Prof. Dr. Ersan Şen yazdı;

Bu Kanunla amaçlanan, idari ve adli kolluk olarak faaliyet gösteren ve bu faaliyetleri sırasında kamu kudretini en etkin şekilde, özellikle zor ve silah kullanma ile hürriyet tahdidi olarak kullanan kolluğun objektif ve süratli bir şekilde denetlenebilmesi, kolluk memurları hakkında yapılan şikayetlerin etkin soruşturma usulüne uygun ve dürüst biçimde yapılmasının sağlanmasıdır.

Bu Kanunla, kolluk olarak görev yapan polis ve jandarma ile sahil güvenlik kolluğu hakkında dış denetim gelmiştir. Kolluğun iç denetiminin yeterli olmadığı, kolluk hakkında ileri sürülen iddiaların etkin şekilde araştırılmadığı, deyim yerinde ise üstlerinin kapatıldığı ve geciktirildiği eleştirilerine duyarsız kalmak istemeyen kanun koyucu, 6713 sayılı Kanun yoluyla kolluğun etkin şekilde denetiminin sağlanmasını hedeflemiştir. Elbette bu bir hedeftir; Kanunun ne derece iyi, dürüst ve etkin uygulanacağı, sonuçta kolluğun hukuka aykırı davranışlarında azalma olup olmayacağı pratikte kendisini gösterecektir.

6713 sayılı Kanunun 1. maddesinin 1. fıkrasında tanımlanan amaca göre; “Bu Kanunun amacı; kolluk şikayet sisteminin daha etkili ve hızlı işlemesini sağlamak, saydamlığını ve güvenilirliğini geliştirmek üzere, kolluk görevlilerinin işledikleri iddia edilen suçlardan veya disiplin cezasını gerektiren eylem, tutum veya davranışlarından dolayı idari merciler tarafından yapılan ya da yapılması gereken iş ve işlemlerin merkezi bir sistemde kayıt altına alınması ve izlenmesi amacıyla Kolluk Gözetim Komisyonunun kurulması, Komisyonun görevleri, yetkileri ve çalışma yöntemi ile kolluk şikayet sistemine yönelik diğer idari tedbirlere ilişkin usul ve esasları belirlemektir”.

Geçiş hükümleri, yürürlük ve yürütme maddeleri dahil toplam 14 madde ve teşkilat ile kadro ekinden oluşan 6713 sayılı Kanunun ayrıntılarından bahsetmeksizin, bu Kanunun yürürlüğe girmesi ile oluşabilecek soruşturmanın gizliliği ihlallerine ve buna ilişkin tehlikeye işaret etmek istemekteyiz.

Bugüne kadar memur ve kolluk görevlileri ile ilgili yapılan soruşturmaların akıbetleri ilgili makamlara, cumhuriyet savcıları tarafından soruşturmalara başlandığında değil, soruşturmaların sonunda, iddianame düzenlenmişse düzenlenen iddianamenin, takipsizlik kararı/kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmişse, bu kararın cumhuriyet savcısı tarafından bildirilmesi ile tamamlanmakta idi. Cumhuriyet savcısı; memur ve kamu görevlisi hakkında soruşturmaya başladığında ilgilinin hiyerarşik amirine bilgi vermemekte, böylece soruşturmanın gizliliği korunmakta ve devam eden, örneğin telefon dinleme, teknik araçlarla izleme ve diğer delil toplama yöntemlerinden şüpheli memur ve kamu görevlisinin bağlı olduğu kurum ve birimin bilgisi olmamakta idi. Böylece, memur ve kamu görevlisi hakkında devam eden soruşturmadan, memur ve kamu görevlisinin ifade için çağrılmasına, yakalama ve gözaltına alınmaya kadar kimsenin haberi olmamakta, 4483 sayılı Kanun kapsamına giren suçlarda ise soruşturma izni talebine kadar yürüyen inceleme aşaması da müdahale tehlikesi ile karşı karşıya kalmaksızın korunabilmekte idi. Bunun dayanağı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 131. maddesinin 3. fıkrası idi.

