İSTANBUL - Türk tiyatro ve sinemasının en büyük isimlerinden Erol Günaydın, 79 yaşında hayatını kaybetti. Günaydın'ın vefatını kızı Günfer Günaydın, ''Babamı kaybettik'' diyerek Twitter'dan duyurdu.

Günaydın'ın kızı Günfer Günaydın, babasının bir süre önce Bodrum'dan İstanbul'a sevk edildiğini, babasının vefat haberini aldıktan sonra hastaneye gittiğini çok üzgün olduğunu ifade etti.

Erol Günaydın, Bodrum'da 6 Eylül'de KOAH alevlenmesine bağlı gelişen solunum ve dolaşım ve böbrek yetmezliği rahatsızlığı nedeniyle tedavi altına alınmış, 22 Eylül'de İstanbul'a sevk edilmişti.

17 Ekim Çarşamba günü toprağa verilecek
Günaydın'ın kızları Fatoş ve Günfer Günaydın, Acıbadem Kadıköy Hastanesi'nin önünde gazetecilere açıklama yaptı.

Günfer Günaydın, ''Babam, uzun süredir tedavi görüyordu. Ancak bu sefer hastaneden çıkamadık. Ama bu hastane elinden geleni yaptı. Maalesef Bodrum'da çok iyi bakılamadı. Bodrum'da daha iyi olanaklar olsaydı, belki daha iyi olacaktı. Çok direndi'' dedi.

Şuuru kapanmadan önce en son Bodrum'da konuştuklarını anlatan Günaydın, ''Oradan buraya gelmek istiyordu, burada daha iyi bakılacağını düşündüğü için. Burada da 2 hafta boyunca çok direndi. Bugün ablam geldi. Onu sabah gördü. Ondan sonra da maalesef kaybettik'' diye konuştu.

Günaydın, Bodrum'da yoğun bakım olanaklarının iyi olmadığını belirterek, ''Burada olsaydı, şu anda yanımızda olacağını düşünüyorum. Kimseyi suçlamıyorum ama maalesef bazı olanaklardan dolayı... Burada çok daha iyi bakıldı. En azından buraya gelmek istiyordu, İstanbul'a. Getirdik. İçimiz rahat'' ifadesini kullandı.

Babasının vefatından önce yapmak istediği bir proje olup olmadığının sorulması üzerine Günaydın, şöyle konuştu:

''Yoğun bakıma girmeden önce odadayken taksiciliğe başlayayım filan dedi. En son bir televizyon kanalında çıktı. Sağlığındayken çok şey yapmak istedi de insanlar biliyorsunuz öldükten sonra değer biliyor demeyeceğim de... Çok istediği birkaç proje vardı, iptal edip başka şeyleri seçtiler. Üzülmüştü onlara da... Ama çalışmayı çok seviyordu zaten. Babam çok yaşamak istiyordu. Gerçekten bugün inanamıyoruz.''

'KİMSEYE KIRGIN DEĞİLDİ'
Günaydın, babasının kimseye kırgın olmadığını ve bir vasiyeti bulunmadığını belirtti.

Günfer Günaydın, Erol Günaydın için 17 Ekim Çarşamba günü Ses Tiyatrosu'nda tören düzenlemeyi düşündüklerini, Günaydın'ın cenazesinin Teşvikiye Camisi'nde ikindi vakti kılınacak cenaze namazının ardından annelerinin yanına Feriköy Mezarlığı'na defnedileceğini bildirdi.

Fatoş Günaydın da ''Ne kadar uzun süre yoğun bakımda olsa da biz hep babamın çıkacağını düşündüğümüz için... Çünkü babam çok güçlüydü. Daha önce de böyle yoğun bakıma girip, hep çıktı. Hastanede yattı hatta 4 ay önce. Biz böyle bir şey beklemiyorduk'' diye konuştu.

Fatoş Günaydın, kız kardeşleri Ayşe Günaydın'ın da Bodrum'dan İstanbul'a gelmek üzere yola çıktığını söyledi.

SAHNEDE BİR ÖMÜR
1933'te Trabzon Akçaabat'a dünyaya gelen Günaydın, tiyatroya Galatasaray Lisesi bünyesinde başladı. Günaydın, 1955'te Haldun Dormen Cep Tiyatrosu'nda ''Papaz Kaçtı'' adlı oyun ile profesyonel aktörlük hayatına giriş yaptı.

