T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2014/21-2371
K. 2017/263
T. 15.2.2017

• İŞ KAZASINDAN KAYNAKLANAN MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT (Vekilin Başka Duruşması Bulunması Nedeni İle Mazeret Vermesi - Mazeretin Reddine Dair Verilen Kararın Usul Kurallarının Ruhuna ve Özüne Uygun Düşmediği/Davacı Vekilinin Mazeret Talebinin Reddi İle Davanın Açılmamış Sayılmasına Dair Kararda Direnilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu)

• VEKİLİN BAŞKA DURUŞMASI BULUNMASI NEDENİ İLE MAZERET VERMESİ (İş Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat - Mazeretin Haklı Bir Mazeret Olduğu ve Özellikle Davanın Niteliği Gereği Davacı Tarafın Davayı Uzatmakta Hukuki Yararı Bulunmadığı/Mazeret Talebinin Reddi İle Davanın Açılmamış Sayılmasının Bozma Nedeni Olduğu)

• HAKLI MAZERET (Mahkemece Mazeret Talebinin Reddi İle Davanın Açılmamış Sayılmasına Dair Kararda Direnilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu - İş Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat/Vekilin Başka Duruşması Bulunması Nedeni İle Mazeret Vermesi)

5521/m.7

6100/m.30,150,316,320/4,322

ÖZET : Uyuşmazlık; basit yargılama usulünün uygulandığı İş Mahkemelerinde davacı vekilinin mazeret dilekçesinin kabul edilmemesi sonucu 6100 Sayılı HMK'nın 320. maddesinin 4. bendi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Somut uyuşmazlığın incelenmesinde, mahkemece davacı vekilinin oturuma, aynı gün başka mahkemedeki duruşması sebebiyle katılamayacağı yönünde vermiş olduğu mazeret dilekçesinin davanın gereksiz yere uzatıldığı gerekçesiyle reddine ve davanın HMK'nun 320. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, davacı vekilinin mazeret dilekçesinde Ağır Ceza Mahkemesi'nde duruşması olması sebebiyle katılamayacağını ve mazeretinin kabulüyle duruşmanın ileri bir tarihe ertelenmesini talep ettiği, mahkemece kabul edilmeyen söz konusu mazeretin haklı bir mazeret olduğu ve özellikle davanın niteliği gereği davacı tarafın davayı uzatmakta hukuki yararı bulunmadığı gibi, söz konusu iş kazası dosyalarında davacının maluliyetinin belirlenmesinin öncelikli olması sebebiyle mazeretin kabul edilmesi gerekli iken, mazeretin reddine dair verilen kararın usul kurallarının ruhuna ve özüne uygun düşmediği açıktır. O halde, dosyadaki tutanak ve kayıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulmak gerekirken, davacı vekilinin mazeret talebinin reddi ile davanın açılmamış sayılmasına dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki “iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 2. İş Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 16.04.2013 gün ve 2010/585 E., 2013/289 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 10.10.2013 gün ve 2013/14608 E., 2013/18371 K. sayılı kararı ile;

(… Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, davacı vekilinin 15.04.2013 tarihli mazeret dilekçesinin kabul edilmeyerek davanın (2.) kez takipsiz bırakıldığı gerekçesiyle HMK'nın 320/4.maddesine göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Uyuşmazlık, davacı vekilinin mazeretinin reddine dair ara kararın ve sonucunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanun'un 7.maddesine göre İş Mahkemelerinde uygulanan şifahi yargılama usulünü düzenleyen HUMK'un 473 vd. maddeleri 6100 Sayılı HMK'nın 450.maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Kanun'un 316/d bendine göre "hizmet ilişkisinden doğan davalara", 316/g maddesine göre de "Diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve işlere" basit yargılama usulünün uygulanması gerektiğinden eldeki uyuşmazlığa basit yargılama usulünün uygulanması gerektiği açıktır.

Basit yargılama usulüne dair kurallar HMK'nın 316-322.maddelerinde düzenlenmiş olup Kanun'un 320/4 maddesine göre basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve Kanun'un 322/1 maddesine göre bu Kanun ve diğer kanunlarda basit yargılama usulü hakkında hüküm bulunmayan hâllerde, yazılı yargılama usulüne dair hükümler uygulanır.

HMK'nın 150.maddesine göre usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.

6100 HMK'nın 30.maddesine "Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür" ve HMK'nın 150/2 maddesinde ifade edildiği üzere "geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez".

Yukarıda yer alan hükümler birlikte değerlendirildiğinde; Anayasa'nın 141/ son ve HMK'nın 30.maddelerine göre "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması" biçiminde açıklanan temel ilke çerçevesinde, davacının duruşmaya katılmama gerekçesi "geçerli bir özür" olarak kabul edilebilir ise yargılamaya devam edilmeli ve dosya işlemden kaldırılmamalıdır.

