34 askeri mahkeme, Askeri Ceza Kanunu'nun bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 34 mahkemenin başvurularını birleştirerek karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, Kanun'un 47. maddesinin birinci fıkrasının, 4551 sayılı Askeri Ceza Kanunu'nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 12. maddesi ile değiştirilen (A) bendinin birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi. Anayasa Mahkemesi, Kanun'un ek 10. maddesindeki, "Bu Kanunda yazılı suçlarla ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231. maddesinin uygulanmayacağına" ilişkin düzenlemenin de iptaline karar verdi. Yüksek Mahkeme'nin kararının gerekçesi Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Gerekçede, 1632 sayılı Kanun'un 5329 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle eklenen ek 8. maddesinin ikinci fıkrasının "Sırf askerî suçlar ile bu Kanunun Üçüncü Babının Dördüncü Faslında yazılı suçlar hakkında, kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar ile" bölümüne ilişkin esas incelemenin, "kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar ile" ibaresiyle sınırlı olarak yapıldığı belirtildi. Askerlik hizmetinin ulusal güvenliğin sağlanmasındaki belirleyici yeri ve ağırlığının, sivil yaşamda suç oluşturmayan ya da önemsiz görülebilecek cezaları gerektiren kimi eylemlerin askeri suç olarak kabul edilmelerini ve ağır yaptırımlara bağlanmalarını gerekli kıldığına dikkat çekilen gerekçeli kararda, "Askeri ceza hukuku alanında da suç ile suça karşılık gelen yaptırımlar ve tedbirler arasında makul, kabul edilebilir, amaçla uyumlu bir orantının sağlanması, hukuk devleti olmanın gereğidir" denildi.

-CEZA YAPTIRIMLARININ BELİRLENMESİNDEKİ TEMEL AMAÇ, SUÇLUNUN ISLAHI-
 
Çağdaş ceza hukukunda ceza yaptırımlarının belirlenmesindeki temel amacın, suçlunun ıslahı, yeniden suç işlemesinin ve toplum için sürekli bir tehlike olmasının önüne geçilmesi ve topluma tekrar yararlı bir birey haline getirilmesini sağlamak olduğunun belirtildiği gerekçeli kararda, şu değerlendirmede bulunuldu:
"Askeri disiplinin tesisinde zafiyeti önlemek amacıyla getirilen kural ve gerekçesi dikkate alındığında, belirli suçlar açısından askeri disiplinin tesisinin suçluların yalnızca hapis cezasıyla cezalandırılmalarıyla sağlanabileceği şeklinde bir yaklaşımın benimsendiği görülmektedir. İtiraz konusu kuralla erteleme kapsamının dışında tutulan suçlar arasında savaş ve seferberlik halinde işlenen suçlar ile ceza üst sınırı 10 yıl hatta müebbet hapis cezası olanlarla birlikte cezası çok hafif olan suçlar da bulunmaktadır. Bu durumda, asker kişiler yönünden itiraz konusu kuralla erteleme kapsamı dışındaki suçlar belirlenirken suçların niteliği, işleniş şekilleri, ağırlığı, askeri disiplin üzerindeki etkisi, öngörülen ceza miktarları ve suçla korunan hukuki yarar gibi etkenlerin göz ardı edildiği, bu yönüyle de kuralın kamu yararı ve bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir denge oluşturmadığından ölçülülük ilkesine ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturduğu açıktır."
 
-CEZAEVİNE GEREK KALMADAN TOPLUMSAL KURALLARA UYGUN DAVRANABİLMESİ SAĞLANABİLİR-
 
Gerekçede, failin kişilik yapısı, psikolojik ve ahlaki eğilimleri ile kendisini suç işlemeye sevk eden saikler dikkate alındığında, failin hapis cezasıyla cezalandırılarak cezaevine konulmasına gerek kalmaksızın kanun ve toplumsal kurallara uygun davranmasının sağlanabileceğinin altı çizildi. Gerekçede, iki yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olan tüm sanıklar yönünden yargılama mercilerine erteleme konusunda hiçbir seçenek bırakılmamasının her şeyden önce suçluda gözlenen iyi halin ve bir daha suç işlememeye yönelik oluşan pişmanlığın, failin geçmişinin, ilk kez suç işlemiş olma halinin de değerlendirilememesi sonucunu ortaya çıkardığına dikkat çekildi. Düzenleme ile hakimin takdir hakkının ortadan kaldırdığının belirtildiği gerekçede, bu durumun Anayasaya aykırı olduğu ifade edildi.

-CEZA ADALETİ İLE GÜDÜLEN AMACA UYGUN DEĞİL-
 
1632 Sayılı Kanun'un 5329 Sayılı Kanun'un 1. Maddesiyle Eklenen Ek 8. Maddesinin İkinci Fıkrasının "...kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar ile..." bölümünün iptal edilmesine ilişkin gerekçesinde, şöyle denildi:
"İtiraz konusu kural, kısa süreli hapis cezasına mahkum olan sanıkların toplum içinde özgürlükleri kısıtlanmadan, cezaevlerinin olumsuz etkilerinden de kurtarılarak, toplumla sosyal bağları koparılmadan ve hayatın normal akışı değişmeden ıslah edilmelerine engel teşkil etmekte ve sanıklarda gözlenen iyi halin ve pişmanlığın değerlendirilememesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Düzenleme ceza hukukunun temel prensiplerinden olan cezanın kişiselleştirilmesi ile ölçülülük ve hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturduğu açıktır."
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun Batı Avrupa ülkelerinin çoğunun ceza mevzuatında yer alan bir uygulama olduğunun belirtildiği gerekçede, sanıkların toplumda suçlu olarak damgalanmaması ve topluma normal bireyler olarak tekrar kazandırılmasının uygulamanın temel amaçları arasında yer aldığına dikkat çekildi. Uygulamanın, yalnızca sanığın menfaatleri düşünülerek getirilmediğinin, önemli ölçüde toplumsal yarar ve kamu düzeninin korunmasının amaçlandığının belirtildiği gerekçede, "İtiraz konusu kuralla, askeri disiplinin tesisi gerekçesiyle suçların işleniş şekli, ağırlığı ve korunan hukuki menfaat gibi hususlarda herhangi bir ayrım gözetilmeksizin 1632 sayılı Kanun'da düzenlenen tüm suçlar yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanamaması, ceza adaleti ile güdülen amaca uygun olmadığı gibi cezanın kişiselleştirilmesinde hâkime tanınan takdir hakkını da ortadan kaldırmaktadır" denildi. (ANKA)
(YE/OE)