Yazımıza ilginç bir genel kültür bilgisi ile başlayalım. BALIK, Şehir, City: Göktürklerde ve 1300 yıl önceki eski Uygur kaynaklarında büyük yerleşim merkezlerinin adı "BALIK"tır. Orta Asya'da HANBALIK, BEŞBALIK gibi örnekleri vardır.
BALIK, sığınak, kale, şehir anlamında kullanılıyormuş. BEŞ BALIK, Uygurların en büyük şehri imiş. Diğer şehirlere de YENGİ BALIK yani YENİ ŞEHİR denirmiş. 
ŞEHİR kelimesi Türkçe'ye Farsça'dan geçmiş bir kelimedir. 
CITY ise malumunuz İngilizce'den geçmiştir. Şimdilik AVM'lerde, İNŞAAT PROJELERİNDE kullanılır oldu city kelimesi. 

KONUT MAĞDURLARI
 
Şehir ve şehirleşme, yerleşik hayata (mülk edinerek) geçmek isteyen insanlar için yeni mağduriyetlere de sebep oluyor.
 
Herhangi bir banka kredisi olmadan, Emlak GYO, TOKİ gibi devlet kuruluşlarının içinde olmadığı albenili projelerden maketten daire alıp mağdur olan  insanlarımızın sayısı  gün geçtikçe artıyor maalesef. 
Üstelik bir çok projede, daire satışına ait sözleşme Noterden dahi yapılmıyor. Oysa, taşınmaz satışında, Tapu sicilde devir ve teslimle satışın tamamlanması esastır. Müşteriye maketten dairesi gösterilerek adi yazılı sözleşmeye imza karşılığında para veya kısmen de senetle ödemeler alınmaktadır. Sonuçta, alıcı lehine, tapu, şerh, ipotek yoktur ama tek somut gerçek olarak alıcının yaptığı para ödemesi vardır. 
Medyada yapılan reklamların müşteri üzerindeki etkisiyle olsa gerektir; Arsanın imar durumu, İnşaat ruhsatı, Teknik Projeleri, tapusunda herhangi bir takyidat var mı? Tapu, Kat irtifakı, İskan, Kat mülkiyetinin akıbeti  gibi hususların sorgulanması bir kenara bırakılabiliyor.
Alma niyeti oluşmuşsa, aldığınız daire, inşaat şirketine düşen daire mi, toprak sahibine düşen daire mi? Buna ilişkin bir kayıt (taksim sözleşmesi-Kat karşılığı inşaat ve satış vaadi sözleşmesi) satış esnasında masaya konulmayabiliyor.
Ömrü boyunca yaptığı birikimini riske ederek “daire alan” insanımız ara sıra heyecanla inşaat alanına gidip inşaatın durumunu kontrol eder. Aldıkları ev ile muhit değiştireceklerse, tatlı bir heyecanla çocukların okulları, işe gidiş geliş şekilleri üzerine kafa yormaya da başlarlar. Aile bireylerinin tamamına yayılan heyecanla dairelerine yerleşme planlarını yaparlar.  
Senetle alım yapan iyi niyetli insanımız, senetlerini de mütemadiyen aksatmadan öder. Aman bir ihtar yemeyeyim, itibarım onurum diye kendi yükümlülüğü olan ödemelerinin üzerine titrer adeta.  
Ancak, daire aldıkları müteahhit/inşaat şirketi cephesinde durum nasıldır? Müşteri memnuniyetine önem veriliyor mu? Satış sonrası bilgilendirme, iş akışı, çalışma sistemi, resmi işlemler anlamında bilgi akışı düzenli sağlanmakta mıdır? 
nşaat şirketi topladığı paraları acaba sadece sizin daire aldığınız proje için mi kullanmaktadır? Yoksa daha önceki veya yeni projelerini veya borçlarını finanse etmek için mi kullanacaktır? Daire alan müşterinin ve de devletin bu tür bir denetleme için  mekanizması yoktur. 
İnşaat şirketi iflas ederse, ruhsat iptal edilirse, inşaat resmi mercilerce durdurulursa, arsa sahibi ile inşaat şirketi davalık olursa, arsa veya daireler üzerine tedbir konulursa, zaten var olan veya alıcıların haberi olmadan konulan ipotek için paraya çevrilmesi yoluna gidilirse vs gibi sebeplerle İnşaat şirketi bir şekilde işi yürütemezse ne olacaktır?   
İşte o zaman bu olayın en büyük mağduru bireysel alıcılar ve aileleri olmaktadır. Toprak sahipleri de mağdur olurlar pek tabii olarak. Ancak onların mülkleri yerindedir en azından.
Bu durumda, parasını ödeyen ve senetlerini verip ödemelerini yapmaya devam eden alıcılar için çileli günler, aylar, yıllar başlayacaktır. 
Son zamanlarda, bu durumlardaki mağdur alıcılar açısından, Tüketici Mahkemeleri nezdinde olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. 


