2012 yılına kadar, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesinin B paragrafı çerçevesinde mülkiyet hakları iptal edilen arsa sahiplerinin 2B kapsamındaki taşınmazları iade veya tazminat başvuruları Maliye İdaresi tarafından hep reddedilmişti. Ancak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan davalar sonucunda; mülkiyet hakkını ihlal ederek, tapusunu iptal ettiği birçok yer için tazminat ödemek zorunda kalan Devlet, mülkiyet konusunda AHİM kararlarına uygun kanunlar yapmaya başladı.  Bu bağlamda, 2012 yılında 6292 sayılı Kanun kabul edilerek, Maliye İdaresi, daha önce ret kararı verdiği 2B kapsamındaki taşınmazları bedelsiz olarak iadelerine karar verdi. Böylelikle, Bakanlık oluru ile eski tapulara iade yolu açılmış oldu. Yani, 2B çerçevesinde mülkiyet hakları iptal edilen arsaların, 6292 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 1. Paragrafında işbu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki asıl arsa sahiplerine veya kanuni mirasçılarına iade edileceği açıkça belirtildi.

Ancak, 6292 Sayılı Kanunun uygulamalarında geçmişte yaşatılan hak mağduriyetlerinin bir başka şekilde tekrarı yaşanmaktadır. Eski arsa sahiplerinin bedelsiz iade haklarını kullanmaları için yapılan başvuruları hepsi reddedilerek; sadece, rayiç bedel üzerinden kendilerine satış yapılacak olan işgalcilerin başvuruları dikkate alındı. 

Bir başka deyişle, 6292 Sayılı kanuna açıkça aykırı şekilde gerçek arsa sahiplerinin yerine işgalcilerin “haksız” hakkı korundu. Bu şu demek; tapunuz iptal edildi, tarlanız elinizden alındı devlet çam ekti, ancak siz ekilen ağaçları söktünüz ve orayı tarla olarak kullanmaya devam ettiniz. Bu durumda mükâfatlandırılıyorsunuz tapunuz geçerli olup 2B başvurunuz olumlu değerlendirilecektir. İkinci durumda ise, tapunuz iptal edildi ve tarlanız orman haline geldi, siz de devletine saygılı bir vatandaş olarak kararlara uydunuz ve araziyi terk ettiniz. Ancak, sonradan başka üçüncü kişiler gelip sizin arsanızı işgal ediyorlar ve şimdi de bu işgalcilerin devlete gelir getirdiklerinden dolayı 2B başvuruları olumlu sonuçlanmaktadır. Daha açık ifadeyle, 6292 sayılı Kanun, mülkiyet hakları iptal edilen kişilerin sorunlarına çare bulma amacı gütmek yerine Hazine’ye gelir oluşturma amacı taşıdığı ve insanların haklarını teslim etmekte ihmalkâr davrandığı bir uygulamaya dönüştü[1].

Bununla birlikte, 6292 sayılı Kanun’da yapılan en büyük hata, hem eski tapu maliklerine hem de işgalci olarak mevcut yerlerde bulunan insanların aynı taşınmazlar için aynı anda idareye başvurmalarından kaynaklanmaktadır. Esasında burada yapılması gereken, asıl hak sahipleri olan eski tapu maliklerinin hak durumlarını kesinleştirmeden işgalcilerin başvurularının değerlendirilmemesi gerekirdi. Belirlenen süre içerisinde eski tapu sahipleri tarafından başvuru olmadığı takdirde, işgalcilerin başvuruları değerlendirilmeliydi. Veya en azından, 6292 sayılı Kanun 7. maddesinin 4. paragrafı uyarınca, devlet tarafından, iadesi mümkün olmayan arsalar için eski tapu maliklerine tazminat seçenekleri telif edilebilirdi. Ancak, bedelsiz iade talebi için başvuranların büyük kısmına mülkiyet hakları iade edilmediği gibi; kanunda öngörülmesine rağmen, ne tazminat ödendi, ne de eşdeğerde bir arsa verilmiştir.

