T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2014/2-20
K. 2015/1753
T. 1.7.2015

• BOŞANMA DAVASI ( Ön İnceleme Aşamasında Yapılması Gereken Tüm İşlemler Yapıldıktan Sonra Tahkikata Geçilmesi Gerekirken Ön İnceleme Duruşması Usulüne Uygun Yapılmadan Tahkikat Aşamasına Geçilerek Davanın Esası Hakkında Karar Verilmesinin Doğru Bulunmadığı )

• ÖN İNCELEME ( Aşamasında Yapılması Gereken Usul İşlemlerinin Yapılması Ön İnceleme Duruşmasında Tarafların Anlaştıkları ve Anlaşamadıkları Hususların Tek Tek Tespit Edilmesi Ön İnceleme Sonuç Tutanağı Düzenlenip Bu Tutanağın Taraflara İmzalatılması Gerektiği - Boşanma Davası )

• TAHKİKAT AŞAMASI ( Boşanma - Ön İnceleme Sonuç Tutanağı Düzenlenip Bu Tutanağın Taraflara İmzalatılması ve Tarafların Tahkikat ve Sözlü Yargılamaya Davet Edilmesi Ön İnceleme Aşamasında Yapılması Gereken Tüm İşlemler Yapıldıktan Sonra Tahkikata Geçilmesi Gerektiği )

• SÖZLÜ YARGILAMAYA DAVET EDİLMESİ ( Ön İnceleme Sonuç Tutanağı Düzenlenip Bu Tutanağın Taraflara İmzalatılması ve Tarafların Tahkikat ve Sözlü Yargılamaya Davet Edilmesi Gerektiği - Ön İnceleme Duruşması Usulüne Uygun Yapılmadan Tahkikat Aşamasına Geçilerek Esas Hakkında Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu/Boşanma )

6100/m.137,138,147,186/1,187

ÖZET : Dava, TMK'nın 166/1 uyarınca evlilik birliğinin temelden sarsılması hukuksal sebebine dayalı boşanma davası ile boşanmanın fer'isi niteliğindeki velayet, nafaka ve tazminat isteklerine ilişkindir. Somut olayda; dava 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılmıştır. Mahkemece ön inceleme tutanağı ile ön incelemenin duruşmalı yapılmasına karar verilmiştir. Mahkemece ön inceleme günü olarak belirlenen oturumda taraf vekillerinin tarafların aralarında sulh olma imkanının bulunmadığını tespit ettikleri, anlaşmazlık konularının dava ve cevap dilekçelerindeki hususlar olduğuna dair beyanları ve imzaları alınmış ve duruşma, ön inceleme aşamasının tamamlanıp tamamlanmadığı ve tahkikata geçilip geçilmediği belirtilmeksizin ayrıca tahkikat ve sözlü yargılama için davet zorunluluğu yok sayılarak sonraki tarihe bırakılmıştır. Mahkemece, ön inceleme aşamasında yapılması gereken usul işlemlerinin yapılması, ön inceleme duruşmasında tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tek tek tespit edilmesi, ön inceleme sonuç tutanağı düzenlenip bu tutanağın taraflara imzalatılması ve HMK'nın 147. ve 186/1 maddelerine göre tarafların tahkikat ve sözlü yargılamaya davet edilmesi, ön inceleme aşamasında yapılması gereken tüm işlemler yapıldıktan sonra tahkikata geçilmesi gerekirken ön inceleme duruşması usulüne uygun yapılmadan tahkikat aşamasına geçilerek davanın esası hakkında karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2.Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 4.6.2012 gün ve 2012/80E., 2012/821 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28.3.2013 gün ve 2012/22296 E., 2013/8523 K. sayılı ilamı ile;

( ... Dava, 18.1.2012 tarihinde açılmıştır. Mahkemece 2.3.2012 tarihli tutanakla ön incelemenin duruşmalı yapılmasına ve davalıya delillerini bildirmesi için ihtar gönderilmesine karar verilmiş ve bu ihtar 12.3.2012 tarihinde davalıya tebliğ edilmiştir. Davacı ön inceleme duruşmasından önce 14.2.2012 tarihinde delil listesini ibraz etmiş, davalı ise ön inceleme duruşmasına kadar herhangi bir delil bildirmemiştir. 9.4.2012 tarihinde ön inceleme duruşması yapılmış ve tarafların anlaşamadıkları hususlar tespit edilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 140/5. maddesinde yer alan hüküm; "tarafların dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belge niteliğindeki delillerin ve başka yerden getirtilecek belgelerin, bulundukları yerlerle ilgili açıklama yapmaları için, ön inceleme duruşmasında iki haftalık kesin süre verilmesine" ilişkindir. Ön inceleme duruşması yapılmadan, tensiple taraflara, dilekçelerinde göstermiş oldukları ve belge niteliğindeki delilleri sunmaları veya bulundukları yerlerle ilgili açıklamada bulunmaları için süre verilmesi sonuç doğurmaz. Öte yandan; delil, çekişmeli vakıaların ispatı için gösterilir. ( HMK. m. 187/1 ) Ön inceleme duruşması yapılmadan, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar belirlenmeden, taraflardan tanıklarının isim ve adreslerini göstermeleri de beklenemez.

