T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/4454
K. 2016/22210
T. 25.10.2016


• İMZAYA İTİRAZ ( Tebliğ Usulüne Aykırı Yapılmış Olsa Bile Muhatap Tebliğe Muttali Olmuş İse Muhatabın Beyan Ettiği Tarihin Tebliğ Tarihi Olarak Kabul Edileceği - Ödeme Emri Tebliğinin Usulsüz Olduğuna Yönelik Şikayetin Kabulüyle Tebliğ Tarihinin Tebligattan Haberdar Olunduğu İleri Sürülen Tarih Olarak Düzeltilmesi ve İmzaya İtirazın Esasının İncelenmesi Gerektiği )

• TEBLİĞ USULÜNE AYKIRI YAPILMIŞ OLSA BİLE MUHATAP TEBLİĞE MUTTALİ OLMUŞ İSE ( Muhatabın Beyan Ettiği Tarihin Tebliğ Tarihi Olarak Kabul Edileceği - Ödeme Emri Tebliğinin Usulsüz Olduğuna Yönelik Şikayetin Kabulüyle Tebliğ Tarihinin Tebligattan Haberdar Olunduğu İleri Sürülen Tarih Olarak Düzeltilmesi ve İmzaya İtirazın Esasının İncelenmesi Gerektiği )

• ÖDEME EMRİ TEBLİĞİ ( İmzaya İtiraz - Tebliğ Usulüne Aykırı Yapılmış Olsa Bile Muhatap Tebliğe Muttali Olmuş İse Muhatabın Beyan Ettiği Tarihin Tebliğ Tarihi Olarak Kabul Edileceği - Ödeme Emri Tebliğinin Usulsüz Olduğuna Yönelik Şikayetin Kabulüyle Tebliğ Tarihinin Tebligattan Haberdar Olunduğu İleri Sürülen Tarih Olarak Düzeltilmesi ve İmzaya İtirazın Esasının İncelenmesi Gerektiği )
7201/m.21/2,32
Tebligat Yönetmeliği/m.53

ÖZET : Şikayet konusu yapılan tebligatın; "..." ( mernis ) adresine TK. m. 21/2 şerhi ile muhtara yapıldığı, tebligat üzerinde, çıkaran merci tarafından, adres, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğu için, tebligatın TK.'nun 21/2. maddesine göre yapılacağına dair bir şerhin bulunmadığı, bu sebeplerle tebligatın usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. Usule aykırı tebliğin hükmü ise, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 32.maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği'nin 53. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği öngörülmüştür. O halde, mahkemece; ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğuna yönelik şikayetin kabulüyle tebliğ tarihinin tebligattan haberdar olunduğu ileri sürülen tarih olarak düzeltilmesi ve imzaya itirazın esasının incelenmesi gerekirken, istemin yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Borçlu, icra mahkemesine başvurusunda; kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yapılan takipte gönderilen ödeme emri tebligatının usulsüz olduğunu ileri sürerek imza itirazında bulunmuş, mahkemece itirazın süresinde olmadığından reddine karar verilmiş olup, kararın temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 08/09/2015 tarih ve 2015/9263 Esas 2015/20088 Karar sayılı ilamı ile; öncelikle tebligat usulsüzlüğü şikayetinin incelenerek, tebligat usulsüzlüğünün tespiti halinde işin esasının incelenmesi, usulüne uygun olduğunun belirlenmesi durumunda ise istemin süreden reddi gekirken bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olması sebebiyle karar bozulmuş, mahkemece, bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamada bozma ilamına uyularak tebligatın usule uygun olduğu gerekçesi ile şikayetin ve imzaya itirazın süresinde yapılmadığından reddine karar verilmiştir.

11.01.2011 tarihinde 6099 Sayılı Kanun'un 3. maddesiyle 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 10. maddesine eklenen 2. fıkraya göre; "Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır''.

Yine Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin "Bilinen Adreste Tebligat" başlıklı 16/2. maddesinde de; ''Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır'' hükmü yer almaktadır.

