T.C YARGITAY
15.Ceza Dairesi
Esas: 2014 / 17737
Karar: 2014 / 17039
Karar Tarihi: 22.10.2014
(5237 S. K. m. 158) (1412 S. K. m. 223) (5271 S. K. m. 193) (YCGK 19.11.2002 T. 2002/6-272 E. 2002/402 K.)
 
Dava ve Karar: Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
 
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
 
TCK'nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir.Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
 
Sanık Osman Demirel'in ele geçirilemeyen kendi adına düzenlenmiş sahte yeşil kart ile tedavisini yaptırıp, eczaneden ilaç almak suretiyle kamu kurumunu zarara uğratmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
 
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.11.2002 tarih ve 272-402 E.-K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, 1412 sayılı CMUK'nın 223/son maddesi ile aynı mahiyette hüküm içeren ve 5271 sayılı CMK'nın 193/2. maddesine göre; mahkemeye gelmemiş sanık hakkında duruşma yapılamayacağına ilişkin temel kuralın istisnasının, dosya kapsamına göre ilk bakışta eylemin suç oluşturmayacağının anlaşılması halinde verilen beraat kararı ile sınırlı olduğu, buna göre;  sanığın sorgusu yapılmadan mevcut kanıtlar tartışılarak ve delil takdirine girmek suretiyle beraat kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilmeden, sorgusu yapılmayan sanık hakkında yazılı şekilde ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi,
 
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.10.2014 tarihinde oybirliğiyle, karar verildi.


Ankahukuk