Devlet Memurları Kanunu’nun “Cezai kovuşturma ile disiplin kovuşturmasının bir arada yürütülmesi” başlıklı 131. maddesinin 3. fıkrasına göre; “160 sayılı Devlet Personel Dairesi Kurulması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde sayılan kuruluşlarda çalışan personel hakkında; görevden doğan veya görevi sırasında işledikleri suçlarla kişisel suçları sebebiyle cumhuriyet savcıları veya askeri savcılar veya sorgu hakimlikleri veya Memurun Muhakematı Hakkında Kanun uyarınca yetkili kurullarca yapılan soruşturma sonunda düzenlenen takipsizlik, men’i muhakeme, iddianame, talepname veya lüzumu muhakeme karar suretleri ile ilgili mahkemelerce verilen kesinleşmiş karar suretleri bu personelin bağlı olduğu bakanlık veya kurum veya kuruluşa gönderilir”.

Bu hüküm halen yürürlükte olmakla birlikte, kolluk mensupları açısından aşağıda yer vereceğimiz “özel kanun” niteliği taşıyan 6713 sayılı Kanunun 8. maddesinin 3. ve 4. fıkralarının öncelikle tatbiki gündeme geleceğinden, bir anlamda yürürlük kabiliyetini yitirmiştir. 657 sayılı Kanunun 131. maddesinin 3. fıkrasında; ancak cumhuriyet savcısı tarafından yürütülen soruşturma sonucunun veya talepname ile lüzumu muhakeme karar suretlerinin ve mahkemece verilen kesinleşmiş karar suretlerinin, personelin bağlı olduğu bakanlık veya kurum veya kuruluşa gönderileceği ifade edilmektedir.

Görüleceği üzere; cumhuriyet savcısı tarafından gizli yürütülen bir soruşturmanın, 4483 sayılı Kanun kapsamına girenler hariç tamamlanmadan personelin bağlı olduğu ilgili makama bildirilmesine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak kolluğun denetim ve gözetiminin etkin bir şekilde ve bağımsız olarak yapılmasını sağlamak amacıyla oluşturulacak kolluk gözetim komisyonu ile ilgili 6713 sayılı Kanunda bu düzenlemenin etkisizleştirildiği, aşağıda yer verilen ilgili hükümlerde soruşturmanın gizliliğinin tehlikeye düşürüldüğü görülmektedir.

Suça karıştığı düşünülen ilgili personel hakkında bir an evvel disiplin tahkikatının başlatılması hedefini gözeten bu yeni hükümlerde amaç iyiniyetli olabilir, fakat soruşturmanın gizliliğini tehlikeye düşürme ihtimali bulunan bu hükümlerin soruşturmanın selameti açısından faydadan çok zarara sebebiyet verme, bu kapsamda maddi hakikate ve adalete ulaşılmasını tehlikeye düşürme ihtimali de muhtemeldir.

Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun’un “Ön inceleme ve disiplin soruşturması işlemleri” başlıklı 8. maddesinin 3. ve 4. fıkralarına göre; “Cumhuriyet savcıları, kolluk görevlileri hakkında görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri suçlar ile kişisel suçları sebebiyle soruşturma başlatmaları halinde, durumu, personelin ilgisine göre, Bakanlığa, valiliğe veya kaymakamlığa en geç yedi iş günü içinde bildirir. Bakanlık, valilik ve kaymakamlıklar ile idari soruşturmayı yürüten görevliler, soruşturmanın gizliliğine zarar verilmemesine yönelik gerekli tüm tedbirleri alır.

Şikayetçi ile ihbar veya şikayet edilen kolluk görevlileri, yapılan disiplin soruşturmasının safahatı hakkında, ilgisine göre Bakanlık, valilik veya kaymakamlıklarca en az iki ayda bir bilgilendirilir”.
8. maddenin 3. fıkrasında; cumhuriyet savcılarının, kolluk görevlileri hakkında görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri suçlar, hatta kişisel suçları sebebiyle soruşturma başlatmaları halinde, soruşturma başlatılır başlatılmaz bu durumun personelin ilgisine göre İçişleri Bakanlığı’na, valiliğe veya kaymakamlığa en geç yedi işgünü içinde bildirme yükümlülükleri olduğu belirtilmiştir. Bir defa, savcılara daha soruşturmanın başında bu şekilde bir yükümlülük yüklenmesi de doğru değildir. Her ne kadar fıkranın son cümlesinde; İçişleri Bakanlığı’nın, valilik ve kaymakamlık ile idari soruşturmayı yürüten görevlilerin, soruşturmanın gizliliğine zarar verilmemesine yönelik tüm tedbirleri alacakları ifade edilse de, soruşturma ile birlikte başlayacak disiplin sürecinden haberdar olacak ilgili kolluğa karşı soruşturmanın gizliliğinin korunabilmesi veya disiplin sürecinden kolluk mensubu derhal haberdar edilmese bile ilgili makama yapılan bildirimle, soruşturmanın gizliliğinin ve selametinin tehlikeye düşme ihtimali bulunmaktadır.

