D- MALA/EŞYAYA KARŞI İŞLENEN SUÇLAR –

Büyük İngiliz düşünürü John Locke’un “God Given/Tanrı Bağışı” olarak nitelendirdiği mülkiyet hakkı, aynı zamanda temel bir insan hakkıdır. Komünist ideolojinin ve bunu benimseyen ülkelerin dışında hemen her ülke tarafından tanınan mülkiyet hakkı, hem özel hukukun, hem de ceza hukukunun koruması altındadır. Bu bağlamda, insanın mülkü olan şeye veya şeylere yönelik haksız müdahalelere, fiili ve hukuki tecavüzlere karşı özel hukuk tarafından düzenlenmiş olan ve hak arama özgürlüğü kapsamında bulunan ihtiyat-i tedbir, ihtiyat-i haciz gibi koruma tedbirleri, icra takibi yapmak, dava açmak gibi hukuki araçlar vardır.

Az yukarıda işaret ve ifade edildiği üzere, mülkiyete, mülkiyetin korunmasına karşı, sadece özel hukuk değil, ceza hukuku da duyarlıdır. Öyle olduğu için de, ceza kanunları ve mevzuatı ile getirilen düzenlemeler çerçevesinde, mülkiyete yönelik tecavüzler suç olarak kabul edilmiş ve bu suçlar için adına yaptırım dediğimiz cezalar öngörülmüştür.

Amerikan Ceza Kanunları ile getirilen düzenlemeler çerçevesinde mülkiyete yönelik hangi fiillerin suç olduğunu ve bunlar için ne gibi cezalar öngörüldüğünü incelemezden önce, mülkiyet kavramının ve kurumunun açıklanmasına gereksinim vardır.

Mülkiyet, Adam Smith ve David Ricorda’nun zenginliği yaratan şey olarak nitelendirdikleri “iş değer”, Marks’ın “işçi iş gücünü satar, onun iş gücünü kullanan da, kar adı altında fazladan bir değer elde eder. Bu da artı değerdir.” dediği değerlerin sonucu elde edilen bir ekonomik kazanımdır. Mülkiyet, sadece ekonomik bir değer, bir kazanım değil, aynı zamanda hukuki ve siyasi bir kavram ve kurumdur. Bu bağlamda, ekonomik değer taşıyan bir şeye sahip olmak anlamına gelen mülkiyet, hukuki anlamda, o şeyin hukuk tarafından tanınan ve korunan bir hak ve yetkidir. Onun için hukuk, mülkiyet sahibi olan kişiye, sahip olduğu şey veya şeyler üzerinde tasarrufta bulunma hakkı ve yetkisi, bu bağlamda o şeyleri kullanma, kiraya verme, satma, bu şey veya şeyler üzerinde ipotek, rehin, intifa, sükna gibi eşyaya, mülke bağlı irtifak hakları kurma imkanı ve hatta sahibi olduğu o şeyi yok etme hakkı verir.

Mülkiyetin siyasi bir kavram olması ise, bazı siyasi rejimlerin mülkiyeti tanımasına, korumasına karşın, bazı siyasi rejimlerin mülkiyete muhalif olması, “mülkiyet hırsızlıktır” aforizmasıyla ünlü Fransız iktisatçı ve düşünür Pierre-Joseph Proudhon gibi düşünmesi ve onu sömürünün bir nedeni, ürünü ve sonucu olarak kabul etmesinden dolayıdır.

Hepimizin çok iyi bildiği üzere mülkiyet kapsamında olan şey ve şeyler taşınır nitelikte olduğu gibi taşınmaz nitelikte de olabilir. Dahası, adına fikri mülkiyet dediğimiz marka, patent, telif hakları gibi fikri ürünler üzerinde de olabilir.

İngiliz Ortak Hukuku geleneğinin takipçisi ve mirasçısı olan Amerika Birleşik Devletleri ve Amerikan toplumu, Ortak Hukuk’tan tevarüs ettiği anlayışa bağlı olarak,  büyük ölçüde özel mülkiyet ile bunun edinilmesi ve korunması üzerine kuruludur. Öyle ki, özel mülkiyet ve bu mülkiyet üzerine kurulu hak ve haklar, Amerikan Hukuku’nun ve toplumunun çimentosu, harcı, temeli, özetle olmazsa olmazıdır. O nedenle, mülkiyet hakkı, bu hakkın edinilmesi, korunması, bunun üzerinde tasarruf bulunulması Amerikan Hukuku’nun ve toplumunun üzerinde en fazla duyarlı olduğu hususların başında gelir.

Mülkiyete, bu bağlamda mülkiyet kapsamında olan mallara ve eşyalara karşı işlenen en yaygın, en bilinen, en evrensel, en kadim olan ve ister gelişmiş, ister gelişmemiş veya az gelişmiş olsun, tüm toplumlarda suç olarak kabul edilen ve cezalandırılan fiil hırsızlıktır.

