Mersin'in Tarsus ilçesinde Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM SEN) üyesi öğretmenler, sendikanın ülke genelindeki çağrısına uyarak 28 ve 29 Mart 2012'de 'uyarı grevi' gerekçesiyle iki gün görev yaptıkları okula gitmedi. Tarsus Milli Eğitim Müdürlüğü, eyleme katılan tüm sendika üyeleri hakkında yürüttüğü idari soruşturma sonucunda 18 Mayıs 2012 tarihli kararı ile 28-29 Mart 2012 tarihlerinde mazeretsiz olarak göreve gelmediği gerekçesiyle başvurucuyu uyarma cezası ile cezalandırdı. 33 öğretmenin kararın iptal edilmesi talebiyle Mersin Valiliği'ne yaptıkları itiraz 13 Haziran 2012'de reddedildi.

Öğretmenler, haklarında verilen disiplin cezasının iptali istemiyle 20 Temmuz 2012 tarihinde idare mahkemesine iptal davası açtı. Mersin 1. İdare Mahkemesi, 13 Aralık 2012'de davayı reddettiğini açıkladı. İlk derece mahkemesinin kararına itiraz eden öğretmenler, Adana Bölge İdare Mahkemesi'nin 9 Mayıs 2013'de ilk derece mahkemesinin kararı onaması üzerine aynı mahkemeye karar düzeltme talebinde bulundu. Adana Bölge İdare Mahkemesi, 25 Eylül 2013'te verdiği kararla, öğretmenlerin karar düzeltme talebini geri çevirdi.

Öğretmenler bunun üzerine Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu. Öğretmenler, üyesi oldukları sendikanın tüm Türkiye'de yaptığı göreve gelmeme çağrısına katılarak görevine gelmediklerini, ancak mazeretsiz olarak göreve gelmedikleri gerekçesiyle uyarma cezası verildiğini, sendikal faaliyetlere katılması nedeniyle ceza verilmesinin Anayasa'nın 10, 36, 40 ve 90. maddeleri ile toplantı ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin anayasal haklarını ihlal ettiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talebinde bulundu. AYM, Hasan Ç., Meltem B., Selma B. ve Sevil C.'nin de aralarında bulunduğu 12 öğretmenin başvurusunu karara bağladı.

AYM raporunda, "Başvurucu öğretmenler hakkında verilen uyarma cezasının sendika hakkını ihlal ettiği gözetilerek başvurucu hakkında tesis edilen disiplin cezası işleminin iptaline ilişkin davada yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar görülmüştür. Sendika hakkına ilişkin ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın ilgili mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, ülke çapında yapılan bir sendika eylemine katıldığı için kendisi hakkında uyarma cezası verilmesinin sendika hakkına müdahale teşkil ettiğini iddia etmektedir. Bakanlık görüşünde bu tür cezaların sendika hakkına müdahale oluşturduğu ifade edilmiştir. Başvurucunun sendikal faaliyet kapsamında ülke çapında yapılan bir eyleme katılması nedeniyle cezalandırılması ile başvurucunun sendika hakkına yönelik bir müdahale yapılmıştır. Dava konusu eylem günü, tüm ülkede, önceden bildirilmiştir. Söz konusu eylemin yapılmasına yetkili merciler tarafından itiraz edildiği de ileri sürülmemiştir. Başvurucu bu eyleme katılarak sendika hakkını kullanmıştır." ifadeleri yer aldı.

'NOT ETMEK GEREKİR'

Raporda; gerek idarenin olağan uygulamasında ve gerekse de idari yargının yerleşmiş içtihatlarında başvuru konusu olayda olduğu gibi sendikal faaliyet çerçevesinde işe gelinmemesi halinde kişinin mazeret iznini kullandığının kabul edildiğini ve disiplin soruşturması açılamayacağına vurgu yapıldı. Raporda şöyle denildi: "Ne var ki sendika üyelerinin sendikal faaliyet kapsamında işe gelmemeleri halinde mazeret izinli sayılacakları yönündeki yerleşik hale gelen idari yargı içtihatlarına rağmen, idarenin ve yargının bir bütün olarak yeknesak hareket etmesini sağlayacak mevzuat düzenlemeleri bulunmamaktadır. Bu sebeple mevcut başvurudaki gibi durumlarda sendika hakkını kullanan kişilerin disiplin soruşturması tehdidi altında kaldıklarını not etmek gerekir. Başvurucunun bir devlet okulunda öğretmen olduğu göz önüne alındığında devlet memurlarının bu haktan bütünüyle mahrum bırakılamayacaklarını da not etmek gerekir. Verilen ceza hafif olsa da başvurucu gibi sendikaya üye kişileri, çıkarlarını savunmak amacıyla yapılan meşru sendikal faaliyetlere veya eylem günlerine katılmaktan vazgeçirecek bir niteliğe sahiptir. Açıklanan nedenlerle, her ne kadar hafif bir ceza olsa da şikâyet edilen uyarma cezasının 'zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaçtan' kaynaklanmaması nedeniyle 'demokratik toplumda gerekli olmadığı' sonucuna varılmıştır. Bu sebeple başvurucunun Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."

Kararını açıklayan AYM, 12 öğretmenin bireysel başvurusunu yerinde buldu. Başvurucu öğretmenlerin sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerinin kabul edilebilir olduğuna hükmeden Yüksek Mahkeme, sendika hakkına yapılan müdahale nedeniyle Anayasa'nın 51. Maddesinin ihlal edildiğine dikkat çekti. Tespit edilen ihlal yönünden, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmak üzere kararın ilgili mahkemeye gönderilmesini karara bağlayan AYM, öğretmenlerin maddi ve manevi tazminat taleplerini ise geri çevirdi.

Sendika avukatlarından Mustafa Erdoğdu, kararın yerinde olduğunu söyledi. Avukat Erdoğdu, AYM bireysel başvuru hakkının olmadığı dönemlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin aynı kapsamdaki davalarda örgütlenme hakkının gasp edildiği yönünde karar verdiğini hatırlattı. Avukat Erdoğdu, "AYM'nin kararı doğru. Yıllar önce kınama cezasına karşın idari yargı yolu da yoktu. AYM bireysel başvuru hakkı çıkınca artık, bu tür davalar ülkemizde karara bağlanarak doğru yapılıyor." dedi.


(CİHAN)