T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/7459
K. 2007/10085
T. 16.5.2007

• BORÇLUNUN TAKİPTEN SONRA ÖLMESİ ( Alacaklının Tereke Aleyhine veya Mirasçıların Aleyhine Takibin Devamını İstemesi Gerektiği - Eğer Mirasçılar Hakkında Takibin Devamını İsterse Reddi Miras İçin Tayin Edilen 3 Aylık Süre İçerisinde Takibin Geri Bırakılması Gerektiği )

• MİRASÇILAR HAKKINDA TAKİP ( Borçlunun Takipten Sonra Ölmesi Nedeniyle - Reddi Miras İçin Tayin Edilen 3 Aylık Süre İçerisinde Takibin Geri Bırakılması Gerektiği )

• TEREKEYE KARŞI TAKİP ( Borçlunun Takipten Sonra Ölmesi Nedeniyle - Bundan Sonraki İşlemlerin Tereke Mümessillerine Tebliği Gerektiği/Üç Aylık Mirasın Reddi Süresinin Beklenmeyeceği )
2004/m.53

ÖZET : Borçlu takipten sonra öldüğünden İİK'nun 53. maddesi gereğince alacaklının tereke aleyhine veya mirasçıların aleyhine takibin devamını istemesi gerekir. Eğer mirasçılar hakkında takibin devamını isterse reddi miras için Medeni Kanun gereğince tayin edilen 3 aylık süre içerisinde takibin geri bırakılması icabeder. Alacaklı terekeye karşı takibe devam etmek isterse bundan sonraki işlemlerin tereke mümessillerine tebliği icabeder. Ancak bu durumda üç aylık mirasın reddi süresi beklenmez. İcra takip dosyasının incelenmesinde, şikayet tarihi itibari ile, alacaklı vekilinin tereke veya mirasçılar adına takibin devamına yönelik bir talebinin bulunmadığı görülmektedir. Alacaklı bunlardan hangisini ihtiyar ettiğini bildirmeden takibin yürütülmesi mümkün değildir.

T.C
YARGITAY
12.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO    : 2013/26446 
KARAR NO: 2013/35778

Alacaklı tarafından ölü borçlu Erdal ..... aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte, borçlunun takipten önce öldüğü anlaşılınca borçlu mirasçılarına ödeme emri tebliğ edilmiş olup, borçlu mirasçıları icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ederek, ölü kişi aleyhine başlatılan takibin sonradan mirasçılara yöneltilemeyeceğini, mirasın reddi için belirli süre dolmadan ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğunu, kaldı ki mirasın reddi davası açtıklarını, bononun ödeme tarihinde tahrifat yapıldığını belirterek takibin iptalini talep etmişler, mahkemece, yetki itirazının reddine, ölü kişi aleyhine takip yapılamayacağı gibi, ölü kişi aleyhine başlatılan takibin mirasçılara karşı devam ettirilemeyeceği gerekçesiyle de takibin iptaline karar verilmiştir.

HMK.'nun 124. maddesine göre;
“(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.
(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. 
(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.”

Bazı durumlarda, takip talebinde borçlu olarak gösterilen kişinin takip tarihinden önce öldüğü takip devam ederken anlaşılabilir ve bu yanlışlığın düzeltilmesi ihtiyacı doğabilir.Bu halde HMK'nun 124/3. maddesinde düzenlenen iradi taraf değişikliği söz konusu olur. 1086 Sayılı HUMK'nda iradi taraf değişikliği hakkında açık bir hüküm bulunmadığından 4.5.1978 tarihli ve 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre ölü kişi hakkında takip yapılamayacağı ve açılan takibin mirasçılara yöneltilemeyeceği kabul edilmekteydi. Yargıtay'ın bu yöndeki uygulaması özellikle usul ekonomisi açısından eleştirilere tabi tutulmuştur. Bu eleştirileri dikkate alan yasa koyucu, HMK.'nda iradi taraf değişikliğine olanak veren bir düzenleme getirmiştir. HMK.'nun 124/3. maddesine göre, borçlu aleyhine başlatılan takipte borçlunun takip tarihinden önce öldüğünün anlaşılması halinde, takibin ölü kişi aleyhine başlatılması hususunun maddi hatadan kaynaklandığı veya taraf değişikliği talebinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığı belirlendiği takdirde takibin mirasçılara yöneltilmesi mümkündür.