Elbette hakkında soruşturma başlatılan şüphelinin savunma ve dosya içeriğini öğrenme hakkı vardır. Ceza Muhakemesi Kanunu m.157’de öngörülen soruşturmanın gizliliği; şüpheli ve avukatına karşı değil, kamuoyuna karşı olup, delillerin ve suçsuzluk/masumiyet karinesi ile şüphelinin lekelenme hakkının korunması amacına hizmet eder. Ancak özellik arz eden, CMK m.153/2 uyarınca ayrıca hakkında sulh ceza hakimliği tarafından gizlilik kararı verilen dosyaların içeriklerinin dışarıya yansımaması gerekir. Ayrıca, soruşturma dosyası hakkında gizlilik kararı verilsin veya verilmesin henüz şüpheliye yansımayan bir soruşturmadan dolayı şüphelinin bilgisinin olmasının gerek olmayabileceği gibi, cumhuriyet savcısı yürüttüğü soruşturmanın hemen dışarıya sızmasını istemeyebilir.

Yürüyen bir soruşturmada ne zaman şüphelinin ifadesinin alınması amacıyla davetin veya yakalama ve gözaltı, şüpheliyi ilgilendiren arama ve elkoyma ve sair koruma tedbirlerinin tatbiki gündeme gelirse, dosyaya şüpheli olarak adı karışan ilgilinin suçlamada ve gizlilik sürecine göre dosyanın içeriğinden haberdar olma hakkı başlar. dosya için özel gizlilik kararı alınmışsa, elbette tutuklamaya sevk veya tutuklama olduğunda, şüphelinin tutuklamaya sevki ve tutuklamaya dayanak alınan delilleri görme hakkı başlar. CMK m.153’e göre alınan gizlilik kararı, tutuklamaya sevkin ve tutuklamanın dayanağı olan delilleri kapsamamalıdır.

6713 sayılı Kanunun 8. maddesinin 4. fıkrasında; şikayetçi ile ihbar veya şikayet edilen kolluk görevlilerinin, başlatılan disiplin soruşturmasının safahatı hakkında en az iki ayda bir bilgilendirilecekleri öngörülmektedir. Kanunun 8. maddesinin 3. fıkrasında cumhuriyet savcısı için belirtilen bildirim yükümlülüğü, bir ihbar niteliği taşıdığından, bu ihbarla birlikte ilgili kolluk mensubu hakkında disiplin süreci başlatılacağından, bu durumda Kanunun 8. maddesinin 4. fıkrasında tanımlanan bilgi verme yükümlülüğü de yürürlüğe girecektir.

Sonuç olarak; ya Kanunun 8. maddesinin 3. fıkrası yukarıda yer verdiğimiz 657 sayılı Kanunun 131. maddesinin 3. fıkrasına uygun şekilde yeniden düzenlenmeli veya soruşturmanın gizliliğine halel getirmeyecek tüm tedbirler, kendisine soruşturma bildirimi yapılan ilgili makam tarafından titizlikle alınmalıdır. Ciddi ve ağır iddialar ile örgütlü suçlulukta, henüz şüpheliye yansımayan ve soruşturma ile delillere müdahale edilme ihtimali bulunan durumlarla ilgili soruşturmanın gizliliği azami şekilde korunmalıdır. Bizce; 6713 sayılı Kanunun 8. maddesinin 3. fıkrasının değiştirilip, 657 sayılı Kanunun 131. maddesinin 3. fıkrasına benzer bir düzenlemeye yer verilmesi isabetli olacaktır. Aksi halde, soruşturmanın gizliliği ihlalleri yaşanabilir.



Kaynak: Haber7