YARGITAY 18. Ceza Dairesi
Esas: 2015/997
Karar: 2015/580

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

A-Sanık Z...'un eylemlerine ve yükletilen suçlara yönelik katılan Melike Ö.'nin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,

B- Sanık N... hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin temyizine gelince: Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak;

1- Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.

Sanığın, katılana yönelik “senin yerin burası değil, dağda yaşaman lazım, çingene gibisiniz, gecekonduda yaşamışsınız” şeklindeki ifadelerinde geçen “Çingene” sözü, Türk Dil Kurumunun Güncel Sözlüğünde “Hindistan'dan çıktıkları söylenen, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan bir topluluk” olarak tarif edilmiş olup, sanığın “çingene” ifadesi ile halen ülkemizde kendilerini “roman” olarak nitelendiren ve Avrupa'dan Türkiye'ye göçetmiş vatandaşlarımızı kast etmesi karşısında; bu sözlerin katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle, hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, mahkumiyet kararı verilmesi,

2- Daha önce hapis cezasına mahkumiyeti bulunmayan sanık hakkında tehdit suçundan hükmolunan 25 gün hapis cezasının TCK'nın 50/3. maddesi uyarınca, aynı maddenin birinci fıkrasında belirtilen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğuna uyulmaması, 

3- Tehdit suçundan dolayı giderilmesi gereken somut (maddi) bir zararın oluşmaması ve manevi zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel teşkil etmemesi karşısında, CMK’nın 231/5. maddesindeki diğer hususlar değerlendirilmeden, “sanığın ödeme yapmadığı, ödeme yaptığı konusunda delil ve belge olmadığı, karşı tarafın da zararı karşılanmadığından" biçimindeki, kanuni ve yeterli olmayan gerekçe ile anılan Kanun maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, 

Kanuna aykırı, sanık Nesime S. müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 27.04.2015 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.


K A R Ş I O Y

Aşağıda açıkladığım gerekçelerle hakaret suçundan yerel mahkemece verilen mahkumiyet hükmünün onanması düşüncesindeyim.

Yerel mahkemece sanık Nesibe'nin katılana karşı hakaret suçunu işlediği kanaatıyla mahkumiyet hükmü kurulmuş sayın çoğunluk üyeleri "çingene" sözünün hakaret oluşturmayacağı düşüncesiyle bozma kararı vermiştir. Yerel mahkemenin oluş ve kabulünde uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Hakaret bir kişinin diğer bir kişiye karşı onur, şeref ve saygınlığını küçük düşürücü nitelikte söz ve davranışlarıdır.İnsan varlık olarak beden ve ruhtan oluşmakta olup hakaret suçu da ruhsal bütünlüğü korumayı amaçlamaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için sanık tarafından söylenen söz yada davranışın sözlük anlamına değil mağdurun ruhunda oluşturduğu zedelenme ve sanığın eylemini bu amaca ulaşma düşünceyle yapmış olması gerekmektedir. Somut olaya baktığımızda; Sanığın katılana karşı söylediği "çingene" hitabı sanığın ve katılanın iç dünyasında olumsuz algılar içermektedir. Bu yanlış önkabullerin eşit yurttaş bilincine ulaşılmış bir toplumda kabul edilemez olması, yargı organlarınca bu sözcüğün hakaret kabul edilmemesi ile sağlanamaz. Nitekim sanığın katılana bu sözü söylerken o toplumsal kesim ile ilgili sosyolojik belirleme yapmadığı açıktır. Sanık gerçekte olmayan ve kabul edilemez bulunan ancak kendi düşünce dünyasında olumsuz anlamlar yüklediği "çingene" sözleri ile katılanı küçük düşürmüş, katılan da bu sözleri küçük düşürücü nitelikte algılamıştır. Sanığın üzerine atılı suçun unsurları oluşmuştur. Yerel mahkemenin mahkumiyet hükmü isabetli olup onanmalıdır.
Üye


KARŞI OY

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 2. maddesinde “Herkes ırk, cinsiyet, renk, dil, din, siyaset veya başka bir görüş, ulusal ve sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bu bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir” denilmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesinde “Bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetmeksizin sağlanmalıdır” denilmektedir.

Suç, toplumsal yaşamın devamı için korunması gerekli hukuki değerleri ihlal eden insan davranışıdır. Hangi hukuki değerlerin korunması gerektiği tarihsel süreç içerisinde değişim göstermektedir. Günümüzde toplumlar farklı karakteristik özelliklere sahip, farklı aidiyetlerden oluşan insan topluluklarından oluşmaktadır. Bu aidiyete sahip toplulukların bir kısmı ülke içerisinde zayıf durumda olanlara karşı bir önyargı veya nefret saiki ile hareket etme olasılığına karşı modern ceza hukukunda nefret suçları kavramı ortaya atılmıştır. Geçmişi 20-30 yıla dayanan bu suç türü günümüzde toplumsal barış için ceza yasalarına konması gereken bir suç olarak öngörülmüştür.