Amerikalıların hırsızlık karşılığı olarak kullandıkları yaygın sözcük “theft”dir. Ancak kimi hukukçular yine hırsızlık anlamına gelen “larcency” sözcüğünü kullanırlar. Ortak Hukuk’ta hırsızlık, bir başkasına ait olan kişisel bir malı/eşyayı, o kişinin bilgisi ve onayı dışında, bilerek ve isteyerek ve sürekli olarak alıp götürmek olarak tanımlanır. Bu tanıma göre hırsızlık suçunun asli unsuru, kişiye ait olan bir malın veya eşyanın onun kontrolü ve kullanımı dışında bırakılması amacıyla alınıp götürülmesidir.

Yine Amerikan Hukuku’nda hırsızlık suçu, bizim hukukumuzda olduğu gibi, taşınır mallara, elektrik, su gibi hizmetlere, bilgisayar dosyaları gibi maddi olmayan şahsi malvarlıklarına karşı işlenebilen bir suçtur.

Hırsızlık sözcüğüne ve suçuna uygun düşen pek çok farklı fiil vardır. Her eyalet bu farklı fiilleri hırsızlık suçu kapsamında ve fakat ayrı ayrı düzenlemiştir. Bu suçların örnekleri; “shoplifting theft/dükkan hırsızlığı, purse snatching/çanta, cüzdan hırsızlığı, library theft/kütüphane hırsızlığı, theft by deception/aldatmayla-hileyle hırsızlık, service theft/hizmet hırsızlığı, theft by bailee or trustee/emanetçi veya yediemin hırsızlığı, auto theft/otomobil hırsızlığı” şeklinde sıralanabilir.     

Bu hırsızlıkların hepsi, bizim hukukumuzun da tanıdığı ve kabul ettiği hırsızlık türleridir. Amerikan Hukuku’nda bazı eyaletlerin hırsızlık olarak kabul ettiği emanetçi veya yediemin hırsızlığı, yedieminin veya emanetçinin kendisine tevdi edilen bir eşyayı bir başkasına satmasıdır. Bu çeşit filler, bizim hukukumuzda, hırsızlık olarak değil, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 289.maddesinde “muhafaza görevini kötüye kullanma” suçu olarak kabul edilmektedir.

Yine Amerikan Hukuku’nda “hizmet hırsızlığı” şeklinde düzenlenen hırsızlık, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146.maddesinde “kullanma hırsızlığı” şeklinde düzenlenmiştir.

Amerikan Hukuku’nda “aldatma veya hileyle hırsızlık” olarak kabul edilen hırsızlık fiili, bizim hukukumuzda “nitelikli hırsızlık” başlığı altında düzenlenmiş olup, bu hırsızlığın yapılmasında kullanılan aldatma veya hile fiilleri cezayı ağırlaştırıcı unsur olarak kabul edilmiştir.

Bizim hukukumuzda olduğu gibi, Amerikan Hukuku’nda da hırsızlık türleri elbette ve tamamen yukarıda sayılanlardan ibaret değildir. Öyle ki, teknolojik gelişmelere bağlı olarak türetilen ve suç olarak kabul edilen fiiller de vardır. Örneğin bizim hukukumuzda ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245.maddesiyle  “banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması” adıyla düzenlenen suç, Amerikan Hukuku’nda da benzer şekilde ve fakat bazı eyaletlerde hırsızlık, bazılarında ise sahtecilik suçu olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırıma bağlanmıştır.

Bizim hukukumuzda nitelikli hırsızlık başlığı altında ve “herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında” işlenen ve geceleyin işlenmesi halinde daha da ağır cezai yaptırıma bağlanan hırsızlık suçu, Amerikan Hukuku’nda burglary adıyla kabul edilmiş ve orada da ağır cezai yaptırıma tabi tutulmuştur. Bu suçun işlenmesinde binaya ve eklentilerine giren kişinin, bina veya eklentileri içinde, cinayet, yaralama gibi başkaca suç oluşturan bir eylemde bulunması şart değildir. O nedenle, sadece binanın veya eklentilerinin içine girilmiş ve hırsızlığın burada yapılmış olması suçun oluşması için yeterlidir. Binaya ve eklentilerine giren kişi, bu yerlerde ayrıca yaralama, öldürme, tecavüz gibi suç olarak kabul edilen başkaca eylemler yapmış ise, bütün bu eylemler ayrı ayrı cezalandırılır.

Bina ve eklentilerine hukuka aykırı şekilde girmekle kastedilen ve suç olarak kabul edilen fiil, sadece o kişinin içeriye fiilen girmesi ve başkasına ait olan bir eşyaya ulaşmış olması mıdır, yoksa içeriye girmek için pencereyi veya kapıyı kırması suçun oluşması için yeterli midir? Pek çok eyalet hırsızlık suçunun oluşması için kişinin binanın veya eklentilerinin içine girmiş olmasını yeterli saymaktadır. Bunun bu şekilde kabul edilmesinin nedeni, hırsızlık suçunun haksız fiil tecavüzünün bir parçası olması ve buna dayanmasıdır. Esasen haksız fiil tecavüzü bir başkasının mülkiyetine hukuka aykırı şekilde yapılan her türlü müdahaleyi kapsar. İçerisine girilen bina kamuya açık bir yer ise ve kişi binanın içine hukuka uygun şekilde girmiş ise, onun bu fiili bir haksız fiil tecavüzü değildir. Ama içeriye girdikten sonra o bina içindeki bir eşyayı çalmış ise, bu fiil hırsızlık suçunu oluşturur. Aynı şekilde kamuya ait bir binaya, o bina mesai saatlerinin dışında ve o nedenle kapalı iken girmekte, kapalı yerde hırsızlık suçunun kabulünü gerektirir.

