Türkiye, içerden ve dışardan kuşatılmış, tehdit edilmektedir. Tehdit, P.K.K.’ dan gelmektedir. Müttefikimiz A.B.D., P.K.K.’nın arkasındadır. Türkiye’mizi güneyden kuşatan P.Y.D. için, bizim kara ordumuz demekte, P.Y.D. teröristlerini hem eğitmekte, hem silahlandırmaktadır. P.Y.D.’ye verdiği silahların bir kısmının P.K.K. teröristleri için verildiği muhakkaktır. İsrail’in istihbarat örgütü Mossad da  P.K.K. lehine Türkiye’de terörist eylemler düzenleyebilir, belki de düzenlemişlerdir.

Ama Türkiye’nin şu anda silahlı çatışmaya girdiği A.B.D. ve İsrail değildir. Nereden beslenirlerse beslensinler, Türkiye’yi P.K.K. tehdit etmektedir. Askerimiz ve polisimiz P.K.K. teröristleri ile çarpışmaktadır.

P.K.K. yı iyi tanımak lazım. P.K.K. son derece hain ve tehlikelidir. A.B.D.’nin yardımını kafi görmemiş, uçağının düşürülmesi sebebiyle Rusya ile ilişkilerimiz bozulunca Selahaddin Demirtaş hemen Rusya’ya gitmiş, Rusya’dan yardım istemiştir. Kandil elebaşlarından, Cemil Bayık’ın da Rusya’ya gittiği duyulmuştur. P.K.K., A.B.D.’den yardım almaktadır. A.B.D.,  P.K.K. yı kendi menfaatleri için kullanmaktadır. P.K.K., A.B.D.’nin yardımına muhtaçtır ancak, A.B.D.’nden müstakil de hareket edebilmektedir.

Selahaddin Demirtaş Rusya’da iyi karşılanmış, Rusya Dış İşleri Bakanı Lavrov, Demirtaş’ın ziyaretinden sonra Türkiye’ye, P.K.K. ile anlaşmaları tavsiyesinde bulunmuştur.

Askerimiz ve polisimiz, Diyarbakır Sur’da, Şırnak’ta, Cizre’de, Nusaybin’de P.K.K. teröristleri ile savaşmakta, P.K.K. nın açtığı hendekleri kapatmaya çalışmaktadır. Askerimiz ve polisimiz başarılıdır. P.K.K. yı mutlaka şehirlerden atacaktır. Ancak P.K.K., ellerinde silahla çarpışanlardan ibaret değildir.
P.K.K., T.B.M.M.’ne girmiş, Devletimize meydan okumaktadır. P.K.K., Türkiye’mizin bütün üniversitelerinde, bütün kurumlarında örgütlenmiştir. P.K.K. ile mücadele, yalnız askere, yalnız polise bırakılamaz. P.K.K. ile top yekûn mücadele edilmelidir. Devletin bütün kurumları P.K.K. ile mücadeleye katılmalı, silahlı kuvvetlerimizin arkasında olmalıdır.

“Bu ülkenin akademisyenleri ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız.”

Başlığı altında bir bildiri yayınlandı. Bildirinin altında, Türkiye’mizin hemen her üniversitesinden akademisyenlerin imzaları var.

Bildiride, Devletimiz vatandaşlarını Sur’da, Nusaybin’de, Silvan’da, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte. Ağır silahlarla saldırarak yaşam hakkı özgürlük ve güvenlik hakkı işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere, anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.
Bildiri bu şekilde devam etmektedir. İstekleri var. Hükümetin, Kürt Siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritası oluşturmasını, müzakerelere başlamasını, müzakerelerde geniş katılımlı gözlemciler bulundurulmasını talep ediyorlardır.

Bildirinin P.K.K. nın görüşlerini yansıttığı açıktır. Kürt iradesinin talepleri dediği, P.K.K. nın talepleridir. Güneydoğu bölgelerimizdeki vatandaşlarımızın P.K.K. nın yanında olmadığı, P.K.K. nın, güneydoğu bölgelerimizde yaşayan halkımızı temsil etmediği Silopi’den, Cizre’den, Diyarbakır Sur’dan, Nusaybin’den televizyonlarda verilen görüntülerle açıkça anlaşılmıştır.

Bildiriyi, 1128 akademisyen imzalamıştır. Bildiriyi demokratik bir eylem olarak hoş görmek mümkün değildir. Bildiriciler, P.K.K. nın silahlı kalkışmasının arkasında durmuştur, halkın çektiği sıkıntıları,  askerimizin ve polisimizin, terörist kurşunları ile şehit edilmesini görmezden gelmişlerdir.

Bildiriciler suç işlemişlerdir. Haklarında mutlaka cezai kovuşturma yapılmalıdır.