Bu sebeple ön inceleme duruşmasının sonunda davalıya delillerini bildirmesi için süre verilmesi, gösterildiği takdirde davalı delillerinin toplanması ve gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, TMK'nın 166/1 uyarınca evlilik birliğinin temelden sarsılması hukuksal sebebine dayalı boşanma davası ile boşanmanın fer'isi niteliğindeki velayet, nafaka ve tazminat isteklerine ilişkindir.

Davacı vekili, tarafların 2003 yılında evlendiklerini, 2001 doğumlu çocuklarının olduğunu, davalının davacıyı aşağıladığını, en yakın bayan arkadaşlarından ve hatta ailesinden kıskandığını, şiddet uyguladığını, davalının işlettiği lokale ait içki şişelerini evin değişik odalarına hatta çocuğun yatak odasına depoladığını, işten geç saatlerde sabaha karşı geldiğini, davacıyı ve kızını uyandırarak kendisi ile ilgilenilmesini istediğini, davacının fıtık ameliyatı olduğunda davalının hastanede ziyaret etmediğini, taburcu olduğunda hastaneden çıkarmaya dahi gelmediğini, çocuğuna karşı ilgisiz olduğunu müşterek hanenin elektrik su faturaları dışındaki ihtiyaçlarını karşılamadığını belirterek, tarafların boşanmalarına karar verilmesini, müşterek çocuğun velayetinin davacıya verilmesini, müşterek çocuk için 1000TL ve davacı lehine 1000TL nafakaya hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, taraflar arasında herhangi bir geçimsizlik olmadığını, davalının işi gereği eve geç saatlerde geldiğini, davacının ailesiyle görüşmesine hiç bir zaman engel olmadığını, aile içindeki problemin davalının işletmekte olduğu lokale zam geleceğini düşünerek fazla miktarda almış olduğu içkileri hırsızlık olabileceğinden evde bir süre depolanmasından kaynaklandığını ancak bunları en kısa sürede lokale taşıdığını, davacının kız kardeşinin aile içi işlerine karışmasını istemediğini, belirterek, öncelikle davanın reddine karar verilmesini, boşanmada ısrar edilmesi durumunda ayrılık kararı verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davacı tarafından açılan boşanma talepli dava nedeniyle, 24.1.2012 tarihli tensip zaptı hazırlandığını, tensip zaptının 5. maddesinde savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edeceğini bildirmesi, 8.maddesiyle de delilleri mahkememize ibraz etmesi, 12.maddesiyle de tüm delillerini, tanıklarının isim ve adreslerini yazılı olarak iki hafta içerisinde mahkemeye bildirmesi için davalıya ihtarat yapıldığı, buna rağmen davalı tarafından bir delil bildirilmemesi üzerine delil bildirme yükümlülüğüne dair ihtar başlıklı açıklamanın tebliğ edildiğini, yine de davalı tarafından bu aşamalarda herhangi bir delil bildirilmediği, bu sebeple 9.5.2012 tarihli tahkikat duruşmasında davalı vekilinin delil bildirme talebinin reddedildiğini, evlilik birliğinin davacı eş M. Ö. yönünden temelinden sarsıldığının dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından anlaşıldığından kusurun davalıda olduğu kanaatine varılarak davanın kabulüyle tarafların boşanmalarına dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine; Özel Dairece yukarda başlık bölümünde metni aynen yazılı olan karar ile bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler tekrar edilip genişletilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davalı vekili temyize getirmektedir.

Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; ön inceleme duruşması yapılmadan tensip tutanağı ile davalının delillerini sunması için süre verilip verilemeyeceği, cevap dilekçesinde delil bildirmeyen davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için süre verilmesinin gerekip gerekmediği, mahkemece usulüne uygun olarak ön inceleme duruşmasının yapılıp yapılmadığı, tahkikat aşamasında davalıya delillerini bildirme hakkının tanınıp tanınamayacağı; bunların sonucu olarak davalının hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile; dilekçelerin karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hükümdür. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır.

Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere "ön inceleme" adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir ( H. Pekcanıtez/O. Atalay/ M.Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11 Bası, 2011, s.375-376 ).

6100 Sayılı HMK'nın 137. maddesinde, ön incelemenin kapsamı, HMK 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, HMK 139. maddesinde ön inceleme duruşmasına davet, HMK 140. maddesinde ise yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.

