Kastamonu'da, 2006 yılında meydana gelen olayda bir hasta yakını, iddiaya göre; göz polikliniğinde görevli doktora hitaben, "Muayenehanenize gelseydik böyle yapmazdınız, anneniz babanız olsaydı böyle mi yaparsınız, sizde hiç vicdan yok mu?" dedi. Doktorun müracaatı üzerine hasta yakını hakkında cumhuriyet savcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında polise 'tanık' sıfatıyla ifade veren kişi, sanığın, mağdur doktora 'adiler, vicdansızlar' şeklinde beyanda bulunduğunu belirtti. Hasta yakını hakkında Kastamonu 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nde 'Hakaret' suçundan açılan dava kapsamında mahkemede ifade veren tanık, bu kez sanığın doktora hitaben, "Muayenehanenize gelseydik böyle yapmazdınız, anneniz babanız olsaydı böyle mi yaparsınız, sizde hiç vicdan yok mu?" şeklinde beyanda bulundu. Mahkeme, sanık hakkında mahkumiyet kararı verdi. Karar, sanık avukatı tarafından temyiz edildi. Dava dosyasını yeniden değerlendiren Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 'tanık' sıfatıyla ifade veren kişinin kovuşturma evresinde duruşmadaki anlatımıyla soruşturma evresindeki anlatımı arasındaki çelişkinin giderilmesi, giderilemediği takdirde hangi anlatımın hangi nedenle üstün tutulduğunun belirtilmesi gerektiğini bildirdi.

"HAKARET YOK, AĞIR ELEŞTİRİ VAR"

Hasta yakınının doktora sarf ettiği 'Vicdanın yok mu?' sözünün sert eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine hüküm verilen Yargıtay kararında, şu ifadelere yer verildi: "Mağdur doktorun tüm aşamalarda sanığın kendisine 'vicdansız, adi, muayenehaneye gitseydik yani para ile olsaydı böyle olmazdı' şeklindeki beyanında ve 25 Eylül 2006 tarihli iddianamede yer alan ve hakaret oluşturan 'adi' sözcüğüne ilişkin, gerekçeli kararda, tüm kanıtlar ve iddianamedeki hakaret iddiaları birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır. Sanığın, bir hastaya yardımcı olmak amacıyla göz polikliniğindeki muayenesini öncelikli sıraya alınması yönünde doktor ve çalıştığı göz polikliniği hemşiresi ile yaptığı görüşmelerin olumsuz sonuçlanması üzerine katılana hitaben ve katılanın duyabileceği şekilde 'muayenehanenize gelseydik böyle yapmazdınız, anneniz babanız olsaydı böyle mi yaparsınız, sizde hiç vicdan yok mu?' şeklinde sözler söylemiştir. Olayın oluş şekli ve tarafların içerisinde bulunduğu ortam birlikte değerlendirildiğinde, sözlerin ağır eleştiri niteliğinde olduğu, 'kamu görevlisine görevinden dolayı 'hakaret suçu'nun unsurlarının oluşmadığı gözetilerek sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken, eylemin nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek, hakaret suçu kapsamında değerlendirilmesi sonucu, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 223/4-d maddesi uyarınca 'fiilin haksızlık içeriğinin azlığı nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir."

SİCİL KAYDININ SİLİNMESİ 20 YILI BULUYOR

Ankara Barosu avukatlarından Mustafa Akıncı da Adli Sicil Kanunu kapsamında kişilerin sicil bilgilerinin silinmesinin 20 yılı bulduğunu söyledi. Avukat Akıncı, şunları kaydetti: "Kişilerin lekelenmeme hakkı vardır. Bu, Ceza Hukuku'nda gözden kaçırılmaması gereken önemli bir ilkedir. Bu ilke ile basit olaylarda vatandaşlara ceza verip sabıka kaydı oluşturursanız, vatandaşı uzun süreli lekeli hale getirirsiniz. Adli Sicil Kanunu'nda cezaların silinme süreleri 15 ila 20 yıldır. Herhangi bir kurum ya da özel şirket vatandaştan sabıka kaydı istediğinde, vatandaşın bu durumda 'ceza fişi' çıkmaktadır. Yargıtay somut olayda, bu nedenle ceza verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm kurulması durumunda, bunun her ne kadar ceza verilmese de ceza verilmesini gerektiren bir fiil işlendiği kanaati uyandırılacağı için beraat hükmü kurulmasını istemiştir."