İstanbul'da yaşanan olayda, bir vatandaş, karakolda gördüğü kötü muameleden dolayı Savcılığa şikayette bulunmuş ancak soruşturma kapsamında istenen bilgi ve belgeler karakoldan savcılığa gönderilmemiştir.
Bunun üzerine, vatandaş, Maltepe kaymakamlığı aracılığıyla İstanbul Valiliğine şikayette bulunmuştur. Bu kez de, Maltepe kaymakamlığı yazı işleri müdürü, şikayet dilekçesini Valiliğe göndermemiştir.

Vatandaş bu kez de, Maltepe kaymakamı ve yazı işleri müdürünü, görevlerini yapmadıkları gerekçesiyle Valiliğe şikayet etmiştir. Valilikte ön inceleme yapılmış ancak suç görülmediği için şikayetin işleme konulmamasına karar verilmiştir. Vatandaş, Valiliğin bu kararını mahkemeye taşımış olmasına rağmen, mahkeme Valiliği haklı bulmuştur.

Vatandaş son olarak, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

Anayasa Mahkemesi, şu değerlendirmelerde bulunmuştur.

1- Anayasamızda adil yargılanmayla ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine bakılmalıdır.

2- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi bu hakkı, "medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıklar" ve "suç isnadının" esasının görüşülmesiyle sınırlı tutmuştur

3- Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için, başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre, bir ceza davasında üçüncü kişilerin suçlanması veya cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikayetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler, Sözleşme'nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bu kuralın istisnaları, ceza davasında medeni hak talebine imkan veren bir sistemin benimsenmiş olması veya ceza davası sonucunda verilen kararın hukuk davası açısından etkili ya da bağlayıcı olması halleridir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkanı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ceza muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme imkanı bulunmamaktadır. Ayrıca işleme konulmama kararının etkileri ceza muhakemesi süreci ile sınırlı olup hukuk mahkemeleri açısından bağlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır.

Yüksek Mahkemenin bu kararı, görevi kötüye kullanan memurlarla ilgili olarak suç duyurusunda bulunulması halinde, eğer idari bir işlem olarak şikayet işleme konulmamış, adli bir süreç olarak da eğer savcılık takipsizlik vermiş ise bu kararlara karşı hak ihlali olduğu gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı anlamına gelmektedir.