Anayasa Mahkemesi, terör nedeniyle 1992'de köyünü terk etmek zorunda kaldığını ve mağdur olduğunu belirterek başvuran iki kişiden birisinin tazminat talebini kabul edilemez bulurken, diğer başvurucuya uzun yargılama nedeniyle 3 bin 500 lira tazminat ödenmesine hükmetti.

Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan karara göre, başvurucu, Siirt'in Pervari ilçesi Okçular köyünde ikamet ederken terör olayları nedeniyle çatışmasız bir ortam temin edilemediği ve köy korucusu olmayı kabul etmediği için köyünü terk etmek zorunda kaldığını, bu dönemde köyde kalan malvarlığına erişemediğini, uğradığı zararların karşılanması amacıyla yaptığı idari başvurudan ve akabinde açtığı davadan sonuç alınamadığını, bu yargılama esnasında tanık beyanlarının dikkate alınmadığını, yeterli ve etkin bir araştırma yapılmadığını, silahların eşitliği ilkesine aykırı davranıldığını, kendi lehine olan delillerin toplanmadığını ve başvurusunun karara bağlanmasının yaklaşık 7 yıl 4 ay sürdüğünü belirterek Anayasada düzenlenen yaşam, özgürlük ve güvenlik, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek tazminat talebinde bulundu.

Söz konusu kişinin, göç etmesi sebebiyle uğradığı zararların karşılanması isteğiyle Siirt Valiliği Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığına başvurmasının ardından komisyon davada bahsi geçen yerleşim yerinin boşaltılmadığını, köydeki seçimlerin düzenli yapıldığını ve nüfus sayımlarında önemli miktarda nüfus tespit edildiğini belirterek talebi reddetti.

Bunun üzerine başvurucu konuyu mahkemeye taşıdı. Mahkeme de komisyonla aynı gerekçelerden ve başvurucunun subjektif güvenlik algısı nedeniyle göç etmesinden dolayı uğradığı zararların idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdi.

Karar Danıştay tarafından da onandı. Bunun üzerine başvurucu "zorunlu bir iç hukuk yolu olmadığı ve sonuç alamayacağı düşüncesiyle" Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Yüksek mahkeme başvuruyu, mülkiyet hakkının ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği yönünden "açıkça dayanaktan yoksunluk" nedenleriyle "kabul edilemez olduğuna", makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünden de "kabul edilebilir olduğuna" ancak makul sürede yargılanma hakkı yönünden kayda değer bir gecikme yaşanmadığı gerekçesiyle "ihlal olmadığına" karar verdi.

Bir diğer kararda da başvurucu, Diyarbakır'ın Kulp ilçesi Akbulak köyünde ikamet ederken terör olayları nedeniyle 1992 yılında köyünü terk etmek zorunda kaldığını, uğradığı zararların karşılanması amacıyla tazminat komisyonuna yaptığı başvurudan ve akabinde açtığı davadan bir sonuç alamadığını, başvurusunun karara bağlanmasının yaklaşık 9 yıl sürdüğünü belirterek, Anayasa'da düzenlenen mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle tazminat talep etti.

Davacı, uğradığı zararların karşılanması talebiyle Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığına başvurdu. Komisyon, söz konusu yerleşim yerinin terör nedeniyle boşaltılmadığını, keşif ve tespit raporunda müracaatçının evinin sağlam olduğunu tespit etti fakat terör kaygısıyla arazilerini bir süre ekip biçememesi ve mal varlığına ulaşamaması sebebiyle oluşan zararın tazmini amacıyla 6 bin 880 lira 20 kuruş ödenmesine karar verdi. Belirlenen zarar miktarını kabul etmeyen başvurucu konuyu mahkemeye taşıyarak dava açtı. Mahkeme, davayı reddetti. Karar, Danıştay tarafından da onandı. Bunun üzerine başvurucu Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Yüksek mahkeme başvurunun, mülkiyet hakkının ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği yönünden "açıkça dayanaktan yoksunluk" nedenleriyle "kabul edilemez olduğuna", makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünden "kabul edilebilir olduğuna" karar verdi.

Anayasa Mahkemesi öte yandan komisyona yapılan ilk başvurulardan olmasına rağmen yargılamanın uzunluğu sebebiyle başvurucuya 3 bin 500 lira manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı.