YARGITAY 23. Hukuk Dairesi
ESAS: 2014/5110
KARAR: 2014/4253


Taraflar arasındaki karşılıklı ve birleşen sözleşmenin feshi, tapu iptali, tescil ve tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 18.02.2014 tarihli ara kararı ile karşı davada davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile 7,8,9 No'lu bağımsız bölümler üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, aynı tarihli nihai karar ile de asıl ve birleşen dava ile karşı davada davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davacı-karşı davada davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin vekili ile davalı yüklenici arasında ...24. Noterliği'nin 15.01.2010 tarih ve 1685 yevmiye nolu arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin vekilinin görevine kötüye kullanması ve yapılan tevhit işlemleri sebebiyle müvekilinin zarara uğratıldığını, teslim süresinin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmesine rağmen inşaatın bitirilmediğini, rızası dışında müvekkiline isabet eden dairelere her bir daire için 28.500,00 TL bedelli satış vaadi şerhleri konulduğunu ileri sürerek, taraflar arasındaki sözleşmenin, Türk Borçlar Kanunu'nun 124/1. maddesi gereğince ayrıca ihbara gerek kalmaksızın hükmen feshine, her bir daire için kararlaştırılan 28.500,00 TL bedelin yatırılması için tevdi mahallinin tespitine, sözleşme gereğince davalıya ait olacağı kararlaştırılan taşınmaz üzerinde bulunan 7,8 ve 9 nolu bağımsız bölümler üzerindeki satış vaadi şerhlerinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Birleşen davada davacı vekili; davacının vekili ile davalı yüklenici arasında 15.01.2010 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalının inşaatı 33 ay içerisinde yani Ekim 2012 ayına kadar iskân ruhsatı alınmış vaziyette teslim etmeyi, aksi halde her bir daire için aylık 500 USD gecikme tazminatı ödemeyi üstlendiğini, ihtara rağmen davalının sözleşme gereklerini yerine getirmemesi üzerine müvekkilinin sözleşmeyi feshettiğini ileri sürerek, 18.000 USD karşılığı 36.000,00 TL'nin her ay için muaccel olduğu tarihten itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Asıl davada davalı vekili, davanın reddini istemiş; karşı dava olarak, müvekkiline ait olması gereken 7, 8 ve 9 nolu bağımsız bölümlerin 15.01.2010 tarihli düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve satış vaadi uyarınca tapusunun iptali ile müvekkili adına tesciline, bu bağımsız bölümlerin kira, ecrimisil bedellerinin ödenmesine ve davalıya ait 2, 23 ve 26 nolu bağımsız bölümlerinin anahtarlarının müvekkil tarafından teslim edilmesi için tevdi mahalli tayin edilmesine, öncelikle B Bloktaki bağımsız bölümlerin tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, 18.02.2014 tarihli ara kararı ile, karşı davada davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile 1417 Ada 20 parsel sayılı taşınmazda B Blokta bulunan 7, 8 ve 9 No'lu bağımsız bölümlerin tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar verildikten sonra; aynı tarihli nihai karar ile de; 26.06.2012 tarihli 6335 sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle değiştirilen TTK'nın 5/3. maddesi uyarınca, ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer mahkemeler arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, ticari davaların, TTK'nın 4. Maddesinde sayıldığı, buna göre her iki tarafın tacir olması halinde davanın konusuna bakılmaksızın nispi ticari dava olarak mahkemenin görevi alanında olacağı, somut olayda, davalılar tacir olmadığından nispi ticari davanın sözkonusu olmadığı, uyuşmazlığın TTK'da düzenlenen bir hususa ilişkin olması veya davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması halinde mutlak ticari dava söz konusu olacağı, dava konusu talebin, TBK'da düzenlendiği, davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle asıl dava, karşı dava ve birleşen dava yönünden, HMK'nın 114/c. maddeleri uyarınca mahkemenin görevsizliğine, davanın dava şartı yokluğundan HMK'nın 114/c maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiştir.

Ara kararı karşı davada davalı vekili, kararı, asıl ve birleşen davada davacı-karşı davada davalı vekili temyiz etmiştir.

1) Karşı davada davalı vekilinin, 18.02.2014 tarihli ara kararına ilişkin temyiz istemi yönünden;

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun 21.02.2014 tarih ve 2013/1 Esas, 2014/1 Karar sayılı ilamında; ilk derece mahkemelerince verilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddi veya bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilen kararların bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar istinaf yolu yerine temyiz yoluyla incelenemeyeceği öngörülmüştür. Temyizi kabil olmayan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 Esas, 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtay tarafından da karar verilebileceğinden, karşı davada davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına yönelik temyiz isteminin HUMK'nın 432/4. maddesi hükmü uyarınca reddi gerekmiştir.

2) Asıl ve birleşen davada davacı-karşı davada davalı vekilinin, 18.02.2014 tarihli gerekçeli karara ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, asıl ve birleşen davada davacı- karşı davada davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, karşı davada davalı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile ilgili 18.02.2014 tarihli ara kararına yönelik temyiz isteminin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacı-karşı davada davalı vekilinin 18.02.2014 tarihli karara yönelik tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.