* Y. HGK E: 2014/2-294 K: 2015/2926 T: 16.12.2015 Taraflar arasındaki “boşanma ve fer’ileri, maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

Ankara 6. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.10.2011 gün ve 2009/1350 E.- 2011/1319 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 12.09.2012 gün ve 2012/1309 E.-2012/20889 K. sayılı ilamı ile; (...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı kadının tüm, davalı kocanın ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Toplanan delillerden, tarafların birbirlerine karşı sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri ve boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. Hal böyle iken, mahkemece; boşanmaya neden olan olaylarda, davalının ağır kusurlu kabul edilmesi ve davacı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle 2. bentte gösterilen sebeple kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden bozularak, bozma kapsamı dışında kalan temyize * Gönderen: www.karamercanhukuk.com konu bölümler ise onanarak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda kusur ile maddi ve manevi tazminat yönünden direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, boşanma, nafaka, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili; müvekkili ile davalının 1979 yılında evlendiklerini, evlilik birliğinin devam ettiği süre içerisinde davalı kocanın gayrimeşru ilişkisinin olduğunu ve bu ilişkiden bir çocuğunun bulunduğunu, ayrıca evlilik süresince alınan gayrimenkullerin tamamının davalı kocanın üzerine tescil edildiğini, evlilik birliğinin temelden sarsıldığını beyanla tarafların bo- şanmalarına,

1000 TL tedbir nafakası ile 20.000.00 TL maddi, 10.000.00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ve evlilik birliği içerisinde alınan tüm taşınmazların ½ hissesinin davacı kadın adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacı kadının iddialarını kabul etmediklerini, davacı- nın evlilik süresince davalı ile ilgilenmediğini, davacının, eşine ve eşinin ailesine saygısız davrandığını, müşterek evi sık sık terk ettiğini, davacının tedavi masraflarının karşılanması için davalı tarafça yüklü miktarda para gönderildiğini, ancak davacı kadının gönderilen para ile boşanma işlemlerini başlattığını, davalının bu durumdan sonradan haberdar olduğunu, davalının eşini ve çocuklarını ihmal etmediğini, davalının bir kez başka bir bayanla birlikte olduğunu, bu ilişkiden bir çocuğunun bulunduğunu, davacının davalıyı affettiğini ve müşterek yaşama devam ettiklerini, davalının rahatsızlığının bulunduğunu ve bu nedenle çalışamadığını, davalı kocanın da boşanmak istediğini belirterek, tarafların boşanmalarını, davacının nafaka, maddi ve manevi tazminat taleplerinin ve gayrimenkule ilişkin talebinin ise reddinin gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davacı kadın ile davalı kocanın 21.11.1979 yılında evlendikleri, bu evlilikten iki çocuklarının olduğu, davalı kocanın evlilik birliğinin devam ettiği süre içerisinde başka bir bayanla olan ilişkisinden bir çocuğunun daha bulunduğu, tarafların evliliklerinde anlaşmazlıkların olduğu ve bu nedenle ayrı yaşadıkları, her iki tarafın da boşanmak istedi- ği, taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle 352

 Davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, boşanma davasının açılmasına neden olan olaylarda davalının daha fazla kusurlu olması nedeniyle davacı lehine maddi ve manevi tazminat verilmesine, ancak davacının gelirinin bulunduğu, dolayısıyla tarafların boşanmaları durumunda yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığından tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine, edinilmiş mallar ile ilgili talebin ise dosyadan tefrikine karar verilmiştir.


Taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarı- da açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, bozma ilamında tarafların birbirlerine karşı sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri ve boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu oldukları belirtilmiş ise de, davacı kadının sadakatsizliğine ilişkin yargılama aşamalarında davalı koca tarafından bir iddiada bulunulmadığı gibi, dosyaya ibraz edilen dilekçelerde sadakatsizliğe ilişkin hiçbir durumun belirtilmediği, davalı tanığı H'nin, davacı kadının davalı kocaya hakaret ettiği, 1 yıl önce davacının evden ayrıldığı, 3 yıl önce davacı kadının bir başka erkekle ilişkisinin ortaya çıktığına ilişkin beyanının tek başına sadakatsizliği kanıtlar nitelikte olmadığı, ayrıca tanığın beyanının görgüye dayalı olmadığı, kaldı ki davalı vekili tarafından ibraz edilen 26/04/2011 tarihli beyan dilekçesinde bu tanığın beyanından hiç söz edilmediği, dosyada mevcut delillere göre davalı kocanın başka bir bayanla ilişkisi olup, bu ilişkiden çocuğunun bulunduğu, dolayısıyla bo- şanma davasının açılmasına neden olan olaylarda davalı kocanın daha fazla kusurlu olduğu gerekçesiyle kusur ile maddi ve manevi tazminat yönünden önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma, nafaka, maddi ve manevi tazminat davasında, davalı ve vekili tarafından öne sürülmeyen, ancak davalı tanığı olarak dinlenen Haydar Bozdoğan’ın, davacının bir başka kişi ile ilişkisinin bulunduğu yönündeki beyanı dikkate alındığında, davalı koca yanında davacı kadının da sadakat yükümlülüğünü ihlal edip etmediği ve boşanmaya neden olan olayda eşit kusurlu olarak kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre de; davacı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun “maddi ve manevi tazminat” baş- lıklı 174. maddesi uyarınca; mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen “kusursuz” veya “daha az kusurlu” tarafın, kusuru Yargıtay Kararları 353 bulunan taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği düzenlenmiştir.

Buna göre davalı kocanın tazminatına mahkûm edilebilmesi için davacı kadının kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerekir. Dosya içeriği ve özellikle dinlenen davalı tanığı H beyanına göre, davacı Şengül'ün iş yerindeki muhasebeci ile ilişkisi olduğu, davacı kadının bir yıl kadar önce kızının adına bir kafe açtığı, davacının kızının, işletmenin muhasebecisinin, davacı Şengül'ün sevgilisi olduğunu öğrendiği, öğrendikten sonra dükkanı sattırdığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; gerek davacı kadının gerekse davalı kocanın evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşit kusurlu bulunduğunun kabulü gerekeceğinden, TMK’nın 174. maddesi uyarınca eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine yasal olanak bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca uyuşmazlığa konu davada tarafların eşit kusurlu olduğu dikkate alınarak maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından davalı vekilinin sunduğu dilekçelerde sadakatsizlikten hiç bahsedilmediği, yargılama aşamasında dinlenen tanık beyanlarında ve dosyaya ibraz edilen belgelerde de bu konuya ilişkin bir bilgiye rastlanmadığı, davalı kocanın sadakatsizliği nedeniyle evliliğin sona erdiği gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, yukarıda açıklanan nedenlerle çoğunluk tarafından bu görüş benimsenmemiştir. O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 16.12.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.