Oysa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 8 Temmuz 2008 tarihli Turgut ve diğerleri (adil tazmin) - ihlal kararında[2]:

“… başvuranların tapuları iptal edilinceye ve Hazine adına tescil edilinceye kadar, taşınmazların hukuken maliki olduklarını ve mülkiyet haklarının tartışmasız delilini teşkil eden sicile güven ilkesinden yararlandıklarını, mülkiyet hakkından, kamu yararı bulunması nedeniyle mahkeme kararıyla mahrum kaldıklarını, ancak, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığını kaydederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamadığı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin Ek 1 nolu Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edildiğine” karar vermiştir[3].

AİHM tarafından verilen bu ve diğer[4] kararların ardından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 18 Kasım 2009 tarihinde vermiş olduğu kararında[5] da, AİHM’nin Turgut ve diğerleri[6] kararına açıkça atıfta bulunarak; arsanın ormanlık araziye dâhil olduğu gerekçesiyle mülkiyet hakkının iptal edildiği durumlarda, Medeni Kanun’un 1007. maddesinin[7] esasına dayanarak orman arazisine dahil olan arsaları ellerinden alınan arsa sahiplerine tazminat ödenmesi gerektiği yönünde emsal bir içtihat meydana getirmiştir. Yüksek yargı da daha sonra verilen birçok kararda bu içtihadı onamıştır.

Dolayısıyla, 2B alanları üzerlerindeki mahallelerin büyüklüğü ve devletin ihmali sonucu oluşmuş bu yapılardan kurtulmaya imkân vermiyorsa; bedelsiz tapu iadesi için başvuru yapan arsa sahiplerine 6292 sayılı Kanun 7. maddesinin 4. Paragrafı gereğince mutlaka tazminatın ödenmesi veya eşdeğerde bir taşınmazın verilmesi gerekir. Aksi takdirde, asıl arsa sahiplerini tazminattan mahrum bırakan 6292 sayılı Kanun’un amaç ve neticelerinin adil denge ilkesiyle bağdaşmadığı ve kamu yararı ile temel insan haklarının korunması arasında doğru dengenin oluşturulmadığı gibi gerekçeleriyle; AİHS 1 No’lu Ek Protokolün 1. maddesinin ihlali anlamına gelecek ve Türkiye büyük tazminatlar ödemeye devam edecektir.

6 Ocak 2018 günü kamuoyuna akseden haberlere göre;

"Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların 30 Mart 2014 tarihinden önce Hazine'ye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na da tahsis edilebilecek. Yapı kayıt belgesi sahipleriyle bunların yasal mirasçılarının talepleri üzerine Hazine taşınmazları bakanlıkça belirlenen rayiç bedel üzerinden doğrudan satılabilecek. Bu durumda elde edilen gelirlerin yüzde 50'si genel bütçeye, yüzde 50'si ise dönüşüm projeleri özel hesabına gelir olarak kaydedilecek.”

KHK ile hazineye ait ve hazine arazisi olarak 2B statüsünde olan arazilerdeki yapılar için “imar affı” getirilecektir. Bu çalışmanın içeriğinde 2B sahalarındaki satışı yapılamayan işgalli arsalardaki yapılar ve bağımsız bölümlerin de zilyedine satılması öngörülmektedir. Ancak daha önce tapusu olup da tapusu iptal edilen ve bedelsiz iade talep eden ancak iade talepleri reddedilen, zilyet de olmadığı için KHK ile getirilecek haktan da faydalanamayacak mağdurlar ortaya çıkacaktır.

Orman Vasfında olması gerekçesiyle özel mülkiyet tapusu iptal edilip, Ormana geçen araziler her nasılsa kısa süre sonra tekrar 2B ilan edilerek Hazine adına tescil edilmiştir. İşte mevzunun çözüm yolu tam burada yatmaktadır. Tapusu Orman vasfında olması sebebiyle iptal edilen arazilerin, tekrar 2B ilan edildikten sonra ESKİ MALİKLER ADINA TAPULANMASI GEREKİRKEN HAZİNE ADINA TAPULANMASI MÜLKİYET HAKLARININ İHLALİ NİTELİĞİNDEDİR. 

