İSTANBUL (AA) - Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı iş birliğiyle bu yıl 9'uncusu düzenlenen "İstanbul Edebiyat Festivali"nde, "Yücel Çakmaklı" konuşuldu.

Sultanahmet'teki Kızlarağası Medresesi'nde gerçekleşen panelde konuşan yönetmen Mesut Uçakan, yapımcı, yönetmen ve senarist Yücel Çakmaklı ile çok yakın dostlukları olduğunu belirterek, Çakmaklı'nın sinema alanında yeni bir dönemi başlattığını söyledi.

Uçakan, Yücel Çakmaklı ile ilgili anılarını aktararak, "Bir halkın sağduyusunu oluşturan kişiler olarak, Yücel Çakmaklı ile Milli Türk Talebe Birliğinde (MTTB) sinema serüvenine başladığımız, film çektikçe ilerleyen ve sık sık beraber olduğumuz, dostluğumuzun ilerlediği bir süreci yaşadık." dedi.

Çakmaklı ile dava heyecanı içerisinde, inancı hakim kılma cehdiyle filmler yaptıklarını söyleyen Uçakan, şöyle devam etti:

"Yücel Çakmaklı fikir olarak, kendi bulunduğu noktada ve durduğu yerde sinemanın diğer yüzüne karşı dini bir sinemaydı ama diğer yüzüne karşı da son derece kozmopolit ve doğru bir yerde duruyordu. O kapıyı açması hepimize çok farklı bir cesaret verdi ama Yücel ağabeyin ruhu, kendi içindeki kozmopolit tavrı, İslam'a bakışındaki din göstergesi anlamına kesinlikle gelmemeli. Çünkü bir müftü çocuğu olarak, o konuda ciddi manada bilinçli olduğunu düşünüyorum. Stratejisini doğru belirleyen ve bunu doğru yönlendirebilen bir kişiliğe sahipti."

- "Çakmaklı, 2002'den sonra neden film çekmedi?"

Sinema tarihçisi Burçak Evren ise Çakmaklı ile farkı düşüncelerde olmalarına rağmen güzel bir arkadaşlıkları olduğunu dile getirerek, "Yücel Çakmaklı-Milli Sinemanın Kurucusu" kitabını yazarak bu dostluğu perçinlediğini belirtti.

Evren, "Yücel Çakmaklı'nın 'milli sinema' ile pek alakası yoktur. Bir ara MTTB'de Halit Refiğ ve Metin Erksan'ın başını çektiği ulusal sinema, -ki böyle bir sinema da yok-, sadece içi doldurulamayan bir sinemadır. Erksan'la yaptığım bir söyleşide, 'Ulusal, mulusal sinema diye bir şey yok, onu biz uydurduk' dediğini de aktarayım." diye konuştu.

"Milli Sinema" kavramının tartışılması gerektiğine dikkati çeken Evren, şunları kaydetti:

"Niye Milli sinema? Çünkü 1970'lerin Türkiye'sinde 'dini sinema' diye bir terimi ortaya koyamazdınız. Bu ticari açıdan iticiydi ve hiçbir yapımcı da para yatırmazdı. Onun için milli sinema, dini sinemanın bir kamuflesi oldu. Daha sonra ulusal sinemayla birleştirilmesi de gerçekleşmedi."

Yücel Çakmaklı'nın ilk filmlerinin, Yeşilçam'ın argümanlarını kullanarak Yeşilçam'a alternatif olduğu için tutulduğunu dile getiren Evren, Çakmaklı filmlerinin 'Minyeli Abdullah'tan sonra renk değiştirdiğini savundu. Televizyonda ise, '4. Murat', 'Kuruluş', 'Küçük Ağa', 'Aliş ile Zeynep' gibi yapımlara imza attığını dile getirdi.

Yücel Çakmaklı'nın son yıllarına da değinen Evren, "O film yapamamanın verdiği düş kırıklığını, hırçınlığını ve belki de ezikliğini yaşadı. Onun için 'milli sinema'ya misyon sineması diyorum. Milli sinema bir sanat akımı olarak Türk sinemasında çıkmadı. Bir boşluktan yararlanarak, inanç sınırları içerisindeydi, inancın sinemaya yansıması olarak çıktı." dedi.

Çakmaklı'nın kendi inancına yakın insanların iktidarında film yapamadığını savunan Burçak Evren, "Neden televizyonda, 'biz mağduruz, inancımızı sinemada gösteremiyoruz' diye feryat eden insanlar, 2002'den evvel bütün filmleri çektiler de 2002'den sonra paramız yok diye siyasi iktidarı buldukları vakit, niye film çekmediler? Siyasal iktidar mı buna ihtiyaç duymadı yoksa argümanları mı değiştirmek zorunda kaldılar? Sanıyorum üzerinde durulacak tek sorun budur." tespitinde bulundu.

"9. İstanbul Edebiyat Festivali", 2 Aralık'ta düzenlenecek ödül töreniyle sona erecek.