Somut olayda, davanın 16.04.2013 tarihinde takipsi z bırakılması sebebiyle birinci defa işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilinin 15.04.2013 tarihinde sunduğu mazeret dilekçesi ile Adana 4.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2012/218 Esas sayılı dava dosyasının karar duruşması yapılacağından eldeki davada yapılacak 16.04.2013 tarihli duruşmaya katılamayacağını belirterek Kurum işlemlerinin sonucunun beklenmesini ve mazeretinin kabulüyle duruşmanın ileri bir tarihe ertelenmesini talep ettiği, dilekçe ekinde yeni duruşma gününün tebliği için posta pulu ile Adana 4.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2012/218 Esas sayılı dava dosyasında 16.4.2013 günü saat 09:00 da duruşma yapılacağına dair tebligat fotokopisini sunduğu anlaşılmaktadır.

Öncelikle davacı vekilinin mazeret dilekçesinde duruşmaya katılmama gerekçesi yer aldığı gibi mazeret dilekçesi ekinde yeni duruşma gününün tebliği için gerekli masrafın da sunulduğu anlaşılmaktadır. Dava maddi ve manevi tazminat istemine dair olup davacı tarafın davanın sürüncemede kalmasında kural olarak menfaati bulunmamaktadır.

Mahkemece davacı vekiline 20.11.2012 tarihli duruşmada mazeretinin son kez kabul edildiğine dair bildirimde bulunulmuş ise de daha sonra dile getirilecek mazeretlerin haklı olup olmadığı bu aşamada bilinemeyeceğinden, sunulacak mazeretlerin reddedileceğine dair ara karar kurulması doğru değildir.

Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında davacı vekilinin 15.04.2013 tarihli mazeret dilekçesinin "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması" biçiminde açıklanan temel ilkeye aykırı ve kötüniyetli bir davranış olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin geçerli bir özrü bulunmasına karşın yetersiz gerekçe ile mazeret dilekçesinin reddi ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili müvekkilinin davalılara ait inşaatta çalışırken 18.06.2004 tarihinde kafasına aldığı darbe sonucunda hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığını ileri sürerek, 5.000-TL maddi ve 5.000- TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilsen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı ... davacının yaralanmasına sebep olan kazayı geçirdiği sırada kendi işçisi olmadığını, davacının kaza tarihinden 3-4 gün önce istemi üzerine işine son verildiğini, ücretinin kalan kısmını almak için geldiği sırada kaza geçirdiğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.

Davalı ... kendisinin asıl işverenin işçisi olarak çalıştığını husumetin kendisine yöneltilemeyeceği ayrıca davacının kardeşiyle şakalaştığı sırada yük asansöründen yere düştüğünü, kazanın meydana gelmesinde davacının kusurlu olduğunu ifade etmiştir.

Mahkemece 21.02.2013 tarihli celsede dosyanın HMK. 150. madde gereği işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve 16.04.2013 tarihli duruşmanın takip edilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkemece verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davacı vekili temyize getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; basit yargılama usulünün uygulandığı İş Mahkemelerinde davacı vekilinin 15.04.2013 tarihli mazeret dilekçesinin kabul edilmemesi sonucu 6100 Sayılı HMK'nın 320. maddesinin 4. bendi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere hukuk yargılamasına dair kurallar, yargılamanın düzenli yapılması ve hakkın olabildiğince çabuk elde edilmesi amacını gerçekleştirmek için getirilmiştir. İşte hakkın elde edilmesi için birer araç olan bu kurallar amaca uygun somut bir görevin varlığı halinde uygulama alanı bulurlar. Aksi halde, araçla ulaşılması istenilen amaç arasında gerçek ve esaslı bağın bulunmaması anlamsızlığı (şekilcilik) ortaya çıkarır. Mahkemelerin amacı, ne olursa olsun uyuşmazlıkları ortadan kaldırmak değil, pozitif hukukun ölçüsünde, hakkı belirleyerek sonuca ulaşmaktadır.

Bu sebeple geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen usul kuralları, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.

Somut uyuşmazlığın incelenmesinde, mahkemece davacı vekilinin 16.04.2013 tarihli oturuma, aynı gün başka mahkemedeki duruşması sebebiyle katılamayacağı yönünde vermiş olduğu 15.04.2013 tarihli mazeret dilekçesinin davanın gereksiz yere uzatıldığı gerekçesiyle reddine ve davanın HMK'nun 320. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Ne var ki, davacı vekilinin 15.04.2013 tarihli mazeret dilekçesinde Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde duruşması olması sebebiyle katılamayacağını ve mazeretinin kabulüyle duruşmanın ileri bir tarihe ertelenmesini talep ettiği, mahkemece kabul edilmeyen söz konusu mazeretin haklı bir mazeret olduğu ve özellikle davanın niteliği gereği davacı tarafın davayı uzatmakta hukuki yararı bulunmadığı gibi, söz konusu iş kazası dosyalarında davacının maluliyetinin belirlenmesinin öncelikli olması sebebiyle mazeretin kabul edilmesi gerekli iken, mazeretin reddine dair verilen kararın usul kurallarının ruhuna ve özüne uygun düşmediği açıktır.

O halde, dosyadaki tutanak ve kayıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulmak gerekirken, davacı vekilinin mazeret talebinin reddi ile davanın açılmamış sayılmasına dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

kazancı.com.tr