Hırsızlık suçu Ortak Hukuk’ta bir başkasının konutuna/ikametgahına hukuka aykırı şekilde girmek olarak tanımlanmakta, konut/ikametgah ise, kişinin yaşadığı, oturduğu, uyuduğu yer olarak kabul edilmektedir. Eyaletler hırsızlık suçunu bir başkasının konutuna/ikametgahına girişle sınırlandırmamakta, bazı eyaletler bu suçu bir başkasının otomobilinin içine girişe kadar genişletmektedirler. Mesela, Kaliforniya Eyaleti hırsızlık suçunu oldukça geniş şekilde tanımlamakta, bu bağlamda bir başkasına ait asansöre veya kilitli bir otomobile girilerek bu yerlerdeki eşyaların alınmasını da kapalı yerlerde yapılan hırsızlık suçu olarak kabul etmektedir.

Bu suçun oluşmasında aranan “bir başkası” deyimi açıklanmaya muhtaç olan bir kavramdır. Mesela, eşlerin birbirlerinden ayrıklarını, evliyken birlikte oturulan konutun mülkiyetinin kocaya ait olduğunu, kadının bu evde oturduğunu varsayalım. Evin mülkiyetinin sahibi olan kocanın bu eve girmesi hırsızlık suçunu oluşturmaz. Zira koca bir başkasının mülküne değil, kendi mülkü olan eve girmiştir. Ama eğer eşine ait olan bir şeyi almış ise, bu fiil hırsızlık olarak kabul edilir.

Burada sorun olarak ortaya çıkabilecek bir olasılık da, evsiz bir kişinin sadece barınmak amacıyla boş bir eve girmesi ve o sırada eve gelen ev sahibini yaralaması durumunda bu kişinin fiilinin yaralama dışında ayrıca hırsızlık suçunu oluşturup oluşturmayacağıdır. Bu kişinin eve girmesi hırsızlık olarak kabul edilmemekte, daha az cezayı gerektiren hukuka aykırı şekilde mülkiyete tecavüz olarak nitelendirilmekte, yaralama fiili ise ayrıca cezalandırılmaktadır.

Hırsızlık suçunun varlığı için gerekli olan hırsızlık kastının ispatı, sanığın iş üzerinde, yani eylemi yaparken yakalanması durumunda zor değildir. Kişinin bir başkasına ait eve girmiş ve orada yakalanmış olması, bu hususta haklı ve kabul edilebilir herhangi bir açıklama yapamaması, yapsa dahi bunu kanıtlayamaması hırsızlık kastının varlığı için yeterlidir.

Bizim hukukumuzda olduğu gibi, Amerikan Hukuku’nda da görevi nedeniyle zilyetliği kendisine tevdi edilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu bir malı kendisi veya başkası için temellük etme fiili olan embezzlement/zimmet suçu olarak kabul edilmektedir.

Hırsızlığın başka bir türü, bu bağlamda hırsızlığın tehditle ve kuvvet kullanılarak yapılması olan gasp/soygun suçu da Amerikan Hukuku’nda robbery adıyla ve ayrı olarak düzenlenmiştir. Bu suçun unsurları; Bir başkasına ait olan bir eşyayı alıp kaçmak, bu fiili hırsızlık kastıyla yapmak, eşyayı/malı doğrudan kişinin kendisinden, yani onun bizzat kendisinden almak ve bu fiili tehditle, kuvvet kullanarak, şiddete başvurarak yapmaktır. Bu suçu hırsızlıktan ayıran en önemli unsur tehdit, kuvvet, yani zor kullanmadır.

Amerika’daki eyaletler genel olarak soygunu iki kategoride düzenlemişlerdir. Bunlardan birisi adi/basit soygun, ikincisi silahlı soygundur. Buna göre herhangi bir silah kullanılmadan ama tehditle veya fiziki güç kullanılarak yapılan soygun adi/basit soygun, bıçak, silah veya başkaca tehlikeli bir enstrüman kullanılarak yapılan soygun ise silahlı soygundur. Bu tarz soygunun cezası daha ağır, bu bağlamda uzun süreli hapis cezasıdır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “mala zarar verme” başlığı altında düzenlenen 151.maddesine göre, “başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkma, tahrip etme, yok etme, bozma, kullanılamaz hale getirme” fiilleri suçtur. Aynı yasanın 151/2-a maddesi hükmüne göre bu fiillerin “yakarak veya yakıcı ya da patlayıcı madde kullanılarak yapılmış olması” suçun ağırlaştırıcı unsurudur.

Aynı fiil Amerikan Hukuku’nda, bir Ortak Hukuk mirası olan arson/kundakçılık suçu olarak kabul edilmiştir. Tüm eyaletler tarafından ağır bir suç olarak kabul edilen ve cezai yaptırıma bağlanan kundaklama suçu, siyasi, dini ve etnisite saikiyle yapılmış ise, federal hukuka göre de suçtur. Nitekim 11 Eylül 2011’de sonra, Utah’da Salt Lake City’de Pakistanlı bir Müslümanın lokantasını ateşe veren ve bu eylemi lokanta sahibinin dini ve etnik kökeni nedeniyle yaptığını itiraf eden bir kişi federal hukuka göre mahkum olmuştur.

Kişinin kendi evini yakması, belirli istisnalar dışında suç olmamakla birlikte, mesela bu eylemin sigortadan para almak amacıyla yapılması durumunda, bu eylem sigortaya karşı sahtecilik fiili olarak kabul edilmekte ve bu yönden cezalandırılmaktadır. Yine mülkiyeti eşle birlikte ortak olunan bir evin, diğer eş tarafından yakılması da suçtur. Eyaletler kundaklama fiilinin tanımını zamanla genişletmişlerdir. Günümüzde çok sayıda eyalet kişinin kendi evini veya evinin bir bölümünü isteyerek ve kötü niyetle yakmasını suç olarak kabul etmektedir.

Bu çerçevede kundaklama fiilinin aşağıdaki saiklerle yapılmış olması bilerek, isteyerek ve kötü niyetle yapılmış kabul edilmektedir:

 
  • Sigortadan para almak amacıyla kundaklama,
  • Hangi nedenle olursa olsun intikam almak amacıyla kundaklama,
  • Bir suçun işlenmesine ilişkin olan delilleri yok etmek amacıyla kundaklama,
  • Siyasal nedenlerle patlayıcı madde atma ve bu nedenle kundaklama,
  • Daha ziyade çocuklar tarafından heyecan yaratmak amacıyla yapılan kundaklama ya da ruhsal yönden rahatsız olanlar tarafından yapılan kundaklama veya cinsel ya da başkaca heyecanlar arayan pyromaniacs/yangın çıkarma manyakları tarafından yapılan ateşe vermeler,

Bu suçun işlenebilmesi için Amerikan Hukuku’nda öngörülen unsurlar şunlardır:
 
  • Dikkatsizlik tek başına yeterli bir neden olmamakla, ateşe verme fiilinin bizzat veya bir başkasının emriyle/talimatıyla istenerek ve kötü niyetle yapılması,
  • Ateşe verme fiili sonucunda bir zararın doğmuş olması,

Sadece ateşe vermek yeterli olmayıp, aynı zamanda kundaklamaya veya zarar vermeye teşebbüs etmek de suçtur.

Kundaklama suçu, ispatlanması zor olan bir suçtur. Öyle ki, eğer başarılı olursa, sadece suçun kendisi suça ait bütün delilleri ortadan kaldırır. İkincisi pek çok ateşe vermeler tesadüfen/kazayla meydana gelmekte, bu bağlamda kundaklama kastına dayanmamaktadır. Buna örnek olarak yanan sigara izmaritlerinin ev içinde bırakılması, yemek pişirirken ateşin altını kapatmayı unutma, elektrik sistemlerindeki arıza verilebilir.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yaygın ve mali boyutu oldukça fazla olan suçlardan birisi de, çek ve benzeri gibi kıymetli evraklar üzerinde yapılan sahtecilik ve hileli çek keşide etmek fiilleridir. Çok değişik yol ve yöntemlerle yapılan bu sahtecilik fiillerinin başlıcaları: sahte imza, sahte ciro, tahrif edilmiş çek, karşılıksız çektir.

Bu fiil her eyalet tarafından kanunlarındaki farklı ifadelerle suç olarak kabul edilmiştir. Çok sayıda eyalet, karşılığı olmadan çek keşide etmeyi suç olarak kabul etmenin dışında, Ticaret Kanunları ile mali kuruluşları da karşılıksız çıkan çeklerden dolayı mali yönden sorumlu tutmaktadır. Aynı kural Federal Ticaret Kanunu’nda da yer almaktadır. Bazı eyaletler, çek keşide eden hesap sahiplerine, hesaplarının müsait olmaması durumunda, bu hususu lehtara önceden bildirme imkanı vermekte, bildirmemeyi hileli çek keşide etme suçu olarak kabul etmektedirler.

E- TERÖR , VATANA İHANET, CASUSLUK VE SAVAŞ SUÇLARI –

Çağımızın en önemli hastalıklı fiili terördür. Terör, siyasal, dinsel, ırksal veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla; sivillere, devlete, resmi veya özel kuruluşlara yönelik olan ve her türlü şiddeti kullanan bir yol ve yöntemdir. Buna göre terör sistematik bir şekilde terör faaliyetinin amacına hizmet eder ve bu amaçla eylemlerinin merkezine hedef olarak devletleri ve hükümetleri koyar.

Geçmiş zamanlarda da var olan bu hukuk dışı eylemin günümüzdeki en önemli özelliği, hiçbir sınır tanımaması, dünyanın pek çok ülkesinde yapılabilir ve yapılıyor  olması, bu suçun işlenmesinde kullanılan silahların insanları ve çevreyi etkileme ve tahrip etme gücünün son derece yüksek bulunmasıdır. İnsanlığı, hemen hepsi masum, suçsuz ve korunmasız insanları hedef alan ve her yönüyle insanlık dışı olan terör, hiç kuşkusuz bütün bu yönleri ve özellikleri itibariyle bir insanlık suçu ve çağımızın vebasıdır.

