Hürriyet'ten Melis Alphan'ın kaleme aldığı yazıyı okuyucularımızla paylaşıyoruz. İşte o yazı;

11'inde evlendirildi 12'sinde doğurdu mahkeme 15 gösterip davayı düşürdü
 
Kız çocuğu bir yıl sonra, yani daha 12 yaşındayken ilk çocuğunu doğuruyor.
 
2013’te nüfus müdürlüğüne başvurup oğlunu kaydettirmek isterken, yetkililer çocuğun doğum tarihine göre annenin doğurganlık yaşının küçük olduğunu tespit ediyor ve durumu savcılığa bildiriyor.
 
Savcılık soruşturma başlatıyor.
 
Mağdurun evlendirildiği çocuk, onun anne ve babası ile mağdurun anne ve babası hakkında ‘çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçundan iddianame hazırlıyor.
 
İddianamede, mağdurun 2006’da görücü usulü ile evlendirildiği ve iki çocuk doğurduğu vurgulanıyor.
 
Mağdurun doğum tarihi 15 Eylül 1994 olarak kayda geçerken, mağdurun evlendirildiği tarihte 12 yaşında olduğu kaydediliyor.
 
Eylemin, mağdurun 15 yaşına girmediği 15 Eylül 2009’a kadar sürdüğünü kaydeden savcı, şüphelilerin iştirak halinde suç işlediğini belirtiyor.
 
İddianamede şüphelinin, mağdurun anne ve babası ile damadın anne ve babasının hapsi isteniyor.
 
Mağdurun babası kızının kendi isteğiyle görücü usulü ile evlendiğini, damadın babası ise evlilikte iki tarafın da rızası olduğunu, baskı ve zorlama olmadığını söylüyor ve “Kızı kaçırıp zorla evlendirmedik.
 
Ailesi verdi ve düğünlerini yaptık” diyor.
 
Mağdur ise “Kendi isteğim ile ilişkiye girdim ve kendi rızam ile evlendim” derken, ilk çocuğunu 21 Şubat 2007’de doğurduğunu söylüyor.
 
Bebek 5 ayda doğup yaşayamayacağına göre, suçun işlendiği tarihte mağdurun iddianamede belirtildiği gibi 12 değil, 11 yaşında olduğunu anlıyoruz. 

Belli ki savcı bu hususu kaçırmış.
 
Aylara, günlere takılmamış.
 
Evlendirildiği tarihte mağdurun 11 veya 12 yaşında olması hukuken bir fark yaratmıyor ama olayın vahametini ortaya koyuyor.
 
Peki gerçekler açık ve ortadayken, mahkeme ne karar veriyor dersiniz?
 
Suç tarihinde 11 yaşında olan kız çocuğunu sanki 15-18 yaş grubundaymış gibi gösteriyor ve davanın düşürülmesine hükmediyor.
 
Mahkeme, mağdur ve sanıklar düğün tarihinin 2006 olduğunu söylemesine rağmen, gerekçeli kararda evlilik tarihini 2009 kabul ediyor.
 
Bu dosyaya çok aleni bir zihniyet sorunu yansımış.
 
Çok açık hile ile mahkeme, zihniyetini bu dosyada kılıfa uydurmuş.
 
‘Ortada rızayla yapılmış bir evlilik var (11 yaşındaki çocuk da olsa bu böyle), mutlular, iki çocukları var, Türk toplum ve ananelerinde bu mümkün’ diye bakan eril zihniyet bu.
 
O mahkemedeki başkan, iki üye ve savcı olmak üzere 4 kişinin çok net bakış açısı bu.
 
*
 
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nin Başkanı ve ÇAÇAV.
 
Eş Koordinatörü Avukat Gazal Bayram Koluman “Bu dosyada iki mağdur var; sadece kız çocuğu değil, 14 yaşında evlendirilen erkek çocuğu da mağdur.
 
Esas suçlular erkek çocuğu da bu suça iten ebeveynler, nikâhı kıyan imam ve düğüne iştirak eden herkes.
 
Buna dair yasa çok açık. İstismarın öğrenilmesi halinde hem vatandaşın hem de kamu görevlisinin bildirme yükümlülüğü var.
 
Bu olaya tanıklık eden herkes suçlu.
 
Mahkemenin şöyle bakabilmesini çok isterdim: ‘Buradaki iki çocuk da mağdur; bunu teşvik eden ebeveynleri cezalandıralım ki sonraki vakalarda bunun önüne geçebilelim.’”
 
Koluman’ın bir süre önce başına gelen bir olay aslında yargıdaki yaygın zihniyeti çok iyi anlatıyor.
 
Olay şöyle...
 
Çocuk İzleme Merkezi’nde (ÇİM) cinsel istismar mağduru bir çocuk var.
 
Savcı ÇİM’e gitmeyeceğini söylüyor. Koluman “Savcı bey, neden gelmiyorsunuz?” diye soruyor.
 
Savcı “Avukat hanım, burada farklı bir durum var” diyor.
 
“Nedir o durum?” diye sorduğunda, savcının cevabı şu oluyor:
 
“Burada çocuk gelin var. Bunlar yarın anlaşacak nasılsa. Ben isterim ki çocuğun ifadesi ÇİM’de değil, çocuk şubede alınsın ve bu işi kapatalım.”
 
Oysa bu çocuk zorla evlendirilmiş, bir defa cinsellik yaşamış, 5 aydır cinsellik yaşanmıyor diye kocası tarafından darp edilmiş ve evden kaçmış.
 
Türkiye bu öykülerle ve çocuk istismarı söz konusu olduğunda adaletin önünü zihniyetiyle tıkayan hâkim ve savcılarla dolu.



Kaynak: Hürriyet