T.C
YARGITAY 
12.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO    : 2014/3184 
KARAR NO    : 2014/6108


Alacaklı tarafından ölü borçlu aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte, borçlu mirasçıları, borçlunun takipten önce ölü olması nedeni ile ölü kişi aleyhine başlatılan takibin iptaline karar verilmesini talep etmişlerdir.

HMK.'nun 124. maddesine göre;
“(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.
(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. 
(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.”
Bazı durumlarda, takip talebinde borçlu olarak gösterilen kişinin takip tarihinden önce öldüğü takip devam ederken anlaşılabilir ve bu yanlışlığın düzeltilmesi ihtiyacı doğabilir.Bu halde HMK'nun 124/3. maddesinde düzenlenen iradi taraf değişikliği söz konusu olur. 1086 Sayılı HUMK'nda iradi taraf değişikliği hakkında açık bir hüküm bulunmadığından 4.5.1978 tarihli ve 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre ölü kişi hakkında takip yapılamayacağı ve açılan takibin mirasçılara yöneltilemeyeceği kabul edilmekteydi. Yargıtay'ın bu yöndeki uygulaması özellikle usul ekonomisi açısından eleştirilere tâbi tutulmuştur. Bu eleştirileri dikkate alan yasa koyucu, HMK.'nda iradi taraf değişikliğine olanak veren bir düzenleme getirmiştir. HMK.'nun 124/3. maddesine göre, borçlu aleyhine başlatılan takipte borçlunun takip tarihinden önce öldüğünün anlaşılması halinde, takibin ölü kişi aleyhine başlatılması hususunun maddi hatadan kaynaklandığı veya taraf değişikliği talebinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığı belirlendiği takdirde takibin mirasçılara yöneltilmesi mümkündür.


T.C
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO.2014/1698 
KARAR NO.2014/20921
KARAR TARİHİ.14.11.2014
MAHKEMESİ : Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/01/2014
NUMARASI : 2014/57-2014/41


Y.. A.. tarafından mirasçılık belgesi davasının reddine dair Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 15.01.2014 gün ve 57/41 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı Y.. A.. vekili dava dilekçesinde; davacı bankaya borçlu olan Ö.. A... Ziraat Tohum Gübre Zir. İl Tic. Ltd Şti ve diğer tüm müşterek müteselsil kefillerin vekil edeni bankaya olan borçlarını ödememesi sebebi ile tüm muhataplara hesap kat ve borcu ödeme ihtarnamesi gönderildiğini, müşterek ve müteselsil kefillerden biri olan O.. D..'a gönderilmiş olan Kırıkkale 5. Noterliği'nin 06 .11.2013 tarihli ve ... yevmiye numaralı hesap kartı ve borcu ödeme ihtarnamesinin 09.11.2013 tarihinde muhatabın vefat ettiğinden bahisle bila tebliğ döndüğünü açıklayarak vefat eden borçlunun mirasçılarının belirlenmesi ve mirasçılar hakkında icra takibinin yapılabilmesi açısından veraset belgesinin verilmesini istemiştir.


Mahkemece; “yetki verilmediği, muris ile mirasçılık sıfatının bulunmadığı" gerekçesiyle tensibine davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.


Davacı vekili davayı açarken veraset belgesini istediği borçlu O.. D..'a ait bankadan çekilen krediye kefil olduğuna dair kredi sözleşmesini, murise çekilen ihtarnameyi, kredi bilgileri ve ödeme planına ilişkin yazıyı, dava dilekçesi ekinde sunduğu ve bu belgelerin dosya arasında bulunduğu saptanmıştır. Davacı Banka dilekçe ekinde, sunulan belgeler ile alacaklı durumunda bulunduğuna ve bu konuda bir duraksama görülmediğine göre borçlu O.. D..’a ait veraset belgesini istemesinde hukuki yararının bulunduğu konusunda hiçbir duraksama söz konusu değildir. Aksi halde davacı Bankanın dava açması ya da icra takibi yapması olanaklı hale gelmez. Bunun garantisini kimsede veremez. 

HUMK'da yer almamakla birlikte Yargıtay Uygulaması gereğince “hukuki yarar ilkesi" davanın açılması bakımından dava şartı olarak kabul edilmekte ve uygulanmakta idi. Dava şartları hiç şüphesiz davanın açıldığı tarihte yani başlangıçta aranır. Olup olmadığı belirlenir. 6100 sayılı HMK'nu hazırlanınca uygulamadan esinlenerek bu hukuki yarar ilkesi kanun hükmü haline getirildi. HMK'nun dava şartları başlığı taşıyan 114/1-h bendinde  "davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması" ilkesinin dava şartları arasında sayıldığı görülmektedir. Hukuki yarar ilkesinin bulunduğu durumlarda mutlaka davacı tarafın önce bir mahkemede dava açması, ondan sonra bu mahkemeden veraset belgesinin veya herhangi bir işin yapılması bakımından yetki alınmasına gerek olmadığı gibi, önce bir şeyin veya bir alacağın icra takibine konulması ve belirli aşamalardan sonra icra müdüründen yetki alınması suretiyle herhangi bir dava açılmasına da gerek bulunmamaktadır. Aksi halde hak arama yollarının sınırlandırılması ya da kapatılması söz konusu olur. Bu aynı zamanda bir hak ihlaline yol açabilecektir. 

Anayasa'nın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde; "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir," denilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanamayacağına vurgu yapıldığı gibi, hak arama yollarının da sınırlanamayacağını vurgulamıştır. Bu hüküm ortada dururken davacı daha önce herhangi bir dava açmadığı gibi, icra takibine de yapmadığı ve aynı zamanda borçlu ile irs ilişkisinin de olmadığı görüşünden hareketle isteğin reddine karar verilmesi açıklanan Anayasa hükmüne ve belirtilen ilkelere aykırı düşmektedir.

Yapılan açıklamalar ve dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile davacı Banka'nın borçlu O.. D..'a ait veraset belgesini alması konusunda hukuki yararının bulunduğu, aksi halde hak arama yollarının sınırlandırılması durumunun ortaya çıkacağı, bu nedenlerle mevcut dosya kapsamı gözetilerek durum değerlendirildikten sonra işin esası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. 

Açıklanan nedenlerle davacı banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/III-2. bendi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 14.11.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkindir. Davacı banka vekili dava dilekçesinde; davacı bankaya borçlu olan Ö.. A.. Ziraat Tohum Gübre Zirai İlaç Ticaret Limited Şirketi ve diğer tüm müşterek müteselsil kefillerin, vekil edeni bankaya olan borçlarını ödememeleri sebebiyle tüm muhataplara hesap kat ve borcu ödeme ihtarnamesi gönderildiğini, O.. D..'a gönderilen ihtarnamenin 09.11.2013 tarihinde muhatabın vefat ettiği belirtilerek bila tebliğ iade edildiğini açıklayarak, vefat eden borçlunun mirasçılarının belirlenmesi hakkında icra takibinin yapılabilmesi açısından veraset belgesinin verilmesini istemiştir.

Mahkemece; davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

Kural olarak mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davaların miras bırakanın mirasçıları tarafından veya kendisine dava açması hususunda yetki verilen mirasçılar dışındaki kişiler tarafından açılması gerekir. Mirasçı olmayan veya mahkemelerce ya da icra dairelerince bu hususta dava açmak üzere kendisine yetki verilmeyen kişilerin açacakları davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir. 

Somut olayda davacı taraf borçlunun, yani veraset ilamının verilmesi istenen O.. D.. mirasçısı olmadığı gibi yukarıda açıklandığı gibi mahkemelerce veya icra dairelerince veraset ilamının temini için dava açmak üzere kendisine yetki de verilmemiştir. Bu durumda davacı bankanın mirasçılık belgesi verilmesi için dava açmakta aktif husumet ehliyetinin bulunmadığının kabulü gerekir. 
Yukarıda açıklanan gerekçelerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluk görüşüne katılamıyoruz. 14.11.2014


T.C
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2016/8718 
KARAR NO:2016/13983
KARAR TARİHİ:11/05/2016
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi


ÖZET: Borçlu , İcra takibine başlanmadan önce ölmüş ise izlenecek yöntem… ek takip talebi düzenlenmeden doğrudan mirasçılara ödeme emri tebliğ edilemeyeceği… beklenmesi gereken süre…

1.) alacaklı tarafından, ölü kişinin mirasçısı yerine ölü kişi hakkında takip yapılması, maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olup, dürüstlük kuralına da aykırı olmadığından, alacaklının HMK'nun 124/3-4. maddesi uyarınca taraf değişikliği yapmak suretiyle bu yanlışlığı düzeltmesi mümkündür.

2.) alacaklı vekili tarafından ek takip talebi düzenlenerek takibin usulünce mirasçılara yöneltilmesinin istenmesi gerekirken, bu husus yerine getirilmeksizin, alacaklı vekilinin dilekçesi ile takibin, borçlunun mirasçılarına karşı devamı talebi üzerine icra müdürlüğünce, doğrudan mirasçılara ödeme emri tebliğ edilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

3.) İİK'nun 53/1. maddesi uyarınca borçlunun ölümü ile birlikte (3) günlük sürenin bitiminden itibaren başlayacak olan TMK'nun 606. maddesinde yazılı süre (3 aylık) geçmeden mirasçılar aleyhine takip yapılması da mümkün değildir

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Şikayetçilerin, murisleri takip borçlusu ...'nin ölümünden sonra alacaklı tarafından genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine başlandığını, ölü kişi hakkında takip yapılamayacağını ve takibin kendilerine yöneltilerek devam edilemeyeceğini ileri sürerek takibin iptali ile konulan hacizlerin fekki talebiyle icra mahkemesine başvurdukları, mahkemece istemin reddine karar verildiği görülmüştür.

HMK'nun 124/3. maddesi uyarınca maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin kabulü için, karşı tarafın rızası aranmaz. Aynı maddenin 4. fıkrasında da; “dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir” düzenlemesi yer almaktadır. Anılan hükmün talep halinde icra takiplerinde de uygulanması gerekir.

Buna göre, alacaklı tarafından, ölü kişinin mirasçısı yerine ölü kişi hakkında takip yapılması, maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olup, dürüstlük kuralına da aykırı olmadığından, alacaklının HMK'nun 124/3-4. maddesi uyarınca taraf değişikliği yapmak suretiyle bu yanlışlığı düzeltmesi mümkündür.

Somut olayda; muris (borçlu) ...'nin 07.10.2014 tarihinde vefat ettiği, takibin ise 07.11.2014 tarihinde başlatıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda, alacaklı vekili tarafından ek takip talebi düzenlenerek takibin usulünce mirasçılara yöneltilmesinin istenmesi gerekirken, bu husus yerine getirilmeksizin, alacaklı vekilinin 10.03.2015 tarihli dilekçesi ile takibin, borçlunun mirasçılarına karşı devamı talebi üzerine icra müdürlüğünce, doğrudan mirasçılara ödeme emri tebliğ edilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Kaldı ki, İİK'nun 53/1. maddesi uyarınca borçlunun ölümü ile birlikte (3) günlük sürenin bitiminden itibaren başlayacak olan TMK'nun 606. maddesinde yazılı süre geçmeden mirasçılar aleyhine takip yapılması da mümkün değildir. 

O halde mahkemece, şikayetin kısmen kabulü ile mirasçı borçlulara gönderilen ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile bu yöndeki istemin de reddine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/05/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.