MAHKEMESİ : Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/03/2007
NUMARASI : 2007/7-2007/62

Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 22. Hukuk Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.12.2005 gün ve 2005/6-432 sayılı kararın incelenmesi taraflar vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 27.11.2006 gün ve 2006/12701-15675 sayılı ilamı ile, (...Davacı, davalının avukatı olduğunu, vekili olarak açıp neticelendirdiği davası sonucu verilen karar Ankara 7. icra Müdürlüğünün 2002/3587 sayılı dosyası ile takibe koyduğunu, borçludan 18.211.000.000 lira tahsil ettiğini bildirip avukatlık ücretini kestikten sonra kendisine 17.000.000.000 lira ödeyip ibraname aldığını, ancak daha sonra davalının icradan 27.788.250.000 lira tahsil ettiğini öğrendiğini bildirip eksik ödenen 9.577.250.000 liranın işlemiş 1.436.550.000 lira faiziyle ve dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tahsilini istemiştir.

Davalı, icradan 27.658.250.000 lira tahsil edip, davacıya 22.000.000.000 lira ödeyip ibra aldığını, kalan kısmını hak etiği ücretine karşılık kestiğini, davacının pek çok davasını takip edip masraflarını da kendisinin yaptığını bildirerek davanın reddini savunmuş, karşı davasında da; davacının vekili olarak takip edip sonuçlandırdığı dava ve icra takiplerinde hiçbir kusuru olmadığı halde kendisini Cumhuriyet Savcılığına, Maliyeye şikayet etiği gibi haksız olarak azil etiğini bundan da üzüntü duyduğunu bildirip 5.000.000.000 TL. Manevi tazminat ile ödenmeyen bakiye 1.577.270.000 lira ücret alacağının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, karşı davada ise 719.920.000 lira bakiye ücret alacağı ile 5.000.000.000 lira manevi tazminatın davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmiş, davacı karşı davalının temyizi üzerine dairemizce temyiz edenin diğer itirazlarının red edilerek, karar manevi tazminat şartları oluşmadığından reddi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur. Bu kez her iki taraf karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

