İhtiyati haciz kararlarının infazında, HUMK’da bulunan 12. maddeye HMK da yer verilmemiştir.

HUMK m. 12: “Haczi ihtiyatiden sonra haciz kararının müstenidi olan alacak dâvası haciz kararını veren mahkemede de ikame olunabilir.”

Bu hükümde ihtiyati hacizden sonra haciz kararının dayanağı olan alacak davasının, haciz kararını veren mahkemede de açılabileceği belirtilmiş iken, 6100 sayılı HMK’da böyle bir hüküm bulunmaz. Dolayısıyla, güncel usul hukukunda -HUMK’u yürürlükten kaldıran HMK 435 gereğince- artık HUMK’nın 12. maddesi ile düzenlenen yetki belirlemesi uygulanamaz.

Doktrinde de aynı görüş dile getirilmiştir:

“01.10.2011 tarihinden sonra, eğer ihtiyati haciz kararını veren mahkeme HMK m.5-18 hükümlerine göre yetkili değil (yetkisiz bir mahkeme) ise, bu (yetkisiz) mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesi, ihtiyati hacizden sonra yapılacak icra takipleri için yetkili değildir. Çünkü, eski HUMK 12. madde hükmü, yeni HMK’na alınmamıştır” (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. baskı, Ankara 2013, s.179).

HGK, bu hususu şu ifadelerle özetler:

Eş söyleyişle, İİK’nun 50. maddesi yollaması ile kıyasen uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK’nın 12. maddesinin karşılığı (HMK’nın 447/2. maddesi atfıyla) 6100 Sayılı HMK da bulunmadığından, ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesi, sırf o yer mahkemesinde ihtiyati haciz kararı verilmesi nedeniyle yetkili hale gelmeyecektir.

Bu noktada İcra ve İflas Kanunu’nun 261. maddesi

İhtiyati haciz kararının icrası : 

Madde 261 – (Değişik: 18/2/1965 – 538/101 md.)

Alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden kararın infazını istemeye mecburdur. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar.

İhtiyati haciz kararları, 79 dan 99 uncuya kadar olan maddelerdeki haczin ne suretle yapılacağına dair hükümlere göre icra edilir.

(Ek son fıkra: 17/7/2003-4949/61 md.) İhtiyati haczin infazı ile ilgili şikayetler infazı yapan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılır.

Hukuk Genel Kurulu, özü itibariyle yukarıdaki açıklamaları yaptıktan sonra, bu sorun hakkında şu sonuca varmıştır:

Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler esnasında bir kısım üyelerce İİK’nun 261. maddesi hükmü uyarınca ihtiyati haciz kararını veren yerde bulunan icra dairesinin de takipte yetkili olduğunu, bu yasa hükmünün İİK’nun 264. maddesi ile birlikte değerlendirilmesinin gerektiğini, icra takibinin ihtiyati haciz kararının infazının devamı niteliğinde olduğunu, ihtiyati haczin bir yerde, icra takibinin ise bir başka yerde yapılmasının infazda ve usul uygulamasında sorunlara neden olacağını, asıl takip ile ihtiyati haczin ayrılmamasının gerektiğini ileri sürmüşler ise de, çoğunluk tarafından bu görüş kabul edilmemiş ve İİK’nun 261. maddesinin ihtiyati haciz kararının infaz edilmesi gereken yeri belirlediğine, icra dairesinin icra takibi yönünden de yetkili olmasını gerektirecek bir hüküm içermediği için icra dairesinin yetkisinde İİK’nun 50. maddesi atfı ile HMK’nın genel yetki kurallarının uygulanmasının gerektiğine karar verilmiştir.

Özetle, ihtiyati haciz kararının infazında, kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesi yetkilidir. Bu icra dairesi, icra takibi yönünden de yetkili değildir. İcra takibinin yetkisinde HMK’daki genel yetki kuralları uygulanacaktır.

Hukuk Genel Kurulu’nun bu içtihadı doğrultusunda içtihat değişikliğine giden Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, bu hususu Esas No:2014/20666 Karar No:2014/27572 sayılı kararında aşağıdaki şekilde hükme bağlamıştır:

Dairemiz; ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yerin yargı çevresindeki icra dairesinde takip yapılmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı görüşünde iken, HGK’nun 15.01.2014 tarih ve 2013/12-476 Esas 2014/5 Karar sayılı kararı doğrultusunda içtihat değişikliğine gidilerek İİK’nun 261. maddesinin ihtiyati haciz kararının infaz edilmesi gereken yeri belirlediği, icra takibi yönünden icra dairesinin yetkisinin anılan maddede belirlenmediği, yetki konusunda İİK’nun 50. maddesi atfı ile HMK’nın genel yetki kurallarının uygulanması gerektiği yönündeki görüş benimsenmiştir.