Hepimizin günlük hayatını zorlaştıran, tehlikeye sokan bu insanlık suçuna karşı tüm devletler, hükümetler, güvenlik kuvvetleri teyakkuz halindedir ve öyle olmak zorundadırlar. Bu amaçla, güvenlik güçleri sokaklarda, metrolarda, hava alanlarında, tren istasyonlarında, alış veriş merkezlerinde olağanüstü önlemler almakta, hükümetler terörle etkili şekilde mücadele etmek için kendi parlamentolarından yasal düzenlemelerin çıkmasına öncülük etmektedirler.

Amerika Birleşik Devletleri’nde terör suçlarıyla ilgili hem eyalet, hem de federal düzeyde yürürlüğe konulmuş yasalar vardır. Bu yasalara göre, özellikle devlete veya kamuya yönelik olan ve siyasal saiki bulunan hukuka aykırı her türlü saldırı ve şiddet kullanımı terör olarak nitelendirilmektedir.

1996 yılında yürürlüğe konulan ve daha sonra 2001 tarihli Patriot Act/Yurtseverlik Kanunu ile bazı hükümleri değiştirilen 1996 tarihli Antiterrorism and Effective Death Penalty Act/Antiterörizm ve Etkili Ölüm Cezası Kanunu’na göre, terör suçu, uluslararası terör ve iç terör olmak üzere ikiye ayrılır. Devleti kitlesel saldırılarla yok etmeyi hedefleyen her türlü eylem uluslararası terör, Amerika Birleşik Devletleri sınırları içinde hükümeti ortadan kaldırmak amacıyla suikast yapmak, adam kaçırmak, şiddet ve tehdit kullanarak hükümet politikalarını eleştirmek, tehdit ve şiddet yoluyla sivil halkın hayatına veya malına kastetmek, insan hayatına ve malvarlığına yönelik tehlikeli eylemlerde bulunmak ise iç terör olarak tanımlanmıştır. Terör şüphesiyle gözaltına alınan yabancıların gözaltı süresi yedi gün olup bu suçlarla ilgili olarak herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Bu suçun bombayla, kimyasal veya biyolojik ya da nükleer silah kullanılarak, Amerika Birleşik Devletleri sınırları içinde ve yurtdışındaki Amerikalılara karşı yapılmasının cezası idamdır.

11 Eylül 2001 tarihinde kendi tarihinin en ağır terör saldırısına uğrayan Amerika Birleşik Devletleri, bu ağır ve insanlık dışı saldırı sonrasında, terörle mücadele etmek amacıyla iç savaştan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana hemen hemen hiç kullanmadığı, sadece askeri disiplin suçlarını yargıladığı askeri mahkemeleri devreye sokmuş, bu bağlamda terör şüphelileri olan ve fakat Amerikan vatandaşı olmayanların bu mahkemelerce gözaltına alınmaları, içeride veya dışarıda tutuklanmaları, yargılanmaları ile ilgili ve Başkan Bush imzalı Başkanlık Kararnamesini yürürlüğe koymuştur. O aşamada Başkan’ın Kongre’nin rızası olmadan böyle bir kararname yayınlama, askeri mahkemeleri göreve çağırma ve yine Başkan’ın ve Kongre’nin habeas corpus hakkını askıya almaya yetkisi olup olmadığı hususları, gerek içerideki, gerekse dışarıdaki siyasiler ve hukukçular tarafından ciddi şekilde eleştiri ve tartışma konusu olmuştur.

Vatana ihanet suçu Amerikan Anayasası’nın Üçüncü Maddesi’nin Üçüncü Bölümünde özel olarak tanımlanmıştır. Buna göre “Amerika Birleşik Devletleri’ne ihanet, sadece Birleşik Devletlere karşı savaş açmayı veya yardımda bulunmayı sağlamak ve düşmanlarla birlikte olmayı kapsar.” Anayasa aynı zamanda vatana ihanet suçunun kanıtlanmasının, diğer suçların kanıtlanmasına oranla daha etkili kanıtları gerektirdiğini belirtmiş, bu bağlamda “Hiç kimse, iki kişinin tanıklığı olmadıkça ya da açık yargılamada suçunu itiraf etmedikçe, vatana ihanetten dolayı suçlu bulunmayacaktır.” demiştir.  O nedenle, bu suçun kanıtlanması ciddi, somut, inandırıcı ve katı delilleri gerektirmektedir.

Amerikan Anayasası’nın Üçüncü Maddesinin Üçüncü Bölümü hükmüne göre, vatana ihanet suçunu yargılama ve verilecek cezayı belirleme yetkisi Amerikan Kongre’sine aittir. Yine aynı maddeye göre mahkûmiyet, aile bireyleri için geçerli değildir ve ihanetten hüküm giyen kişinin mallarına yaşam süresini aşacak şekilde el konulamaz.