1- Temyiz ilamında belirtilen gerektirici nedenler karşısında ve özellikle davacı karşı davalının temyiz talebi karşı davayı da kapsadığı gibi, harçta yatırıldığı anlaşıldığından, davalı karşı davacının maddi hatanın düzeltilmesi talebini içeren ve dairemizce karar düzeltme talebi olarak değerlendirilen itirazlarına göre davalı karşı davacının karar düzeltme taleplerinin reddi gerekir.
2-Taraflar arasıdaki ilişki vekalet sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, yasal dayanağı BK. 386 ve devamı maddeleridir. Vekil, vekil edenin talimatı doğrultusunda ve iyi bir surette vekaleti ifa ile mükelleftir. (BK.389-390 md.) Vekil müvekkilinin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermeye ve bu cihetten dolayı her nam ile olursa olsun almış olduğu şeyi müvekkile tediyeye ve zimmetinde kalan paranın da faizini vermeye mecburdur. (BK.392 md.) Müvekkilinde, vekilin vekalet görevini ifa ederken yaptığı masrafları vermesi, vekilin üstlendiği borçlardan onu kurtarması ve vekilin ücretini ödemesi gerekir. (BK. 394, md.).
Dosya kapsamından davalı-karşı davacı avukatın, davacı-karşı davalının vekili olarak Ankara 7. icra Müdürlüğünün 2002/358 sayılı dosyasından 12.1.2004 tarihinde 27.788.250.000 lira aldığı, vekil edenine bir miktar ödeme yaptığı, 13.1.2004 tarihli ibranameyi aldığı, daha sonra davacı-karşı davalı tarafından 24.1.2004 tarihinde vekillikten azil edildiği, Cumhuriyet Savcılığına, Baroya, maliyeye eksik ödeme yaptığından bahisle şikayet edildiği hususları taraflar arasında çekişmesiz olduğu gibi dosya kapsamı ile de sabittir. Davacı-karşı davalı vekil eden, vekili olan davalı-karşı davacının icra dosyasından aldığı paranın hesabını vermediği ve kendisine eksik olarak 17.000.000.000 lira ödediği iddiası ile bu davayı açmıştır. Davalı-karşı davacı, ise, davacıya önce 18.000.000.000 lira daha sonra da 4.000.000.000 lira olmak üzere 22.000.000.000 lira ödeme yaptığını, kalan kısmı ise yaptığı masraflar ile Vekalet ücreti alacağına karşılık tuttuğunu ve ödemediğini, ücreti vekalet alacağından doğan bakiye alacağı da olduğunu savunup, karşı dava açmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için davalı-karşı davacı avukatın öncelikle yasaya uygun şekilde vekil edenine hesap verdiğini ve ödeme yaptığını kanıtlaması gerekir. Davalı-karşı davacı bu savunmasını ispat için 13.1.2004 tarihli ibranameye dayanmıştır. Bu ibranamede, icra dosyasından ne miktar para çekildiği, ibra edene ne miktar ödeme yapıldığı, kesilen paranın miktarı ve ne için kesildiği hususlarında hangi bir açıklama bulunmamaktadır. İbraname altına verilen “vekil eden iş sahibine 18.250.000.000 lira ödeyip,5.000.000.000 lira avukat uhdesinde kaldığını, bu 5.000.000.000 liradan 4.000.000.000 liranın 20.1.2004 tarihinde vekil edene ödendiğine” dair şerhlerin ibranamenin düzenlenmesinden daha sonraki tarihlerde yazıldığı ve altlarındaki imzaların davalı-karşı davacı avukatın eşine ait olduğu, davalı-karşı davacı avukatın 23.3.2005 tarihli layihası ve 27.5.2004 tarihli Ankara Barosu başkanlığına verdiği dilekçesinde açıkça belirtildiğinden, bu şerhler altında iş sahibinin imzası bulunmadığından, ibranameyi veren davacı-karşı davalıyı bağlamaz. Bu haliyle ibraname davalı-karşı davacının iddia ve savunmasını doğrulamaya yeterli değildir. Bu nedenlerle ibranameye itibar edilemez. Davacı-karşı davalı 19.7.2005 tarihli layihasında önce 13.250.000.000 lira, tüm beyanlarında da daha sonra 4.000.000.000 lira olmak üzere kendisine yapıldığını kabul ettiği 17.250.000.000 lira dışında ödeme yaptığını, davalı-karşı davacı başkaca bir delil getirip isbat edememiştir. Yine davalı-karşı davacı 22.000.000.000 lira ödeme yaptığını iddia etmesine rağmen, mahkemenin yapılan ödemeyi 22.250.000.000 lira olarak kabul etmesi de doğru değildir. Davalı-karşı davacı, 17.250.000.000 liradan fazla ve iddia ettiği miktarda ödeme yaptığını ibraz ettiği delillerle kanıtlayamamış ise de, cevap layihası ve karşı dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı anlaşıldığından davalı-karşı davacıya karşı tarafa yaptığı ödemenin miktarı konusunda yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak, hasıl olacak sonuca uygun olarak asıl dava ve karşı dava hakkında karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle delillerin takdirinde hata yapılarak, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle de bozulması gerekirken, zuhulen bu hususun gözden kaçırıldığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacı-karşı davalının karar düzeltme talebi kabul edilmeli ve dairemiz kararı, eski bozma sebebine ilaveten bu nedenle de bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı-karşı davalı T. U.vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, davalı-karşı davacının 22.000.000.000 TL. ödediğini savunmuş ve fakat davacı-karşı davalının 17.250.000.000 TL. aldığını ileri sürmüş olmasına, bu iki rakam arasındaki farkı oluşturan 4.750.000.000 TL.nin ödendiğini yazılı belge ile kanıtlayamayan davalı-karşı davacının, bu miktar ödeme yönünden karşı tarafa yemin teklif etme hakkına sahip bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı-karşı davalı Turhan Uslu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 7.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.