T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2014/20666
KARAR NO:2014/27572 
KARAR TARİHİ: 18.11.2014

>İHTİYATİ HACİZ KARARINI İNFAZ EDECEK İCRA DAİRESİNİN YETKİSİ HMK GENEL YETKİ KURALINA GÖRE BELİRLENİR

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ................tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından, ........... Asliye Ticaret Mahkemesi'nden 11.03.2014 tarih ve 2014/... E-K D.İş sayılı ihtiyati haciz kararı alınarak, borçlu aleyhine çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, (10) örnek ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu tarafın yasal sürede icra mahkemesine başvurarak icra dairesinin yetkisine itiraz ettiği mahkemece yetki itirazının reddine karar verildiği, kararın borçlu şirket vekili tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.

Dairemiz; ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yerin yargı çevresindeki icra dairesinde takip yapılmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı görüşünde iken, HGK'nun 15.01.2014 tarih ve 2013/12-476 Esas 2014/5 Karar sayılı kararı doğrultusunda içtihat değişikliğine gidilerek İİK’nun 261. maddesinin ihtiyati haciz kararının infaz edilmesi gereken yeri belirlediği, icra takibi yönünden icra dairesinin yetkisinin anılan maddede belirlenmediği, yetki konusunda İİK’nun 50. maddesi atfı ile HMK’nın genel yetki kurallarının uygulanması gerektiği yönündeki görüş benimsenmiştir.

Somut olayda, icra takibine konu 21.02.2014 keşide tarihli, 10.284,88 TL bedelli çek için ........... Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/86 D. İş dosyasında 11.03.2014 tarihli ihtiyati haciz kararı verilmiş, söz konusu ihtiyati haciz kararına istinaden takip başlatılmıştır.

O halde mahkemece borçlu şirket yönünden yetki itirazının İİK'nın 50. maddesi atfı ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun genel yetki kuralları kapsamında incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. 

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO. 2013/12-476 
KARAR NO. 2014/5 
KARAR TARİHİ. 15.01.2014

> İHTİYATİ HACİZ KARARINI VEREN MAHKEMENİN BULUNDUĞU YER İCRA DAİRESİNİN YETKİSİ

2004/m.50, 261
1086/m.12


ÖZET : Uyuşmazlık, ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinin icra takibi yönünden yetkili olup olmadığına ilişkindir. HUMK’nın 12. maddesinde, ihtiyati hacizden sonra haciz kararının dayanağı olan alacak davasının, haciz kararını veren mahkemede açılabileceği belirtilmiştir. İhtiyati haciz kararını veren yerde bulunan icra dairesinde İİK’nun 50. maddesi yollaması ile icra takipleri başlatılabilmekteydi. Ancak 1086 sayılı HUMK’nın 12. maddesinin karşılığı 6100 Sayılı HMK da bulunmadığından, ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesi, sırf o yer mahkemesinde ihtiyati haciz kararı verilmesi nedeniyle yetkili hale gelmeyecektir. İcra dairesinin yetkisinin HMK’nın genel yetki kuralları uyarınca belirlenmesi gerekir. Borçluların ikamet adresi yerine icra takibinin başlatıldığı ve ihtiyati haciz kararı alınan yer İcra Müdürlüğü işbu takip yönünden yetkisizdir. İcra takibi yetkisiz icra dairesinde başlatıldığından yetki itirazının kabulü hukuku uygundur.

DAVA : Taraflar arasındaki “yetki itirazı ve takibin iptali” şikayetinden dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 9. İcra Hukuk Mahkemesi’nce şikayetin kabulüne dair verilen 27.01.2012 gün ve 38/57 E., K. sayılı kararın incelenmesi alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 09.07.2012 gün ve 7138/23841 E., K. sayılı ilamı ile;

(...Alacaklı tarafından, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/127 D. İş esas 2011/127 karar sayılı ve 26.12.2011 tarihli ihtiyati haciz kararı ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, borçluya örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu vekilinin yasal sürede icra mahkemesine başvurarak, icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz ettiği anlaşılmıştır.

