Danıştay 8. Daire Başkanlığı 
Esas: 2015/4683
Karar: 2015/6126

İstemin Özeti: Ankara 12. İdare Mahkemesinin 18/02/2015 gün ve E:2014/2110, K:2015/92 sayılı kararının; hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi:

Düşüncesi : İstemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20/B maddesi uyarınca işin gereği görüşüldü:

Dava, 26.11.2014 tarihinde yapılan 2014-2015 Öğretim Yılı 8. Sınıf 1. Dönem Türkçe Dersi Ortak Sınavına katılan davacı tarafından, bahse konu sınavın A ve C kitapçıkları 17. sorusunun (B ve D kitapçıkları 20. soru) iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince, bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlen raporda, ilgili soruda bilimsel açıdan tereddüt edilecek bir durum gözlenmediği ve doğru cevabın (A) seçeneği olduğu yönünde görüş belirtilmesi üzerine bilirkişi raporu hükme esas alınarak soru ve cevabında bilimsel veya teknik bir hata bulunmayan sorunun iptalini gerektirir bir husus bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

6525 sayılı Kanun'un 96. maddesi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na eklenen 20/B maddesinde, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan merkezî ve ortak sınavlar hakkında açılan davalara ilişkin özel bir yargılama usulü ögörülmüş olup, bahse konu düzenlemede; ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemlerin ivedilikle sonuçlandırılacağı, temyiz aşamasında, Danıştayca evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda, maddi vakalar hakkında edinilen bilgi yeterli görülürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verileceği, aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikat yine Danıştay tarafından yapılarak esas hakkında yeniden karar verileceği ve temyiz üzerine verilen kararların kesin olduğu hükme bağlanmıştır.

2577 sayılı Kanun'un 31. maddesinin göndermede bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller" başlıklı 266. maddesinde, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, mahkemece, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verileceği, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı; “Bilirkişi sayısının belirlenmesi” başlıklı 267. maddesinde, mahkemenin, bilirkişi olarak yalnızca bir kişiyi görevlendirebileceği, ancak gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun da bilirkişi olarak görevlendirilebileceği; “Bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281. maddesinde de, mahkemenin, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği gibi, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme de yaptırabileceği düzenlenmiştir.

Dairemizce dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ülke çapında yapılan ve bir milyondan fazla öğrencinin katıldığı sınavda sorulan bir soruya yönelik olarak en az üç kişiden oluşacak bilirkişi heyeti yerine yalnızca bir öğretim üyesinin bilirkişi olarak görevlendirildiği ve bilirkişi tarafından düzenlenen raporun eksik ve gerekçesiz olması nedeniyle hükme esas alınabilecek nitelikte ve yeterli açıklıkta bulunmadığı sonucuna varılarak, 2577 sayılı Kanun'un 20/B ve 6100 sayılı Kanun'un 281. maddeleri uyarınca, uyuşmazlığın çözümü için yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dilbilim Bölümünden Prof. Dr. Özgür AYDIN, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümünden Doç. Dr. Özay KARADAĞ ve Kırıkkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümünden Doç. Dr. Mustafa BALCI re'sen bilirkişi olarak seçilmiştir.

Bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 15.05.2015 tarihli raporda; "...Bilirkişi heyeti olarak tarafımızca yapılan değerlendirmede, Türk Dil Kurumunca hazırlanan Yazım Kılavuzu'nun son baskısı (27. Baskı) dikkate alınmıştır. Bunun sebebi Millî Eğitim Bakanlığının Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu'nu esas alması ve bütün taraflara kaynak olarak önermesidir. Bu çerçevede değerlendirmelerimiz aşağıda sunulmuştur:

1. Soru, "açıklama", "soru kökü" ve "seçenekler"den oluşmaktadır. Soru kökü, açıklamaya ilişkin olarak "Bu cümlede virgülün kullanımı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?" şeklinde oluşturulmuştur. Soruda virgülün kullanımı ile ilgili seçeneklerden hangisinin söylenebileceğinin belirlenmesi istenmektedir. Sorunun açıklama bölümünde sırasıyla kullanılan birinci ve ikinci virgül "birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına" (Yazım Kılavuzu, TDK, 27. Baskı, s.28, 2012) konmuştur. Üçüncü virgülün işlevi ise farklıdır. Sorunun açıklama cümlesinde üçüncü sırada kullanılan virgül "bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime gruplarıyla yapı ve anlam bakımından bağlantısı olmadığını göstermek" (Yazım Kılavuzu, TDK, 27. Baskı, s. 29, 2012) için kullanılmıştır.