Anayasadaki bu düzenlemeye göre vatana ihanet suçunun unsurları:

 
  • Düşmanla birlikte olmak,
  • Düşmana yardımda bulunmak ve onu cesaretlendirmek,
olarak nitelendirilebilir.

Birleşik Devletlerin düşmanları ile kastedilen husus, Birleşik Devletlere açıkça düşmanlık yapan yabancı güç veya güçlerdir. Bu düşmanlığın şekilleri aşağıdaki gibidir:

 
  • Birleşik Devletlerin düşmanı olan bir ajana mal satmak,
  • Düşmanı öven açıklamalar yapmak,
  • Düşman bir ülkede ikamet etmek,
  • Ölüm korkusu içinde olmadıkça, mahkumları düşmana teslim etmek,

Düşmana yardımda bulunmak ve onu teşvik etmekle kastedilen, düşmanı kuvvetlendiren, Birleşik Devletleri zayıf düşüren herhangi bir eylem, bir casusun kimliğini gizlemek, ona yardımda bulunmak ve kaynak sağlamaktır.

İhanet suçu sadece ihanet kastıyla ve açıkça bir harekette bulunmayı değil, aynı zamanda kişinin bunu açığa vurmasını gerektirir. Kişi açıkça bir harekette bulunmamış, ancak düşmanın yanında durmuş ve hala duruyor ise vatana ihanet suçu oluşmaz. Yine ihanet kastı olmaksızın açıkça bir harekette bulunmak da ihanet suçunun işlenmesi için yeterli değildir.

Vatana ihanet suçlamasına karşı yapılabilecek savunmalar: zorlama, yani tehdit, Anayasa’nın EK Birinci Maddesi’nin sağladığı ayrıcalık ve kovuşturmadan bağışıklıktır.

Tehdit savunmasının kabul görmesi için, sanığın yakın bir ölüm veya ağır bir cismani zarar görme tehlikesi içinde olması ve bunun maddi olgular ve delillerle kanıtlanması gerekir.

Amerikan Anayasası’nın Ek Birinci Maddesi, ifade özgürlüğünü teminat altına almış olmakla, sadakatsiz ya da ihanet niteliğinde olan konuşmalar vatana ihanet suçunu oluşturmaz.

Eğer vatana ihanet suçlamasına muhatap olan kişi, kendisine dokunulmazlık/bağışıklık tanınmış bir kişiyse, bu kişi hakkında takibat yapılamaz.

Amerikan Hukuku’na göre, “Amerikan devletini/hükümetini kuvvet kullanarak devirmeyi, ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü eylem veya Amerikan Devletine savaş açmak, otoritesini zayıflatmak için kanunların uygulanmasını engelleyen, geciktiren eylemler ve yine Birleşik Devletlerin otoritesine karşı her türlü kuvvet kullanmak, malvarlığına el koymak, bu amaçları gerçekleştirmek için başkalarıyla gizli anlaşmalar yapmak” casusluk suçunu oluşturur.

F- DEVLETE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR –

Her devlet/hükümet sistemi kendi ülkesini ve ülke bütünlüğünü, devletin saygınlığını ve otoritesini korumak amacıyla yasal düzenlemeler yapmak zorunda ve ihtiyacındadır. Amerika Birleşik Devletleri’de ağırlıklı olarak İngiliz mirasçısı olmasının etkisiyle, kamunun güvenliğini, adalet sisteminin sağlıklı şekilde işlemesini  sağlayacak ve koruyacak kurumlar inşa etmiştir.

Doğal hukuk geleneğinin ve anlayışının bir gereği olarak halkın rızasıyla iktidar olan ve yöneten devletler/hükümetler ve bunların görevlendirdiği kamu çalışanları/memurlar, kamunun taleplerini ve beklentilerini karşılamakla görevli ve yükümlüdürler. Bu bağlamda, kamu görevinin satılması demek olan rüşvet almak suçu, her şeyden önce kamusal olan bu göreve ihanet etmektir. Devletin/hükümetin en başta gelen işlevi, sisteme dahil olan kurumların güvenilirliğini ve halkın bütünlüğünün devamını sağlamaktır. Rüşvet ve yolsuzluk kurumların güvenilirliğini, halkın bütünlüğünü aşındıran fiiller olmakla, devlet/hükümet bunlarla etkili şekilde mücadele etmek, bunlara imkan ve fırsat vermemek, bu fiilleri yapanlar hakkında gerekli yasal işlemleri yapmak suretiyle sistemin bütünlüğünü ve güvenilirliğini sağlamak ve sürdürmek zorundadır.

Devlete, devletin itibarına, güvenilirliğine, halkın zararına olan bu fiillerin başında yalan tanıklık, yalan yemin, rüşvet, yolsuzluk, yargıya müdahale, zimmet, görevi kötüye kullanma suçları gelir. Nitekim bizim hukukumuz da rüşvet, yolsuzluk, zimmet, görevi kötüye kullanma suçları “kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine karşı suçlar”, yalan tanıklık,  yalan yere yemin, yargıya müdahale ise “adliyeye karşı suçlar” başlıklar altında düzenlenmiş ve cezai yaptırımlara bağlanmıştır.

