Duruşmanın 03/10/2013 tarihinde ve saat 9.30'da yapılacağına ilişkin “HMK.'nın 186.maddesi gereğince tahkikat bitmiş olup, önümüzdeki celse sözlü yargılamada hazır bulunmadığınız takdirde yokluğunuzda hüküm verileceği ihtar olunur" açıklamasını içeren davetiye, davalıya yöntemine uygun şekilde tebliğ edilmiş ise de; davacıya yapılan davetiye tebliği, davacı vekili olduğuna dair vekaletnamesi ya da yetki belgesi bulunmayan muhtemelen davacı vekili ile aynı büroda çalışan davada sıfatı bulunmayan bir avukata yapılmış ve anılan davetiyeye herhangi bir açıklama ya da uyarı da yazılmamıştır.

Olayımızda, yeni duruşma gününün bildirilmesi için gönderilen davetiyenin davacıya tebliği usulüne uygun olmadığı ( Tebligat Yasası 17. maddesi ) gibi bir açıklama, uyarı da içermemektedir. Bu nedenle, davacının hukuki dinlenilme hakkının kısıtlandığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece; yeni duruşma günü, davacıya, usulüne uygun tebliğ edilmeden ve bu şekilde taraf teşkili sağlanmadan, duruşmaya katılma ve hukuki dinlenilme hakkını kullanma imkanı tanınmadan, yokluğunda yargılamaya devam edilerek, takip edilmediği gerekçesi ile; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

T.C.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 
Esas No:2015/11288
Karar No:2015/19178 


Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, dava dilekçesi ile; davacıya sigortalı dava dışı Levent ait 34 .0000 plakalı aracın, 12/07/2003 tarihinde trafik kazası sonucu hasara uğradığını; malikin, aracı davalıya ait servise teslim ettiğini; davalı tarafından alınması gereken yedek parçaların gösterildiğini, faturaların sunulduğunu; onarıma karşılık davalıya 10.400.00 TL ödendiğini; onarımda yan sanayi ürünü parçaların kullanıldığını, faturalardaki parçaların araçta kullanılmadığını, Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığını, haksız sigorta tazminatı alındığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 6.639.00 TL'nin 25/08/2003 tarihinden avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesi ile; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Somut olayda; yargılama sürerken 02/04/2013 tarihli duruşmada gelecek duruşma tarihinin duruşma tutanağına yazılmadığı, daha sonra tutanak tutularak, yeni duruşma günü ve saati tutanağa yazılmasa da duruşma defterinden ve sistemden 03/10/2013 tarihine ertelendiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir. Duruşmanın 03/10/2013 tarihinde ve saat 9.30'da yapılacağına ilişkin “HMK.'nın 186.maddesi gereğince tahkikat bitmiş olup, önümüzdeki celse sözlü yargılamada hazır bulunmadığınız takdirde yokluğunuzda hüküm verileceği ihtar olunur" açıklamasını içeren davetiye, davalıya yöntemine uygun şekilde tebliğ edilmiş ise de; davacıya yapılan davetiye tebliği, davacı vekili olduğuna dair vekaletnamesi ya da yetki belgesi bulunmayan muhtemelen davacı vekili ile aynı büroda çalışan davada sıfatı bulunmayan bir avukata yapılmış ve anılan davetiyeye herhangi bir açıklama ya da uyarı da yazılmamıştır.


Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “tebligat”, “taraf teşkili”, “adil yargılanma” ve “hukuki dinlenilme hakkı” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.


Bir davada davalının, davacının açmış olduğu davadan haberdar olması, davaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dava dilekçesinin tebliğ edilmesi gerekir. Aksi durumun, ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek mümkündür.


Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, Tebligat Kanununda açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.
Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Kararı)


6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27.maddesinde; "Hukuki dinlenilme hakkı" düzenlenmiştir. Buna göre, davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim, tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (HGK.'nun 2009/52 Esas- 2009/105 Karar sayılı kararı)


Olayımızda, yeni duruşma gününün bildirilmesi için gönderilen davetiyenin davacıya tebliği usulüne uygun olmadığı ( Tebligat Yasası 17. maddesi ) gibi bir açıklama, uyarı da içermemektedir. Bu nedenle, davacının hukuki dinlenilme hakkının kısıtlandığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece; yeni duruşma günü, davacıya, usulüne uygun tebliğ edilmeden ve bu şekilde taraf teşkili sağlanmadan, duruşmaya katılma ve hukuki dinlenilme hakkını kullanma imkanı tanınmadan, yokluğunda yargılamaya devam edilerek, takip edilmediği gerekçesi ile; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

hukukmediniyeti