İkisi de saf Anadolu çocuğu hakimler, ama birine koşulsuz saygı duyarken diğerine biraz kızar biraz da üzülürüm…

Işıl bey, nice zorluklara göğüs gererek okuyabilmeyi başarmış binlercesi gibi hukuk fakültesini başarı ile bitirip diplomasını bileğinin hakkı ile almış; Anadolu'nun en ücra köşelerinde görevini başarı ile yerine getirmiş; maaşı o kadarına yettiği için altı ahır olan evlerde oturmuş; bütün meslek hayatı boyunca dürüstlüğüne, insanlığına ve bir hakim olarak da bilgisine, tecrübesine tek kötü söz getirmemiş; bu hasletleri ile Yargıtay üyeliğine seçilmiş; yıllarca görev yapmış, nice içtihadın oluşumuna katkıda bulunmuş, uzmanlık alanında kitaplar yazmış, kararları bilimsel konferanslarda hararetle tartışılan pek çok değerli bir hakimdir. Yargıtay'da bir daire başkanı iken emekli olmuş; avukatlığa ve iş takibine girişmekten özellikle kaçınmış, kendisini hukuk eğitimine adamıştır. Kendisine bir insan bir hakim ve en çok da zorluklara rağmen başarmış bir Anadolu çocuğu, meslek ağabeyi olarak sonsuz saygım vardır.

Allah sağlıklı ve uzun ömürler versin, imkanı olursa biyografisini ve anılarını yazsın dilerim.

Diğeri de kıymetli bir Anadolu çocuğudur; insan olarak bir kötülüğünü görmedim, duymadım. O'nun da nice zorluklar yenmiş, birilerinin elinden tutması ile okumayı başarabilmiş biri olduğunu tahmin edebilirim. Ancak bir hakim olarak geldiği yerleri bileğinin hakkı ile hak ettiğinden şüphe ederim. Odaklandığım tür davalara bakan bir mahkemeye atanınca kendisini tanıdım. Tecrübesizliği hemen ortaya çıkmış; ancak, çok hızlı bir şekilde öğrenmeye başlamıştı. Ancak, kısa bir süre sonra Yargıtay üyeliğine atandı. Daha 40'lı yaşlarında çiçeği burnunda bir hakimin 25 yıl boyunca görev yapmak üzere Yargıtay üyesi atanmasına çok şaşırmıştım. Sanki zembille gelmiş, zembille gitmişti!

Atandığı makam için yeterli bilgi ve tecrübeyi kazanmadan, o makamın gerektirdiği kadar olgunlaşmadan yetki ve görev verilen birinden beklenen hatalara düştü; yeterliliğinin ve tecrübesinin sınırlarını bilen avukatların temyiz duruşmalarında yüzü kızardı.

En son duyduğuma göre üyelikten atılmış.

O zaman da üzülmüştüm çünkü o önemli makama Işıl bey gibi herkesin bilip teslim ettiği hasletleri ve liyakatı ile hak edenler değil, arkası olanlar, zembile binenler atanmıştı; şimdi de üzülmedim diyemem çünkü bir memleket evladını hepten ve kötü bir yolda kaybetmiş olduk.

Dileğim bundan sonra böyle önemli makamlara atamalar tamamen liyakata dayalı olsun, kimin hangi hasletler sebebiyle atanacağı kamuoyuna ve ilgililere açıklansın ondan sonra atama yapılsın.



"Yazarın izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."