Geçenlerde okuduğum bir yazıda Boğaziçi Üniversitesi Folklor Gurubu’nun bir kaset hazırladığı, kasette P.K.K. propagandası yapıldığı, bazı tutuklu P.K.K. lıların, bu arada Ege Üniversitesi’nde Fırat Çakıroğlu’nu öldüren P.K.K. lı teröristlerin serbest bırakılmasının istendiği yazmaktadır. Olay vahimdir. Bu, araştırılmalı, haberin gerçekliği varsa üzerine gidilmeli, suçlular cezalandırılmalıdır. 

Yine okuduğum başka bir yazıda, Ege Üniversitesi’nde öldürülen Fırat Çakıroğlu’nun, yapılan ilk duruşmasında önemli bir tanık, bildiklerini anlatmaya başlar. Sanıklar aleyhinde, delil olacak şeyler söylemektedir. Tam o sırada duruşmaya on dakika ara verilir. On dakika aradan sonra tanık tekrar dinlendiğinde, bu defa ağız değiştirir, sanıklar aleyhinde tek kelime söylemez. Bu da önemlidir. Yetkililerin bu iddiayı da araştırmaları gerekir.
Türkiye dışardan ve içerden ablukaya alınmıştır. Şimdi yeni anayasa yapmaktan bahsediliyor. Mevcut anayasa, ısrarla söyledikleri gibi Türkiye’nin ilerlemesinin önünde engel değildir. Yeni anayasa ile Anayasa’nın başlangıç hükümlerini kaldırmak, ilk dört maddesi ile 66. maddesini yani; ”T.C. Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür”  hükmünü Anayasa’dan çıkarmak istiyorlar.  

Anayasa’dan Türk kimliğinin çıkartılmasını isteyen P.K.K. dır. Abdullah Öcalan’ı İmralı’da ilk defa sorguladıktan bir ay kadar sonra bize bir dilekçe gönderdi. Dilekçesinde, sorgusunda bazı önemli konuları açıklayamadığını, tekrar dinlenirse bu önemli konuları da açıklayacağını söylüyordu. Tekrar İmralı’ya gittik ve Abdullah Öcalan’ı dinledik.

Abdullah Öcalan işlediği suçla ilgili bize yeni hiçbir şey anlatmadı. Tutuklanmış olmasının şokunu üzerinden atmıştı. O şartlarda bize ideolojisini anlatmaya, kabul ettirmeye çalışıyordu.

“Türklerle Kürtler bin yıldır birlikte yaşıyor, yine birlikte yaşayabiliriz. Cumhuriyetin iki kurucu halkı vardır. Türkler ve Kürtler. Ancak cumhuriyetin demokratikleşmesi gerekir. Cumhuriyet demokratikleşirse, Türklerle Kürtler bir arada yaşarlar.”  Dedi.

Abdullah Öcalan’ın, iki milletli, iki dilli bir T.C. Devleti istediği açıktı. Tabii buna göre anayasa değişikliği yapılması gerekirdi.

Dolmabahçe Mutabakatında, Abdullah Öcalan’ın bu isteği göz önünde tutulmuş ve Türk kimliği bu sebeple Anayasadan çıkarılmak istenmiş ve halende çıkarılmak istenmektedir.

Ben, idarecilerimizi anlayamıyorum. P.K.K. ırkçı bir örgüttür, amacını da saklamıyor, açıkça amacının ne olduğunu söylüyor. “Ben, Büyük Kürdistanı kuracağım” diyor. Büyük Kürdistan nerede kurulacak? Türkiye, Irak, İran ve Suriye toprakları üzerinde kurulacak. Suriye’nin kuzeyinde P.Y.D., A.B.D.’ nin desteği ile kantonlar kurdu. Cizre, Silopi, Sur ve Nusaybin’de hendekler kazması, buralara silah yığması, topraklarımızda hakimiyet kurmak içindir.
Türkiye’nin, P.K.K. nın amacının, Büyük Kürdistan’ı kurmak olduğunu görmeleri, Türkiye’nin birliğini bozacak eylemlerden sakınmaları gerekirdi. Oysa tam tersini yapıyorlar. Anayasa’dan milli bütünlüğümüzü, vatan bütünlüğümüzü koruyan hükümleri çıkarmak istiyorlar. Türk kimliğini Anayasa’dan çıkarmak istiyorlar. Birlik olmamız, P.K.K. dan ve P.K.K. yı destekleyenlerden  gelen tehlikeleri, milletçe birlikte karşılamamız gerekirken, hükümetimiz, milli birliğimizi bozacak yeni anayasa yapmaya hazırlanıyor. Bu yeni anayasa, P.K.K. nın işini kolaylaştırır.

Hükümetin iyi düşünmesi ve bu yanlıştan mutlaka vazgeçmesi gerekir.

Talat ŞALK
Emekli Cumhuriyet Savcısı


(Bu köşe yazısı, sayın Talat ŞALK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)