Tanıklık kamusal bir görevdir ve tanığın doğruları ifade etmesi yargısal sistemin bütünlüğü için hayati önemde ve değerdedir. Zira yargıç ve jüri kararları çoğu zaman tanıklık üzerine kuruludur. O nedenle, yalan yere tanıklık etmek mahkeme ve jüri kararlarının gayri adil olmasına, adaletin gerçekleşmemesine ve dolayısıyla yargı sisteminin güvenilirliğine ve bütünlüğüne, dahası vatandaş olarak bizim zarara uğramamıza neden olur. Onun için yalan tanıklık devlete ve topluma karşı işlenmiş  ağır bir suçtur.

Bu suçun kökeni Ortak Hukuk’a dayanır. Ortak Hukuk’ta bir kişinin yalan tanıklıktan dolayı hüküm giymesi için iki kişinin buna tanıklık etmesi gerekmektedir. O nedenle, bugün Amerikan Hukuku’nda da bazı değişikliklerle uygulanmakta olan two-witnesss rule/iki tanık kuralı Ortak Hukuk’a dayanır.

Tanığın yalan beyanından vazgeçmesi recantation/geri çekme olarak nitelendirilir, ancak bu fiil, yargılama sürecini maddi olarak etkilemeden yapılmadığı takdirde suç olarak kovuşturulur. Bu husustaki bir diğer önemli husus, tanığın kendi beyanıyla ters düşmesidir.

Bu suç, yani perjury /yalan tanıklık fiili, “hukuka aykırı bir eylem nedeniyle başlatılan ve yürütülen bir yargısal veya idari soruşturma kapsamında ve yetkili makamlar huzurunda gerçeğe aykırı beyanda bulunmaktır.
Yalan tanıklık suçunun unsurları; yemin, kast, asılsızlık ve maddilik, yani maddi olguya veya olgulara aykırılıktır.

ABD’de federal hukuk bağlamında üç çeşit yalan tanıklık suçu vardır. Bunlardan birincisi genel anlamda yalan tanıklık etmektir. Yalan tanıklığın en geniş şekli/çeşidi olan bu tanıklık, “Amerikan hukukunun yetkili kıldığı bir mahkeme, kişi veya görevli önünde ve yemini tahtında bir kişinin yaptığı bütün açıklamalara ve verdiği bilgilere” uygulanır.  Yani bu çeşit yalan tanıklık, sadece mahkemede yapılan tanıklıkla sınırlı değildir ve bütün kamu görevlilerinin ve temsilcilerinin huzurunda yapılan yeminli tanıklık görevini de kapsar. İkinci çeşit yalan tanıklık, sadece mahkeme veya büyük jüri huzurunda verilen ifadelerle sınırlıdır. Üçüncü tür yalan tanıklık ise, subornation of perjury, yani yalan tanıklığı teşvik etmektir. Bu suçun oluşması için birisinin, bir başka kişiye menfaat temin etmek suretiyle o kişinin yalan tanıklık etmesini sağlaması gerekir. Her eyaletin yalan tanıklık suçuyla ilgili olarak kendi ayrı düzenlemesi mevcuttur.

Yalan tanıklık konusunda avukatın telkinde bulunması veya tanığı bu hususta yönlendirmesi, hem ceza hukuku bağlamında suçtur, hem de mesleki yönden bir disiplin suçudur.

Sanığın aklanması yalan tanıklığa dayandığı takdirde, bu yargılanmanın yenilenmesi nedenidir. Bu durumda double jeopardy, yani çifte yargılama yasağı işlemez.

Daha öncede işaret ettiğimiz üzere, Amerikan Anayasası’nın EK Beşinci Maddesiyle suçlanan kişinin/sanığın itirafı yasaklanmış olmakla ve hukuken geçersiz sayılmakla, kişinin kendisinin sorgusunda yalan söylemiş olması suç değildir.

Yine daha önce ifade edildiği üzere, büyük jüri soruşturma işlevine hizmet eder. Bu amaçla, yani sanığın suçlanması/itham edilmesi için hukuki zeminin bulunup bulunmadığına karar verebilmek amacıyla tanıkları sorguya çeker, gerektiğinde ve özellikle tanık anlatımlarında çelişki bulunduğunda ifadelerini almak için onları yeniden çağırır. Bu perjury trap/yalan tanıklık tuzağıdır. Eğer tanık ikinci kez dinlendiğinde önceki anlatımının aksini ifade ederse bu tuzağa düşmüş olur.

Rüşvet suçu, bizim hukukumuzda olduğu gibi Amerikan Hukuku’nda da hem alan, hem de veren yönünden suç kabul edilen bir fiilidir. Kısaca görevi hususunda etkilemek kastıyla kamu görevlisine değerli herhangi bir şeyi vermek, veren yönünden rüşvet vermek, bunu alan kamu görevlisi yönünden de rüşvet almak suçunu oluşturur. Ki bizim hukukumuzda kamu görevlisinin bu fiili irtikap olarak kabul edilmiş ve cezai yaptırıma bağlanmıştır.