6099 Sayılı Kanun'un genel gerekçesinde; ''...Uygulamada yaşanan sorunları önlemek üzere tasarıda yer verilen en önemli değişiklik, 25/4/2006 tarihli ve 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda kabul edilen "adres kayıt sistemi"nin Tebligat Kanunu'na intibakının sağlanmasıdır. Hatta bu yolla, bazen on-onbeş tebligatla dahi sonuç elde edilemeyen durumlarda ( ilânen tebligatın gerektirdiği istisnaî hâller hariç ), en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir'' ifadesine yer verilmiştir.

Tebligat Kanunu'nun 10. maddesine eklenen ikinci fıkrasında, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Muhatabın adresi, takip alacaklısı ( veya davacı ) tarafından bildirilecek ve normal tebligat çıkarılacaktır. Bildirilen adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adresi olması arasında fark bulunmamaktadır. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, tebligat, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre çıkarılacaktır.

Tebligat Kanunu'nun 10/2 ve 21/2. maddelerinin farklı şekilde yorumlanarak, başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya 21/2. maddeye göre tebligat çıkartılması doğru olmaz. Bu davranış Anayasa'nın 36. maddesine aykırı olur ve muhatabın savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir. Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi, aynı zamanda özünde cezalandırmayı da amaçlayan bir düzenleme içermektedir. Yasa koyucu, 5490 Sayılı Kanuna göre doğru adresini zamanında Nüfus Müdürlüğü'ne bildirmeyen vatandaşı cezalandırmak amacını gütmüştür.

Tebligat Yasasının dar yorumlanması, geçerli bir mazereti sebebiyle yeni adresini zamanında Nüfus Müdürlüğü'ne bildiremeyen veya önemli bir mazereti sebebiyle ( yatarak hastahanede tedavi gören hasta gibi ) bir kaç aylığına adresinden ayrılmak zorunda kalan vatandaşın cezalandırılmasına neden olur. Kanun'un yorumunda, yardımcı kaynak olan madde gerekçelerini dikkate almak gerekir. Tebligat Kanunu'nda değişiklik yapılan madde gerekçelerinden de açıkça anlaşılacağı üzere, iki veya üç tebligatla sorun çözülmek istenmiştir. Hem yasa metninde, hem Kanun'un uygulanmasını gösteren yönetmelikte ve hem de madde gerekçesinde, muhatabın, sadece adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adres olarak bildirilmesi halinde doğrudan doğruya TK'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağı açıklamasına yer verilmemiş, bilakis bildirilen adrese tebligat yapılamaması halinde 21/2. maddeye göre tebligat yapılacağı önemle vurgulanmıştır.

Adres kayıt sistemindeki adres, tebligat yapılamayacağı açıkça anlaşılan bir adres olmadığı için öncelikle normal bir tebligat çıkartılarak, Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30.maddesinde muhatap lehine olan araştırmaların yapılarak tebligatın muhataba ulaşması ve bilgilendirme işleminin yerine getirilmesi gerekir. Tebligatın anlamı bildirimdir. Tebligatın, yazılı bildirim ve belgelendirme olmak üzere iki ana unsuru vardır. Tebligat savunma hakkı ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.12.2009 tarih ve 2009/12-563 E.2009/600 K. sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, icra takibinin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, itirazların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi, ancak, tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür.

Zira, takip borçlusunun, hangi icra dairesinde aleyhine takip bulunduğunu, hakkındaki taleplerin nelerden ibaret olduğunu bilmesi ve varsa itirazlarını zamanında ve doğru merciiye yöneltebilmesi usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile sağlanabilir.

Somut olayda şikayet konusu yapılan tebligatın; "... Mah. 675. Sk. No: ..." ( mernis ) adresine TK. m. 21/2 şerhi ile muhtara 19.12.2014 tarihinde yapıldığı, tebligat üzerinde, çıkaran merci tarafından, adres, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğu için, tebligatın TK.'nun 21/2. maddesine göre yapılacağına dair bir şerhin bulunmadığı, bu sebeplerle tebligatın usulsüz olduğu anlaşılmaktadır.

Usule aykırı tebliğin hükmü ise, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 32.maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği'nin 53.maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği öngörülmüştür.

O halde, mahkemece; ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğuna yönelik şikayetin kabulüyle tebliğ tarihinin tebligattan haberdar olunduğu ileri sürülen "27.12.2014" olarak düzeltilmesi ve imzaya itirazın esasının incelenmesi gerekirken, istemin yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


kazancı.com.tr