İİK.nun 261. maddesi uyarınca alacaklı, mahkemeden aldığı ihtiyati haciz kararının infazını on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden istemek zorundadır. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar.

Buna göre İİK.nun 261. maddesi hükmü doğrultusunda alacaklının ihtiyati haciz kararını veren Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinin bulunduğu Ankara İcra Dairesinde icra takibi başlatmasında yasaya aykırılık bulunmadığından, mahkemece borçlunun diğer itirazları incelendikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan yasal düzenleme gözardı edilmek suretiyle yetki itirazının kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Öte yandan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece gerekçeli kararın yazım tarihine ilişkin bozmaya uyulmuş, yetki itirazına ilişkin olarak ise önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Şikayet, icra dairesinin yetkisine itiraz, bu istem kabul edilmez ise borca itiraz nedeniyle takibin iptali istemine ilişkindir.

Şikayetçi/borçlular vekili, müvekkilleri aleyhine Ankara 11. İcra Müdürlüğü’nün 2011/19943 esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, ancak takibe konu çek suretinin müvekkillerine tebliğ edilmediğini, bu nedenle takibin dayanağı olan çek hakkında müvekkillerinin hiçbir bilgisi olmadığından borca itiraz ettiklerini, ayrıca, yapılan takibin yetkisiz icra müdürlüğünde yapıldığını, yetkili icra dairesinin Kütahya İcra Müdürlüğü olduğunu, müvekkillerinin Kütahya ilinde oturduklarını, çekin ise İstanbul’da keşide edildiğini, yetki itirazının ret edilmesi halinde ise takibe ve ödeme emrine karşı yapılan itirazın kabulüyle takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Duruşma açılmaksızın dosya üzerinden karar verilmiş olup, alacaklı A.Ö. direnme kararı öncesindeki ilk temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin hamili olduğu çekin davacı borçlular tarafından ciro edildiğini, ibrazında çekin karşılıksız çıktığını, bunu üzerine dava dışı keşideci Y...Ltd. Şti ve davacı cirantalar aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmesinin mahkemeden talep edildiğini, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/127 D.İş dosyası üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesi üzerine de şikayete konu icra takibinin başlatıldığını, ihtiyati haciz kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinde takip başlatılmasında bir yanlışlık bulunmadığını belirtmiştir.

Mahkemece, borçluların Kütahya ilinde ikamet ettikleri, takibe konu çekin ise İstanbul’da keşide edildiği, bu nedenle Ankara 11. İcra Müdürlüğü’nün takipte yetkisiz olduğu gerekçesiyle yetki itirazının kabulüne karar verilmiştir.

Alacaklı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize alacaklı vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İİK’nun 261. maddesi uyarınca, ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinin icra takibi yönünden de yetkili olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için icra dairelerinin yetkisini düzenleyen mevzuatın açıklanması gerekmektedir.

Bilindiği üzere icra takiplerinde yetki belirlemesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 50. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) hükümlerine göre yapılmaktadır.

Ancak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 447. maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca; mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK’na yapılan yollamalar, 6100 Sayılı HMK’nın bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.

İİK’nun 50. maddesi aynen “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.

Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur.
İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur” düzenlemesini içermektedir.

Anılan bu yasa hükmünden anlaşılacağı üzere; para veya teminat borcu için yapılan takiplerde HUMK’nun yetkiye dair hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu hükümler, HUMK’nın 9. maddesi ila 27. maddeleri arasında düzenlenmiş olup (HMK m.5-18), çok genel bir açıklamayla bunlar; davalının ikamet mahkemesi, akdin kurulduğu yer mahkemesi, gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesi ve diğer yetki belirlemeleri olup, bunların içinde somut olayla ilgili olan 12. maddedeki düzenlemenin ayrıca açıklanması gerekmektedir. HUMK’nın 12. maddesinde, ihtiyati hacizden sonra haciz kararının dayanağı olan alacak davasının, haciz kararını veren mahkemede de açılabileceği belirtilmiştir. Bu yasal düzenlemenin bir gereği olarak ihtiyati haciz kararını veren yerde bulunan icra dairesinde de İİK’nun 50. maddesi yollaması ile icra takipleri başlatılabilmekteydi. Ancak; 1086 sayılı HUMK’nu, 04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanın 6100 sayılı HMK’nın 435. maddesi uyarınca, ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. 6100 Sayılı HMK’da ise HUMK’nın 12. maddesinin karşılığı bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu itibarla, HUMK’nın 12. maddesi ile düzenlenen yetki belirlemesi artık uygulanmayacaktır.

