T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2017/6586
K. 2018/2264
T. 12.3.2018

* TAZMİNAT İSTEMİ ( Taraflardan Her Birinin Yapmış Olduğu Usul İşlemlerini Kısmen veya Tamamen Islah Edebileceği - Islahın Tahkikat ve Yargılama Bitinceye Kadar Yapılabileceği )

* ISLAH ( Taraflardan Birinin Usule Dair Bir İşlemini Bir Defaya Mahsus Olmak Üzere Kısmen veya Tamamen Düzeltmesine Olanak Tanıyan ve Karşı Tarafın Onayını Gerektirmeyen Bir Yol Olduğu - Islahın Tahkikat Bitinceye Kadar Kadar Yapılabileceği - Temyiz Faslında da Bozmadan Sonra Dahi Islahın Olanaklı Bulunduğuna Dair Açık veya Örtülü Bir Hüküm Yer Almadığı/Bozmadan Sonra Islahın Mümkün Olmadığı )

* BOZMADAN SONRA ISLAH ( Davanın Aktif Husumet Yokluğu Nedeni İle Reddine Karar Verildiği - Davalı Taraf Lehine Doğmuş Olan Usuli Kazanılmış Hak İle Bozmadan Sonra Islah Yapılamayacağı - Davalı Taraf Lehine Doğmuş Olan Kazanılmış Usuli Hak Göz Önüne Alınmaksızın Bozmadan Sonra Yapılan Islaha Göre Hüküm Kurulmasının Bozmayı Gerektirdiği )

6100/m.176,177

ÖZET : Dava, tazminat istemine ilişkindir.

Davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmişse de, mahkemece; davalı taraf lehine doğmuş olan usuli kazanılmış hak ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları da göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davalı taraf lehine doğmuş olan kazanılmış usuli hak göz önüne alınmaksızın bozmadan sonra yapılan ıslaha göre hüküm kurulması isabetsizdir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı ile aralarında 01.07.2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesi bulunduğunu, davalının 2009 yılı Kasım ayından bu yana kira bedellerini ödemediğini, İstanbul 8. İcra Müdürlüğü'nün 2010/31689 Esas sayılı dosyası ile kira bedellerini ödememesi sebebiyle icra takibi başlattığını, davalının haksız itirazı üzerine açılan itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi davasında tahliyeye yönelik hükmün kesinleştiğini, tahliye kararının uygulanması amacıyla 14.03.2012 tarihinde kiralanan mahallegidildiğini, davalı vekili tarafından bu tarihte kiralananın boş olarak kendilerine teslim edildiğini, kiralanan gezildiğinde bina boşluğuna bakan pencerelerin yıkıldığını, duvarların sıvasız olduğunu, işyerinin elektrik ve su tesisatının iptal edildiğinin tespit edildiğini, yapılan değişiklikler sonucu işyerinin tamamen kullanılamaz hale geldiğini ve yeniden kiraya verilme olanağını büyük ölçüde yitirdiğini belirterek kiralananda meydana gelen zarar sebebiyle şimdilik 5.000.-TL'sının dava tarihinden itibaren en yüksek mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, 1985 yılından bu yana kiracı olduğunu, yapılan tadilatlara kirayaverenin muvafakati olduğunu, ayrıca kira bedelleri her ay kiralananda kendisine elden ödendiğinden yapılan tadilatları da gördüğünü, kaldı ki tadilatların 2981 Sayılı Af Yasası kapsamında imarda tescilli olduğunu, bu haliyle kiralananın alanının daha büyük hale geldiğini, kiralananın 2009 yılı Kasım ayında tahliye edildiğini, zarar tazmini talebinin ise zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine dair verilen hükmün davacı tarafça temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 08.05.2014 tarih, 2013/14550 Esas, 2014/5933 Karar sayılı ilamı ile, "....kiralayan olmayan malikin kiralananda meydana gelen hasarlar sebebiyle tazminat davası açabileceği gibi, sözleşmenin tarafı olan ve sözleşmeden kaynaklanan hakkı sebebiyle malik olmayan kiralayanın da tazminat davası açma hakkı olduğundan Mahkemece işin esasının incelenmesi gerektiği " gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüyle 17.700.-TL 'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere özellikle delillerin takdirinde isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-) Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule dair bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK'nın 176.maddesinde (HUMK.83.maddesi) ıslah; "Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir." olarak tanımlanmıştır.

Aynı Kanunun müteakip 177.maddesinde (HUMK.84.maddesi) ise, ıslahın tahkikat bitinceye kadar kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu sebeple bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.

Nitekim 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen 'ıslah'ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay'ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır.

Yine; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.- 2016/1 K.sayılı ilamı ile "Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir.

O halde mahkemece; davalı taraf lehine doğmuş olan usuli kazanılmış hak ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları da göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davalı taraf lehine doğmuş olan kazanılmış usuli hak göz önüne alınmaksızın bozmadan sonra yapılan ıslaha göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan sebeplerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan sebeplerle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

kazanci.com.tr