Soru kökünde yer alan "söylenebilir" ifadesi açıklama cümlesinde sırasıyla birinci ve ikinci virgülün kullanımı ile ilgili olduğundan A seçeneğini doğru cevap hâline getirmektedir. Soru kökünde "söylenebilir" yerine "kesinlikle söylenebilir" ifadesi yer alsaydı, bu kez A seçeneği üçüncü virgülün farklı bir işlevle kullanılmasından dolayı doğru cevap olamazdı.

Sonuç olarak; ilgili sorunun soru hazırlama tekniğine ve yazım kurallarına bir aykırılığının bulunmadığı belirlenmiştir.

2. Sorunun A seçeneğinde, Türk Dil Kurumunun Yazım Kılavuzu'nda (2012, s. 28) yer aldığı gibi "birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime grupları arasına virgül" konduğu ifade edilmektedir. Tarafımızca birinci maddede de belirtildiği gibi, "söylenebilir" ifadesinden ötürü, birinci ve ikinci virgülün kullanımları A seçeneğini doğru kılmaktadır.

3. Sorunun doğru cevabı A seçeneğidir. Diğer seçenekler aşağıda sıralanan gerekçeler sebebiyle doğru cevap olarak değerlendirilemez.
B seçeneğinde virgüllerin "sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konduğu" ifade edilmektedir. Açıklama cümlesi sıralı cümle değildir. "Sıralı cümle", anlam bakımından ilişkili birden çok cümlenin oluşturduğu birleşik yapıları ifade etmektedir. Bu sebeple soruya göre B seçeneği yanlıştır.

C seçeneğinde virgülün "uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konduğu" belirtilmektedir. Açıklama cümlesinin yüklemi "etkilemiştir" ve öznesi "Ormanlar, maziyi hatırlatan gölgeli yollar, sürü hâlinde uçuşan kuşlar" kelime ve kelime gruplarından oluşmaktadır. Bu durumda özne ile yüklem arasında belirtili nesne görevi ile "beni" ve zarf tümleci göreviyle "daima" kelimeleri bulunmaktadır. Dolayısıyla özne ile yüklem arasında iki kelime bulunduğundan soruda belirtilen "uzak düşmek" durumu söz konusu değildir. Virgülün belirtilen işlevi ile ilgili olarak Türk Dil Kurumunun Yazım Kılavuzu'nda (TDK, 2012, s.28) söz konusu uzaklık için özne ile yüklem arasına 21 kelimenin girdiği bir örnek verilmektedir: "Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini karşılamaya atılan bir genç kadın gibi koltuğundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle açmaya gelmişti." Dolayısıyla, Yazım Kılavuzu'nda "uzak düşmek" kavramı için bir ya da ikiden daha fazla kelime sayısına işaret edildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle soruya göre C seçeneği yanlıştır.

D seçeneğinde virgülün "cümle içindeki ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için konduğu" belirtilmektedir. Ara söz, Türk Dil Kurumunun Bilim ve Sanat Terimleri Ana Sözlüğü'nde "Konunun iyice anlaşılması için tümce arasına alınan açıklayıcı sözcük ya da söz öbeği" (www.tdk.gov.tr) olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma uygun olarak, sorunun açıklama cümlesinde bir ara söz ya da ara cümle yer almamaktadır. Dolayısıyla soruya göre D seçeneği yanlıştır.

Yukarıda açıklanan gerekçeler temel alındığında ilgili sorunun soru hazırlama tekniğine ve yazım kurallarına uygun olduğuna, sorunun cevabının seçenekler arasında bulunduğuna ve seçenekler arasında birden fazla doğru cevabın bulunmadığına tarafımızca kanaat getirilmiştir."

şeklinde görüş belirtilmesi üzerine davacı tarafından, hem bilirkişilerin şahsına hem de bilirkişi raporuna itiraz edilmiş ise de, Dairemizce itirazlar yerinde görülmeyerek söz konusu rapor hükme esas alınabilecek nitelikte kabul edilmiştir.

Bu durumda, bilimsel veya teknik bir hata bulunmayan dava konusu sorunun iptalini gerektirir bir husus bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.

İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın yukarıdaki açıklama ile birlikte onanmasına ve yargılama giderlerinin temyiz isteminde bulunan üzerinde bırakılmasına, bilirkişi incelemesi için yatırılan avanstan artan 500,00 TL'nin davacıya iadesine, 2577 sayılı Kanun'un 20/B maddesi uyarınca kesin olarak, 17/06/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



kararara.com