Doktrinde de aynı görüş dile getirilmiş olup; “01.10.2011 tarihinden sonra, eğer ihtiyati haciz kararını veren mahkeme HMK m.5-18 hükümlerine göre yetkili değil (yetkisiz bir mahkeme) ise, bu (yetkisiz) mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesi, ihtiyati hacizden sonra yapılacak icra takipleri için yetkili değildir. Çünkü, eski HUMK 12. madde hükmü, yeni HMK’na alınmamıştır” (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. baskı, Ankara 2013, s.179).

Eş söyleyişle, İİK’nun 50. maddesi yollaması ile kıyasen uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK’nın 12. maddesinin karşılığı (HMK’nın 447/2. maddesi atfıyla) 6100 Sayılı HMK da bulunmadığından, ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesi, sırf o yer mahkemesinde ihtiyati haciz kararı verilmesi nedeniyle yetkili hale gelmeyecektir.

Bu aşamada İİK’nun 261. maddesi üzerinde de durulmalıdır. Anılan yasa hükmü aynen:

“Alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden kararın infazını istemeye mecburdur. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar.

İhtiyati haciz kararları, 79 dan 99 uncuya kadar olan maddelerdeki haczin ne suretle yapılacağına dair hükümlere göre icra edilir.

(Ek fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./61. md.) İhtiyati haczin infazı ile ilgili şikayetler infazı yapan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılır” şeklindedir.

Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler esnasında bir kısım üyelerce İİK’nun 261. maddesi hükmü uyarınca ihtiyati haciz kararını veren yerde bulunan icra dairesinin de takipte yetkili olduğunu, bu yasa hükmünün İİK’nun 264. maddesi ile birlikte değerlendirilmesinin gerektiğini, icra takibinin ihtiyati haciz kararının infazının devamı niteliğinde olduğunu, ihtiyati haczin bir yerde, icra takibinin ise bir başka yerde yapılmasının infazda ve usul uygulamasında sorunlara neden olacağını, asıl takip ile ihtiyati haczin ayrılmamasının gerektiğini ileri sürmüşler ise de, çoğunluk tarafından bu görüş kabul edilmemiş ve İİK’nun 261. maddesinin ihtiyati haciz kararının infaz edilmesi gereken yeri belirlediğine, icra dairesinin icra takibi yönünden de yetkili olmasını gerektirecek bir hüküm içermediği için icra dairesinin yetkisinde İİK’nun 50. maddesi atfı ile HMK’nın genel yetki kurallarının uygulanmasının gerektiğine karar verilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; icra takibine konu 31.10.2011 keşide tarihli, 11.918,00 TL bedelli çek için alacaklı A.Ö. tarafından talep edilmesi üzerine Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/127 D.İş dosyası üzerinden 26.12.2011 tarihinde ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Ankara 11. İcra Müdürlüğü’nün 2011/19943 esas sayılı dosyasında Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/127 D.İş dosyasında verilen ihtiyati haciz kararı ibraz edilerek 28.12.2011 tarihinde, borçluların malları üzerine kayden haciz konulması talep edilmiş olup, borçlulardan A.A. ve İ.A. aleyhlerine kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatılmıştır. Ödeme emri 05.01.2012, tarihinde borçluların Kütahya adreslerinde tebliğ edilmiştir.

Borçluların ikamet adreslerinin Kütahya ilinde bulunduğu ile takibe konu çekin İstanbul’da keşide edildiği ve muhatabın da bu yerde bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamakta olup, ihtiyati haciz kararı Ankara Mahkemesi nezdinde alınmış ve icra takibi Ankara icra dairesinde başlatılmıştır.

Bu durumda; icra dairesinin yetkisinin İİK’nun 50. maddesi atfı ile HMK’nın genel yetki kuralları uyarınca belirlenmesi gerekir. Olayda borçluların ikamet adresi Kütahya ilinde bulunduğundan icra takibinin başlatıldığı Ankara 11. İcra Müdürlüğü işbu takip yönünden yetkisizdir.

O halde, icra takibi yetkisiz icra dairesinde başlatıldığından yetki itirazının kabulü doğru olup, aynı hususa işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gereklidir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmiştir.


SONUÇ : Davalı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'na 5311 sayılı Kanunun 29.maddesi ile eklenen "Geçici Madde 7" atfıyla uygulanmakta olan aynı Kanun'un 366/III.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.01.2014 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.



Kararara.com