T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/1566
K. 2016/1362
T. 08.02.2016

* EŞİN BİRLİKTE OLDUĞU KİŞİNİN TAZMİNAT SORUMLULUĞU (Kanunda Sadakat Yükümlülüğünü İhlal Eden Eşin Eylemini Birlikte Gerçekleştirdiği Kişiler Yönünden Herhangi Bir Düzenleme Getirilmediği/Zararın Meydana Gelmesinden Asli Olarak Sorumlu Tutulamayacağı - Haksız Fiil Sorumluluğunu Geniş ve Belirsiz Bir Kavram Olan Sadakat Yükümlülüğünü İhlal Etmeye İştirak Çerçevesinde Değerlendirmenin Bu Sorumluluğu Belirsiz Hale Getireceği)

* EVLENMEYLE EŞE YÜKLENEN SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İHLALİ (Eşin Birlikte Olduğu Kişinin Doğrudan Davacının Bedensel veya Ruhsal Bütünlüğüne Yönelik Hukuka Aykırı Bir Fiilde Bulunduğundan Söz Edilemeyeceği/Kanunda Sadakat Yükümlülüğünü İhlal Eden Eşin Eylemini Birlikte Gerçekleştirdiği Kişiler Yönünden Herhangi Bir Düzenleme Getirilmediği)

* KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT (Eşin Birlikte Olduğu Kişinin Tazminat Sorumluluğu - Eşin Birlikte Olduğu Kişinin Doğrudan Davacının Bedensel veya Ruhsal Bütünlüğüne Yönelik Hukuka Aykırı Bir Fiilde Bulunduğundan Söz Edilemeyeceği/Zararın Meydana Gelmesinden Asli Olarak Sorumlu Tutulmasının Hatalı Olacağı)

* MÜTESELSİL SORUMLULUK (Eşin Birlikte Olduğu Kişinin Tazminat Sorumluluğu/818 S.K.Md. 50'de Haksız Fiil Nedeniyle Müteselsilen Sorumluluğuna Gidilebileceklerin Gösterildiği - İştirak Halinin Söz Konusu Olamayacağı/İştiraken İşlenebilir Bir Eylemin Varlığının Kabul Edilebilmesi İçin Eylemin Müstakilen ve Asli Olarak da İşlenebilir Olması Gerektiği)

* HAKIZ FİİL NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT (Eşin Birlikte Olduğu Kişinin Doğrudan Davacının Bedensel veya Ruhsal Bütünlüğüne Yönelik Hukuka Aykırı Bir Fiilde Bulunduğundan Söz Edilemeyeceği/Kanunda Sadakat Yükümlülüğünü İhlal Eden Eşin Eylemini Birlikte Gerçekleştirdiği Kişiler Yönünden Herhangi Bir Düzenleme Getirilmediğinden Zararın Meydana Gelmesinden Asli Olarak Sorumlu Tutulamayacağı)

4721/m. 174,185

6098/m.58

818/m.49,50

ÖZET : Dava, manevi tazminat istemine ilişkin olup, uyuşmazlık davalı-karşı davacının ve dava dışı eşin davacı-karşı davalıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceği konusunda toplanmaktadır. Davalı-karşı davacının doğrudan davacı-karşı davalının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir. 818 sayılı BK'nın 50. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Davalı-karşı davacı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine yasa hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir. Açıklanan nedenlerle, davalı-karşı davacının eylemi, davacı-karşı davalının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacı-karşı davalının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekir.

DAVA : Mahkemece, toplanan delillere göre davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülerek davanın kısmen kabulü ile davacı-karşı davalı yararına manevi tazminata; karşı dava yönünden ise, davacı-karşı davalının haksız eylemleri sabit görülerek kısmen kabul ile davalı-karşı davacı yararına manevi tazminata hükmedilmiş; karar, davalı-karşı davacı tarafından asıl davada davacı-karşı davalı yararına hükmedilen manevi tazminat yönünden temyiz edilmiştir.

KARAR : TMK'nın 185. maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Kanun'un 174. maddesine göre de, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”

Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunundaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat talep edilebileceğidir.

TBK'nın 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Yine TBK'nın 58. maddesinde "Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir." Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir.

Somut olaya gelince, davalı-karşı davacının ve dava dışı eşin davacı-karşı davalıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.

Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacı-karşı davalının dava dışı eşinin TMK'nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Kanun'un 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK'daki düzenleme, dava dışı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir.

Davalı-karşı davacının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalı-karşı davacının doğrudan davacı-karşı davalının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu Yasada yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.

Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira, söz konusu Kanun'un 50. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı-karşı davacı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine yasa hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.

Açıklanan nedenlerle, BK'nın 49 (TBK.58) maddesine göre, davalı-karşı davacının eylemi, davacı-karşı davalının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacı-karşı davalının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davalı-karşı davacı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı-karşı davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 08.02.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY : Dava, davalının davacının (dava dışı eşi ile) (diğer davalı eşi ile) birlikteliğinden kaynaklanan haksız saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık evlilik dışı birlikteliğin haksız fiil olarak kabul edilip edilemeyeceği dolayısıyla davalının bu eyleminin davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Eşler evlilik birliğini kurmakla birbirlerine karşı sadakat borcu altına girdikleri gibi, mensubu oldukları aile birliğine karşı da sorumluluk altına girerler. Davacının eşinin evli olmasına rağmen bir başkası ile cinsel ve duygusal ilişkiye girmesi, evlilik sözleşmesi ile bağlandığı, sadakat borcu altına girdiği eşine karşı haksız eylem niteliğindedir. Davalı da evli olduğunu bilerek davacının eşiyle gayri resmi ilişkiye girmek suretiyle, gerek yasalarca, gerek örf ve adet hukuku tarafından korunmayan haksız bir davranış içine girmiştir. Davalının bu davranışı da açıkça haksız eylem niteliğindedir. Eş söyleşiyle, esasen dava dışı eşin evlilik birliğinin gerektirdiği sadakat yükümü bulunmakla birlikte, onun evli olduğunu bilen ve buna rağmen ilişkiye giren davalının da eşin sadakatsizlik eylemine katıldığında, her ikisinin de bu haksız eylemlerinden birlikte ve müteselsilen sorumlu olduklarında kuşku yoktur. Türk Borçlar Kanunu'nun 61. (Borçlar Kanunu'nun 50. md.) maddesinde düzenlenen birden fazla şahsın müşterek kusurlarıyla bir zarara yol açmaları, diğer bir deyimle tam teselsül hali mevcut olup, davalı doğan zarardan davacının eşi ile birlikte müteselsilen sorumludur. (HGK. 2010/4-129 E-173 K) Müteselsil sorumluluğun bulunduğu durumlarda davacı alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi, bunlardan biri veya birkaçından da isteyebilir. (HGK. 12/11/2003 gün ve 2003/9-685 E, 690 K) Mahkemece, davalının açıklanan şekilde gerçekleşen eyleminden sorumluluğu kabul edilerek davacı eş yararına manevi tazminata karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan yerel mahkemenin davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmünün davalı yönünden hükmedilen manevi tazminat miktarı hakkındaki görüşümüz saklı kalmak üzere Dairemizin sayın çoğunluğunun davalı hakkındaki davanın reddedilmesi gerektiğine ilişkin bozma kararına katılmıyoruz. Bu karar, kullanıcılarımızdan Sayın Avukat Habibe Yılmaz KAYAR tarafından gönderilmiştir.



kazanci.com.tr