Anayasa Mahkemesi'nin "Bireysel Başvuru"lara yönelik ret kararlarını gerekçesi Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. K.E., 30 Ağustos 2002 tarihinde astsubay olarak TSK'da göreve başladığını, görev süresince herhangi bir adli ceza ile cezalandırılmadığını, görev safahatının disiplin ve başarılarla dolu olduğunu, hakkında "parada sahtecilik" suçundan verilen mahkumiyet kararına dair hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini, bu kararla resen emekliye sevk edildiğini belirterek, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini savundu. K.E., özlük haklarının ödenmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru"da bulundu. Yüksek Mahkeme, K. E.'nin sicil notlarının genel ortalamasının "tam nota yakın çok iyi düzeyinde" olduğunu belirterek yedi ayrı kişi ve kuruma karşı toplam 73 bin 476 TL tutarında borcu bulunduğunu, bunların bir kısmı nedeniyle hakkında çeşitli icra takiplerinin başlatıldığı, borçlarının 4 bin 842 TL'sini ödediği, 68 bin 633 TL tutarındaki borcunun ise icra aşamasında olduğuna dikkat çekti. K.E.'nin aşırı borçlanma, nöbet yerinde uyumak, kılık kıyafeti bozuk olmak fiilleri nedeniyle ikaz cezaları ile cezalandırıldığının belirtildiği gerekçede, 2008 yılında 178 adet 50 TL'lik banknottan oluşan toplam 8 bin 900 TL tutarındaki parayı İstanbul'dan temin edip birlik içinde özellikle erbaş ve erler vasıtasıyla piyasaya sürdüğü bu şekilde parada sahtecilik suçunu işlediği gerekçesiyle 1 yıl 11 ay 10 hapis cezası verildiği ve hükmün açıklanmasını geri bırakıldığı ifade edildi. 
 
MASUMİYET KARİNESİNE YÖNELİK MÜDAHELE YOK

K.E.'nin TSK'dan "disiplinsizlik ve ahlaki durumu" nedeniyle ilişiğinin kesildiğinin ifade edildiği gerekçede, ilişik kesilme kararında, "disiplin bozucu hareketlerde bulunduğu, ikaz ve cezalara rağmen ıslah olmadığı, TSK'nın itibarını zedeleyecek şekilde aşırı derecede borçlanmaya düşmüş olduğu ve borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getirdiği, TSK'nın itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunduğu" şeklinde değerlendirmelerin yer aldığı anımsatıldı. K.E.'nin karara karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne başvurduğu, hukuka aykırı herhangi bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddedildiği ifade edilen gerekçede, masumiyet karinesinin kural olarak hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilke oluğunun vurgulandı. Gerekçede, hükmün açıklanmasına karar verilen durumlarda sanığın suçlu olduğu konusunda ulaşmış bir vicdani kanaat bulunduğu ve bu kanaat kasten yeni bir suç işlenmemesi şartına bağlı olarak ertelendiği anlamına geldiği ifade edildi. Gerekçede, "Ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet kararına dayanılması masumiyet karinesi ile çelişebilir. Buna karşılık idari uyuşmazlığın çözümüne esas teşkil etmesi bakımından salt kişinin yargılanmış olmasından ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karardan söz edilmesi masumiyet karinesinin ihlal edildiğinden söz edebilmek bakımından yeterli değildir" denildi. AYİM kararında uygulanan disiplin işleminin hukuka uygun olduğunun belirtildiği gerekçede, ceza davasının sonucundan bağımsız olarak ve ortaya çıkan disiplin durumu dikkate alınarak işlem yapıldığı vurgulandı. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, AYİM'in kararının dayanağı olmadığına işaret edilen gerekçede, masumiyet karinesine yönelik bir müdalale olmadığının açık olduğu ifade edildi. Gerekçede, masumiyet karinesinin ihlal edilmediği belirterek başvuru kabul edilemez bulundu. 

YASAL BAŞVURU YOLLARI TÜKETİLMELİ
 
İ.A. ise terör örgütüne üye olmamakla örgüt adına suç işlemek suçundan yargılandığı Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin indirimde takdir yetkisini kullanırken üst sınır olan 1/3 yerine alt sınır olan 1/6 üzerinden indirim yaparak keyfi davrandığını savunarak, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Yüksek Mahkeme ise "İlk derece mahkemesinin kararında indirim yapılırken 1/6 oranının belirlenmesinin gerekçesi somut olayla da bağlantı kurularak açıklanmış, itiraz mercii tarafından da ilk derece mahkemesini kararı hukuka aykırı bulunmayarak kararın gerekçesi kabul edilmiştir. Dolayısıyla derece mahkemelerinin kararlarında yer verilen gerekçenin yetersiz ve keyfi olduğu söylenemez" dedi. Başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun bulan Anayasa Mahkemesi, "kabul edilemez"lik kararı verdi. 
7 kişinin kamulaştırma başvurusunu da değerlendiren Anayasa Mahkemesi, yargısal başvuru yolları tüketilmediği gerekçesiyle reddetti. 
M.A.'nın özel belgede sahtecilik suçundan yargılandığı davada yasanın ve delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi sonucu hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilerek adil yargılanmadığına yönelik başvuru ise 30 günlük başvuru süresini aştığı gerekçesiyle reddedildi. 
A. A.Ş.'nin ikale sözleşmesine istinaden iş akdi sona erdirilen çalışanın şirkete karşı açtığı işe iade davasında aleyhine verilen kararın Yargıtay'ın diğer kararlarıyla çelişkili olması ve söz konusu kararlara mükerrer ödeme yapmak durumunda kalınması nedeniyle yaptığı başvuru ise "açıkça dayanaktan soksun" bulundu. (ANKA)