1960'da 'Yeşil kurbağalar' ile ilk sinema filminde oynayan Erol Günaydın, elli yıllık bir süre içinde çok sayıda filmin ve tiyatro oyununun yanı sıra dizilerde de oynadı.

Nasreddin Hoca tiplemesi, meddah gösterileri, seslendirmeleri ve canlandırdığı diğer pek çok karakter ile tiyatronun büyük ustalarından kabul edilen Günaydın'ın nehir-söyleşisi 2007 yılında 'İki Kalas Bir Heves' adında kitaplaştırılmıştı.

Günaydın, 1967 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'Güzel Bir Gün İçin' filmiyle , En İyi Senaryo ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödüllerini kazandı.

Sıcak Bir Gülümseme...
Sayısız tiyatro oyununda, filmde ve dizide rol aldı Günaydın. Kimi zaman yüzünde, görenin içini acıtan sıcak bir gülümseme oldu kimi zaman gözyaşı...

Bir dönemin çocuklarının ilgiyle izlediği ''Ayı Yogi'' karakterine sesiyle can veren Günaydın, son nefesine kadar sahnede sevdiği gibi, sevgiyle olmaya devam etti...

Kendisiyle yapılan söyleşilerden oluşan ''İki Kalas Bir Heves'' adlı kitapta, ''İnsanlar hayatımın en büyük serveti. Bütün gezdiğim yerdeki insanlara hep sevgiyle baktım, onlardan da sevgi gördüm. Kimseye kızamadım, herkese hak verdim. Belki bu sevgi dağıtımı beni çok mutlu ediyor. Bu sevgiyle belki bana hayat verdiler, nefes aldırdılar. Her zaman gülüyorum, gülümsüyorum. N'apayım...'' sözcükleriyle içinden taşan sevgiyi kelimelere döken Günaydın, hayata gözlerini Trabzon'un Akçaabat ilçesinde açtı.

Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra profesyonel oyunculuk hayatına ''Papaz Kaçtı'' oyunundaki rolüyle adım atan Günaydın, Fransız ekolüyle gelenekselliği birleştirerek, Halide Edip Adıvar'ın unutulmaz eseri ''Sinekli Bakkal'' filminde Kız Tevfik tiplemesiyle ''zenne''liği denedi.

Yıllarca zenne olarak sahneye çıkan Günaydın, çocuk tiyatrosu kurup uzun seneler vatan toprağını karış karış dolaşarak halkı sanatla buluşturmaya çalıştı.

Meddahlık geleneğinin son temsilcilerinden
Kimi Akşehir'de Nasrettin Hoca kimi Ramazan'da meddah olarak gördü onu. Sanatçı, en sevilen diziler de filmlerde de rol aldı, küçük rollerin büyük sanatçısı da oldu...

Son yıllarda kendine özgü hiç de azımsanamayacak bir kitle edinen bir dizide, yatalak baba rolüyle izleyicinin gönlünde taht kuran Günaydın, bu rolü aslında biraz da mecburiyetten yatarak oynadı.

Günaydın, rahatsızlığının etkisiyle yürümekte zorlanmaya başladığında aslında seyirciye, elde ettiği başarının ve sevginin ne kadar haklı bir ''başarı'' olduğunu da gösterdi. Yattığı yerden sadece mimikleriyle oynayan Erol Günaydın, uzun süre bu başarısıyla konuşuldu.

Dizideki küçük rolünü öylesine işledi, öylesine süsledi ki beyaz camın karşısındakilere ''vay be'' dedirtmeyi başardı.

'Beni en çok etkileyen şey ahşaptır'
Ve günlerden bir gün tiyatroya olan aşkı sorulan Günaydın, buna şöyle cevap verdi:

''Tiyatroda beni en çok etkileyen, ahşaptır. Öyle güzel ahşaptır ki mis gibi kokar. Tiyatroya ilk girdiğimde o kokuyu aldım. Dedim ki tevekkeli değil, ustalar, 'iki kalas bir heves' derlerdi. İşte o kalasların kokusu sinmiş tiyatroya, benim hevesimle birleşmiş. O koku, hiçbir yerde olmayan bir kokudur. Vazgeçemediğim budur.'' (NTV)