamıştır.

Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yapan mahkemeye ait olmakla birlikte somut olayda, hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilen arama sonucu elde edilen delillerin belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği görülmektedir. Aramanın icrasındaki “kanuna aykırılığın” yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi, açıklanan nedenlerle adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.