Tapu iade başvurularının “Kadastro sonrası şahıs adına oluşan tapu kaydının bulunmaması” “İmar parseli olmaması” vs sebeplerle reddedilmesi de hukuk mantığına aykırıdır. Bu mantık, imar uygulaması yapılmamış sahalardaki mülkiyet güvencesini de ortadan kaldırmaktadır. Tapu kaydı iptal edilen bir kişi araziden elini çekmişse ve o sırada bu arazi Hazine adına Orman sınırı dışına çıkarılmışsa ve de daha sonra bu araziye yeni kadastro uygulaması yapılmışsa Milli Emlak idarelerinin red nedenleri geçersiz kalmaktadır. Zira kadastro tarihinde arziden devlet eli ile el çektirilen kişiye “niye kadastroda adın geçmiyor” demek ve bu gerekçeyle tapusunu iade etmemek Hukuk Devleti ilkelerine aykırıdır.

2B arazilerinin sorunun çözülmesi amaçlanmıştır. Ancak genellikle Para girdisi olacak satış talepleri kabul edilmiş ancak iade talepleri ise genellikle reddedilmiştir. Yasada öngürülmesine rağmen iade taleplerine dair hüküm bir türlü açıklığa kavuşmamış, Maliye Bakanlığı genelgelerle yasa hükmüne yorum getirerek açıklamaya çalışmıştır.

Sonuç olarak, uygulamada yaşanan mağduriyetler, yetkililerce ciddi şekilde değerlendirilmeli, hak sahipliği ispatlanmış olan eski arsa sahiplerinin tapuları teslim edilmelidir. Bu taşınmazlar için işgalciler tarafından yapılan başvuruların değerlendirmesi yapılmadan önce, şayet varsa eski arsa sahiplerinin başvuru şartlarını taşıyıp taşımadıkları incelenmeli, bu yapılmayıp da bedelsiz iade talepleri geri çevrilmiş olan eski arsa sahiplerinin uğradıkları mağduriyetler giderilmelidir. 

Eski tarihlerdeki tapu kayıtlarının güncellenmesi sırasında söz konusu olan ihmaller, ilgili idarelerce karşılaştırılarak eksikliklerin giderilmesi suretiyle telafi edilmelidir. Bununla birlikte orman dışına çıkarma işlemleri eşitlik ve hakkaniyet ilkeleri gereği tüm ormanlarda bir kez uygulanmak koşuluyla süratle tamamlanmalıdır. Ancak orman dışına çıkarma işlemi eskiden olduğu gibi mutlaka koşullara bağlanmalıdır. Orman niteliğini kaybetme tarihi (31.12.1981) asla değiştirilmemelidir. Orman dışına çıkarılan alanlar, tarım alanı ve yerleşim alanı olarak iki guruba ayrılmalı ve ayrı koşullarda değerlendirilmelidir.  Yerleşim alanlarının imar/ıslah planları kısa sürede yapılarak işgalcilere rant sağlamayacak şekilde adalet ve hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda eski tapu maliklerinin mağduriyetleri de değerlendirilmelidir.

-----------------------------------

[1] Nitekim, bazı haber kaynaklarında, 2B arazilerinin, satılması durumunda hazineye 20 ila 25 milyar dolar gelir getireceği vurgulanmıştı. Bkz. http://www.konuthaberleri.com/2b-arsa-rayic-bedelleri-nasil-hesaplanacak-2b-nedir.html#

[2] Turgut and Others v. Turkey - 1411/03. Bkz. http://hudoc.echr.coe.int/eng-press?i=002-2018

[3] AİHM, davacılara Türkiye’nin 1.350.000 Euro (bir milyon üç yüz elli bin Euro) maddi tazminat ödemesine mahkûm etmiştir.

[4] Temel Conta Sanayi ve Ticaret A.S. (45651/04); Nural Vural (16009/04); Rimer ve diğerleri (18257/04); S.S. Göller Bölgesi Konut Yapı Koop. (35802/02); Hacısalihoğlu (343/04) vd.

[5] YHGK E.2009/4-383, K.2009/517

[6] Başvuru no: 1411/03, 8 Temmuz 2008.

[7] Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.