SEKTÖRDEKİ BÜYÜK TEHLİKE

Günümüzde, insanların ikamet amaçlı konut sahibi olmaları bizzat sayın Başbakanımız ve hükümetimiz  tarafından da teşvik edilmektedir. Ancak inşaat şirketlerine yönelik işi bitirmesine odaklı mali denetim sadece Toki ve Emlak GYO’nun içinde olduğu projelerde yapılmaktadır. 
Sektör suiistimale çok açık bir kurtlar sofrasına dönmüş gibi.
Piyasada konut üreten firmaların konut fiyatı ve satış uygulamalarında müthiş farklılıklar olabilmektedir.
Bir tarafta m2 si 5-6 bin dolarlarda satılabilen konutlar varken diğer tarafta ise m2 si 800,00 TL ye satılan daireler dahi bulunmaktadır.
İnşaat şirketlerine, yapı denetimi  ve belediyelerce de  bir çok denetim mekanizması uygulanmaktadır ancak; işin bitirilmesine odaklanan Mali bir denetim yoktur. 
Proje maket aşamasındayken, bazı firmalar, kat irtifakı dahi tesis etmeden Banka kredisi kullandırabilirken, bazıları peşin veya senet alarak satış yapmaktadır. Senetli satışın adı da müşteri memnuniyeti için! “sizi biz finanse ediyoruz” dur. 
Ama aslında müşteriler satıcıları finanse ediyordur. Zira alınan senetler, çalışılan bankaya teminat olarak konularak bankalardan inşaat için finansman sağlanmış olmaktadır. Ya da senetler ciro edilerek/temlik edilerek borçlara karşılık taşeronlara, bankalara verilmektedir. 
İnşaat şirketleri, bir proje için topladıkları finansmanı (daha doğrusu SAT YAP mantığı ile maketten satışla toplanan parayı) sadece o işe hasretmeleri konusunda bir denetim mekanizması da kurulmalı.
Aksi halde halen PATRON ŞİRKETİ olan ve kurumsallaştığı söylenemeyen inşaat şirketlerinde yanlış bir karar veya yanlış bir ek yatırım “parasını hepten ödeyip hiçten bir konut sahibi olan” mağdurların çoğalmasına neden olacaktır. 
İnşaat şirketi/müteahhit mağduru olan bir çok mağdur vatandaşımız var.  Mağdurlar birbirleriyle iletişim kurmak ve ortak hareket edebilmek için sosyal iletişim ağlarında ve mail gruplarında organize olmaya çalışıyorlar. 
Her an yeni mağdur grupları da medyaya yansıyabilir. Bu mağduriyetler, sosyal bir patlamaya yol açabilecek boyutlara ulaşmadan yetkililerin olaya el atması gerekmektedir.
İstanbul, Türkiye’nin belkemiği, inşaatçılar için de müthiş bir cazibe merkezi. Bu cezbediciliğe sebep, farklı sektörlerden inşaat işine  girenler veya halen bu sektöre girmeye çalışanlar da var. Bu da haliyle rekabeti artıracak bir olgu. Rekabet ve arz fazlası da her zaman sönen veya patlayan balonları da beraberinde getirecektir.
Ev alırken, tapu kayıtlarını, müteahhitleri, inşaat şirketlerini, sözleşmenin detaylarını  araştırın. Şeffaf olarak her bilgiyi önünüze koyan güvenilir firmaları tercih etmeye çalışın.
Tüm yazdıklarım bir yana, dürüst çalışan, iyi niyetli olup; müşterileri, devlet, idari merciler ve kamuoyu  nezdinde  saygın yeri olan inşaat şirketleri bir yana. Dürüst çalışan firmaları tenzih ederim.
“BALIK BAŞTAN KOKAR" atasözü mucibince "şehirler de başşehirden kokar" diyelim.
İnşaat, tüm iş kollarına bir şekilde yarayan lokomotif bir sektör. 
İnşaatın başkenti ise İstanbul.
İstanbul kokarsa (ki kokular artık parfümle, deodorantla, göz boyamayla giderilemeyecek boyutta) tüm Türkiye’de inşaat sektörü büyük yara alır. 
“Konut Mağdurları” ve sektör temsilcileri ile konu acilen masaya yatırılmalıdır. Her an toplumsal bir patlamaya dönüşme gücü olan kanayan bu yaranın tedavisi için geçici pansumanlar değil kalıcı yasal çözümler bulunmalıdır. 
Ancak, ivedi olarak yaşanmakta olan büyük çaplı mağduriyetler tespit edilerek bunların çözülmesi için yetkili/etkili makamlarca konunun üzerine gidilmesi gerekmektedir. 
Bizden söylemesi!


Av. Vedat ORUÇ


(Bu yazı, sayın Av. Vedat ORUÇ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)