Türk Ceza Yasasında nefret saiki ile işlenen suçlar için cezayı artıran bir genel hüküm bulunmamaktadır. Türk Ceza Kanununun 122. maddesine nefret ibaresi eklenerek bu konuya yasa koyucumuz duyarlılık göstermiş ancak gerçek anlamda nefret suçlarına yönelik bir düzenleme yapılmamıştır. Nefret suçu “bir kişiye veya guruba veya bunların mallarına karşılık, cinsiyet, ırk, dil, din gibi mağdurların sahip oldukları temek özellikler nedeniyle duyulan nefret, önyargı saiki ile işlenen suçlardır. Burada kişinin sahip olduğu aidiyetin korunabilmesi için toplumsal bir gurup olmanın temelini oluşturan bir özellik olması, sosyal paylaşım nedeni ve tarihsel bir geçmiş birlikteliği olmalı. Bu aidiyete karşı toplumda mahkûm edilmesi gerekli bir önyargı saikine sahip guruplar bulunmalıdır. Bu koşulların varlığı halinde bu aidiyetlere karşı önyargı saiki ile işlenen suçlar nefret suçu olup yaptırıma bağlanmalıdır.

Nefret suçunda Ceza Yasalarında eylem zaten suç olarak düzenlenmiştir. Fail suç olarak yaptırıma bağlanan eylemi önyargı saiki ile işlediği zaman suç nefret suçuna dönüşmektedir. Yani eylem önyargı saiki ile işlenmemiş olsa da yine temel şekli suç olarak yasada düzenlenmiştir. Ancak nefret söyleminde ise söylem yasalarda suç olarak düzenlenmiştir. Söylemin ifade özgürlüğü içinde kalıp kalmadığı ayrıca değerlendirilmelidir.

TCK.nın 125. maddesinin temel şekli 1-F’de düzenlenmiştir. TCK. 125/b-c maddesinde ise eylemin önyargı saiki ile işlenmesi cezayı ağırlaştıran neden olarak düzenlenmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AKSU TÜRKiYE davasında: Başvuran Romanlar hakkındaki kitabın bazı bölümlerinde ve sözlükte yer alan tanımlarda hakaret edici ve ayrımcı ifadeler kullanıldığını iddia etmiştir. Mahkeme ise; Eserin Türkiye'deki Roman halkının tarihini, sosyo-ekonomik yaşam kaşullarını inceleyen akademik bir çalışma olduğunu, yazarın hakaret etme gibi bir amacı olmadığını bu nedenle etnik kökenden dolayı ayrımcılık yapılmadığına hükmetmiştir. Yine Mahkeme kararında, AİHM Türk hükümetini Romanlar hakkında olumsuz basma kalıp yargılarla mücadele etmek için çabalarını sürdürme ve onların yaşam tarzına ve ihtiyaçlarına önem verme yönünde teşvik ettiğine vurgu yapmıştır.

Somut olayda sanık müştekiye senin yerin burası değil dağda yaşaman lazım perdeleriniz çingene perdesine benziyor. Çingene gibisin diyerek toplumda çingene olarak kabul edilen topluluğun taşıdığı bu aidiyete, bu karakteristik özelliği karşı nefret saiki ile hareket etmiş olabilir. Toplumda çingene olarak kabul edilen bir gurubun varlığı mevcuttur. Bu özelliği taşıyan guruba karşı yine toplumda bir önyargının varlığı da bir realitedir. Çingenelik tabiki utanılacak hakaret olarak kabul edilecek bir özellik değildir. Çingeneliği küçümseyen, onları aşağılayan, önyargı ile hareket eden patolojik bir tarihsel düşüncenin toplumda varlığı realitesi karşısında bu patolojik anlayışın cezalandırılması, mahkûm edilmesi gerekir. Bu nedenle somut olayda sanığın nefret saiki ile hareket edip etmediği mahkemece araştırılıp tartışıldıktan sonra sanığın nefret söylemi ile hareket ettiğinin kabulü halinde TCK.nın 125/1. maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmelidir. Sanığın nefret söylemi ve önyargı saiki ile bu sözleri söylemediğinin tespiti halinde ise beraatine karar verilmeliydi.

Yukarıda belirtilen farklı bir gerekçe ile sanık N... hakkında hakaret suçundan mahkemece verilen mahkumiyet kararının bozulması gerektiği görüşü ile sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.


Üye


www.kararara.com