Yargıtay HGK E:2014/16879, K.2015/15258 T: 13.05.2015

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, avukat olduğunu, davalı Yöneticilik ile 28.02.2010 tarihinde 2006-2009 yılları için 120 blok lehine itrifaklı bulunan yerler iç in yapılan harcamalardan dolayı katkı payı alacağının tahsili için yapılacak icra takibi ve vukuunda itirazın iptali davası açmak ve karşılığında da 3 taksiz halinde toplam 9.000.00 TL vekalet ücreti ödenmesi ve mahkeme ile icra dairesinin takdir edeceği vekalet ücretinin avukata ait olacağı hususunda yazılı sözleşme yaptıklarını, ilk 3.000.00 TL’nın ödendiğini, 26.02.1010 tarihinde davalı adına 87.392,53 TL’nin tahsili için Kadıköy 5. İcra Müdürlüğü’nün 2010 (3851 Esas sayılı dosyasında icra takibi yaptığını, takibe borçluların itirazı üzerine 07.05.2010 tarihinde Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/221 esas sayılı dosyası üzerinden itirazın iptali davası açtığını, adva devam ederken davalı yönetiliğe geçici olarak atanan kişinin 10.05.2011 tarihli ihtarname ile kendisini haksız yere azlettiğini, 01.06.2011 tarihinde haksız azli kabul etmeyeceğini, azlin yoklukla malul olduğunu bildirip, azlin iptali davası açtığını, itirazın iptali davası sonradan davalı lehine sonuçlandığını ve 8.244,65 TL mahkeme vekalet ücretine hükmedildiğini ayrıca icra dosyasından da 9.831,65 TL icra vekalet ücretine hak kazanıldığını bunlarla birlikte bakiye 6.000,00 TL sözleşme vekalet ücreti toplam olan 24.256,09 TL’nin tahsili için davalı aleyhine icra takibinde bulunduğunu, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini ileri sürerek vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacı avukatın vekilliklerini yaparken aleyhlerine başka kat malikleri lehine ihtarnameler çekmesi üzerine çoğunluk kat maliklerinin talebi üzerine yönetim kararı ile davacının vekilliğine son verildiğini ve genel kurulda da bu azlin onaylandığını, azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile takibin 18.804,87 TL asıl alacak üzerinden ve takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davalının temyiz itirazları yönünden; Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 389 ve devamı (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 505 ve devamı)
maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. (TBK’nın 506.) maddesine göre müvekkiline karşı vekaledi sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.”, yine “sadakat borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun işin reddi zorunluluğunu düzenleyen 38. maddesinin b bendinde “aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa” teklifi reddetmek zorunda olduğu hükmü ile Avukatlık Meslek Kuralları’nın 36. maddesinde “Bir anlaşmazlıkda taraflardan birine hukiki yardımda bulunan avukat, yararı çatışan öbür tarafın vekaletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz” şeklindeki hükümler, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 390. (6098 sayılı TBK’nın 506.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.

Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir.

Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanunu’nu, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilri. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.

Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacı avukat ile davalı arasında yazılı ücret sözleşmesi ile avukat olan davacının davalıya hukuki yardımlarda bulunduğu vekalet ilişkisinin 10.05.2011 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır.

Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, davacının vekalet görevi devam ederken başka kat malikleri adına aleyhlerine ihtarnameler göndererek görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikle uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücerti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Davacı avukatın davalı Apartman Yönetiminin vekilliğini yaptığı sırada dava dışı bir kısım kat malikleri adına Noterden 11 Nisan ve 28 Nisan 2011 tarihlerinde davalı Apartman yönetimi aleyhine ihtarnameler keşide ettiği; buna göre davacı avukatın üzerine aldığı vekalet görevinin gereklerini tam ve sağlıklı olarak yerine getirmediği, davalının vekil olan davacıyı 10.05.2011 tarihinde yaptığı azilde haklı olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanunu'nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.”
hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir.

Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Bu itibarla somut olayda, 10.05.2011 tarihli azlin davacıya ulaştığı 01.06.2011 tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen dava ve icra dosyası bulunmadığından, vekalet görevi tamanlandığından davacının sözleşme, mahkeme ve icra karşı yan vekalet ücreti yani tüm vekalet ücreti taleplerinin mahkemece reddine karar verilmesi gerekirken az yukarıda yazılı şekilde bu talebin kısmen kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ

Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince hükmün davalı yaarına BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 2,50 TL harcın davacıdan alınmasına, peşin alınan 322,00 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’un 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.