6100 Sayılı HMK'nın ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. Maddesinde, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikata yönelik işlemler yapılamaz.

HMK'nın 137. maddesinin 2. fıkrasında ise ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği düzenlenmiştir. Gereksiz duruşmalara dair uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla Kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile ( emredici nitelikteki bir düzenlemeyle ) yasaklamıştır ( H. Pekcanıtez/O. Atalay/M.Özekes, a.g.e., s.375-376 ).

Tüm bu hususlar dikkate alındığında, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenmesi; bu konularda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 Sayılı HMK 137 ve 140 maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekir.

Somut olayda; dava 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girdiği 1.10.2011 tarihinden sonra 18.1.2012 tarihinde açılmıştır. Mahkemece 2.3.2012 tarihli ön inceleme tutanağı ile ön incelemenin duruşmalı yapılmasına ve ön inceleme duruşmasının 9.4.2012 gününe bırakılmasına karar verilmiştir. Mahkemece ön inceleme günü olarak belirlenen 9.4.2012 tarihli oturumda taraf vekillerinin tarafların aralarında sulh olma imkanının bulunmadığını tespit ettikleri, anlaşmazlık konularının dava ve cevap dilekçelerindeki hususlar olduğuna dair beyanları ve imzaları alınmış ve duruşma, ön inceleme aşamasının tamamlanıp tamamlanmadığı ve tahkikata geçilip geçilmediği belirtilmeksizin ayrıca tahkikat ve sözlü yargılama için davet zorunluluğu yok sayılarak 9.5.2012 gününe bırakılmıştır.

Mahkemece, ön inceleme aşamasında yapılması gereken usul işlemlerinin ( HMK.m.137-142 ) yapılması, ön inceleme duruşmasında tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tek tek tespit edilmesi, ön inceleme sonuç tutanağı düzenlenip bu tutanağın taraflara imzalatılması ve HMK'nın 147. ve 186/1 maddelerine göre tarafların tahkikat ve sözlü yargılamaya davet edilmesi, ön inceleme aşamasında yapılması gereken tüm işlemler yapıldıktan sonra tahkikata geçilmesi gerekirken ön inceleme duruşması usulüne uygun yapılmadan tahkikat aşamasına geçilerek davanın esası hakkında karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

O halde yukarda açıklandığı üzere direnme kararının ön inceleme duruşmasının usulüne uygun olarak yapılmaması sebebiyle kararın, değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarda açıklanan değişik nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 01.07.2015 gününde yapılan 2. görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

6100 Sayılı HMK ile usul hukukumuzda yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi, mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere "ön inceleme" adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir ( Prof. H. Pekcanitez/Prof. O. Atalay/Prof. M.Özekes, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 2011, 11 Bası, s.375, 376 ).

6100 Sayılı HMK'nın ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyeceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulh veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği belirtilmiştir. Şu durumda ön inceleme safhasının, dosya üzerinde hakim tarafından yerine getirilen inceleme ve ön inceleme duruşmasından oluşan bir süreci ifade ettiği, söz konusu safhaların birbirinden kesin sınırlarla ayrılması gibi bir durumun mevcut olmadığı

Öte yandan, 6100 Sayılı HMK'nın 119/f, 121, 129/e, 129 /son maddeleri ile 140/5. maddesi uyarınca, dava ve cevap dilekçeleri ile cevaba cevap ve 2. cevap dilekçelerinde, tarafların iddia ve savunmalarının dayanağı vakıaların hangi delillerle ispat edileceğini ve bunlara dair belgelerini sunmaları gerektiği belirtilmiş; keza HMK'nın 145. maddesinde de tarafların kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri hususu düzenlenmiş-tir. Ayrıca, yine HMK'nın 146, 194 ve 219. maddelerinde de aynı yönde hükümlere yer verilmiştir.

Tüm bu yasa maddeleri birlikte incelendiğinde, tarafların dava ile ilgili tüm delilleri-nin dava ve cevap dilekçeleri ile bildirilmesi gerektiği ve fakat her halde tahkikat aşaması başlamadan önce, en geç ön inceleme duruşmasında ikame edilmesi gerektiği, HMK'nın 25/2. maddesinde belirtilen taraflarca hazırlama ilkesi çerçevesinde, 31. maddesinde belirtilen istisnai durum hariç olmak üzere, hakimin taraflarca bildirilen delilleri toplamak ve tahkikat aşamasında sunulan delilleri incelemek dışında konuya dair bir görev ve hatta yetkisinin bulunmadığı, taraflarca delil bildirilmemesi halinde ikame veya ibrazı için bir süre verilmesi yolunda kanunda hakime tanınmış bir yetkinin varlığından söz edilemeyeceği, tersine dava ve cevap dilekçelerinde delillerin sunulması bakımımdan bir eksiklik bulunması halinde, bu durumun tarafların ihtiyarında bir hal olmakla, HMK'nın 119/2 ve 130. maddelerinde söz konusu eksikliğin özellikle müeyyide dışı bırakılmış olduğu anlaşılmaktadır.

Esasen açıklanan tüm bu hususlar, 1086 Sayılı Kanun hükümleri ve o hükümler çerçevesinde yargısal kararlarla ortaya çıkan delillerin ibrazına dair yerleşmiş uygulamanın, 6100 Sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte terkedilmesi gerektiğini de göstermektedir. Aksi takdirde, 6100 Sayılı Kanunun konuya dair olarak yukarda açıklanan yargılamanın gereksiz uzamasının önlenmesi, tarafların ve hakimin tahkikata geçilmeden önce dava ile ilgili tüm hazırlıklarını ikmal etmiş olmaları biçimindeki amacının gerçekleştirilmesi gibi bir durum söz konusu olamayacaktır.

Tüm bu açıklamalar ışığında, somut olaya bakıldığında, davada ispat yükünün davacı tarafta olduğu, davalı yanın cevap dilekçesinde HMK'nın 191. maddesinde öngörüldüğü üzere 'karşı ispat' hakkı çerçevesinde herhangi bir delil bildirmediği, ön inceleme safhasına geçildikten sonra, gerekli olmadığı halde, delillerinin bildirilmesi için kendisine yapılan yazılı bildirime karşın gerek bu bildirimde verilen kesin sürede ve gerekse de ön inceleme duruşmasında hiçbir delil bildirme cihetine gitmediği anlaşılmakla, davanın, salt davacı yanca ikame edilen deliller incelenmek suretiyle karara bağlanmasında yasaya bir aykırılık söz konusu değildir. Bu nedenle, kararın değişik gerekçeyle bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

KARŞI OY :

H.G.K. kural olarak yerel mahkeme ile özel daire arasında çekişmeli olan hususu çözümleyerek karara bağlamakta ve res'en dikkate alınması gereken özel bir durum olmadıkça bu kuralın dışına çıkmamaktadır.

Somut olayda yerel mahkemece HMK'nun ön incelemeye dair 137. ve 140. maddelerinin tam uygulanmadığı hususu ile HMK'nun tahkikata dair 147. ve 184. maddelerinin ve sözlü yargılama ve hükmün tefhimine dair 186/1 maddesinin ise hiç uygulamadığı gerekçesiyle yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Ancak HMK'nun bu maddeleri düzenleyici hükümler olup kamu düzenine dair emredici hükümler değildir. Böyle olduğu içindir ki tarafların müşterek talebiyle bazı işlemler atlanabilir ve bu maddelerdeki düzenleyici işlemlerdeki hatalar taraflarca temyiz edilmediği takdirde re'sen bozma sebebi yapılamaz.

Nitekim Yargıtay özel dairelerindeki ilk derece yargılamalarındaki uygulama ve temyiz incelemeleri genellikle bu biçimde sürdürülmektedir.

Bu bakımdan H.G.K.'nca taraflarca temyiz nedeni yapılmayan hususların bozma nedeni yapılması ve yerel mahkeme ile özel daire arasında çekişmeli olan hususta çözümleyici nitelikte herhangi bir karar verilmemesi doğru olmamıştır.

Yerel mahkeme ile özel daire arasında çekişme konusu olan hususa gelince; özel dairenin bozma nedeni olan 'ön inceleme duruşmasına kadar her hangi bir delil bildirmeyen davalıya ön inceleme duruşmasından sonra delillerini bildirmesi için süre verilmesi gerektiği' şeklindeki görüşüne katılma imkanı bulunmamaktadır.

HMK'nun 129/1-e maddesi gereğince, davalı cevap dilekçesinde savunmasının dayanağı olarak ileri sürdüğü her bir vakıayı hangi delillerle ispat edeceğini göstermek zorundadır.

HMK'nun 194 maddesi gereğince, davanın tarafları dayandıkları vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmak ve delillerini de hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirterek bildirmek zorundadır.

HMK'nun 140/5 maddesi gereğince ön inceleme duruşmasında davanın taraflarına dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgelerini mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir.

Görüldüğü gibi cevap dilekçesinde herhangi bir delil bildirmeyen davalıya ön inceleme duruşmasından sonra delil bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkan bulunmamaktır.

Zira HMK'nun 145/1 maddesine göre, taraflar kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler.

Sonuç olarak yerel mahkemenin HMK'nun delillerin bildirilmesi prosedürünü korumayı amaçlayan direnme kararının onanması gerekirken taraflarca temyiz konusu yapılmayan ve yerel mahkeme ile özel daire arasında çekişme konusu olmayan sebeplerle bozma yapılması şeklinde gerçekleşen saygıdeğer çoğunluğun görüşüne muhalifim.


kazanci.com.tr