Türkçe’de tam olarak karşılığı bulunmayan ve bizim ceza hukukumuzda özel olarak düzenlenmemiş olan ve sadece kamu görevlileri tarafından işlenen vatana ihanet, rüşvet gibi ağır suçlar ve görevi kötüye kullanma ya da ihmal veya başkaca kabahatler Amerikan Ceza Hukuku’nda özel bir suç olarak ve “impeachment” adı altında düzenlenmiştir. Bu suçtan dolayı yargılanıp mahkum olan kamu görevlisi veya çalışanı bu statüsünü kaybeder. İngiliz Hukuku’ndan aktarılan bu suçun Anayasa’da da altı çizilmiştir. Bu suçla ilgili olarak kamu görevlisi veya çalışanı hakkında dava açılıp açılmayacağı hususu, Temsilciler Meclisi’nde oylanır (İngiltere’de Avam Kamarası’nda), yargılama ise Senato (İngiltere’de Lordlar Kamerası) tarafından yapılır. Senato kararı nitelikli/ağırlıklı çoğunlukla, bu bağlamda toplam çoğunluğun üçte ikisinin oyuyla alınır. Amerikan tarihinde Amerikan Başkanlarından sadece üçü impeachment suçlamasıyla yargılanmış, bunlardan Andrew Johnson ve Bill Clinton görevlerinden alınmamış, Richard Nixon Temsilciler Meclisi Yargı Komisyonu’ndaki oylamayı kaybettikten hemen sonra ama hakkındaki süreç başlamadan Başkanlık görevinden istifa etmiştir.

Adaletin gerçekleşmesinin herhangi bir şekilde engellenmesi veya kısıtlanması” olarak tanımlanan adaletin engellenmesi suçu oldukça geniş bir kavramdır ve pek çok faaliyeti kapsar. Tanıklara yalancı tanıklık yaptırmak, yargıcın ya da jürinin ayarlanması bu suçun çeşitlerinden bazılarıdır. Bu suçun özü adaletin tam olarak ve adil şekilde ortaya çıkmasına müdahale etmektir. Bu amaçla yapılan her türlü girişim, mesela delillerin yok edilmesi, tanıkların tehdit edilmesi, savcıların veya polisin engellenmesi gibi fiiller bu suç kapsamındadır.

Yolsuzlukla ve bu amaçla kurulmuş örgütlerle mücadele Amerikan hükümetlerinin yıllardır sürdürdükleri bir faaliyettir. Bu amaçla 1970 yılında Organize Suçları Denetleme Yasası yürürlüğe konulmuştur. Bu yasanın amacı organize suçları takip ve engelleme, bu amaçla kurulmuş ticari teşebbüsleri tespit ve bunları faaliyetten men etmektir. Şantaj dahil her türlü kanunsuzluğu yapan bu örgütler, şantaj dışında rüşvet, kumar, kundakçılık, zimmet, sahtecilik, kalp/sahte para basma, telif haklarına aykırı materyaller ve bilgisayar programları üretme, sigara ve vergi kaçakçılığı, yasadışı insanların ve yabancıların ülkeye girişini sağlama, insan ve kadın ticareti gibi her türlü suçu işlemektedirler.

G- SOSYAL SUÇLAR –

Her toplumun ve o toplumun insanlarının kendisine göre değerleri, kutsalları, örf ve adetleri vardır. Bunların bir kısmı son derece katı, bir kısmı sıkıntı, bir kısmı ise keyif vericidir. Bunlar genellikle o toplumun dini inançlarına veya tarihi köklerine göre değişir. Pek çok davranış kuralları veya davranış bozuklukları suç değildir. Suç olmamakla birlikte bazı davranış bozuklukları sadece bir ayıp olarak kabul edilir ve bunları yapanların ayıplanmalarına, kınanmalarına, toplumdan ve çevreden dışlanmalarına neden olur. Bu davranışların bir kısmı ise pek çok toplumda suç olarak kabul edilir ve cezaya tabidir. Bunlara örnek olarak fuhuş, zina, evlilik dışı cinsel ilişki, hayvanlarla cinsel ilişki, kulamparalık, başka ırklarla birleşme veya evlilik, baştan çıkarma/iğfal etme fiilleri verilebilir.

Bu suçlardan parayla cinsel ilişkiye girme ve bunu meslek edinme olan fuhuş, dünyanın her tarafında mevcut ve oldukça yaygındır. Bu bağlamda kökleri eski Yunan’a, Mısır’a ve Roma’ya dayanan fahişelik dünyanın en eski, en kadim mesleğidir.

Bizim ceza hukukumuzda, bu bağlamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 227.maddesinde suç olarak kabul edilen fuhuş, Amerika Birleşik Devletleri’nde de federal bir suç olarak kabul edilmekte, yanı sıra pek çok eyalet tarafından para karşılığında cinsel ilişkiye girme her iki taraf yönünden de suç sayılmakta ve bu suçun faillerine hem hapis, hem de para cezası verilmektedir. Yine 25 Haziran 2010 tarihinde yürürlüğe giren ve ABD Kongre Üyesi James Robert Mann tarafından teklif edildiği için Mann Act/Mann Kanunu olarak isimlendirilen ve halen “ahlaksız amaçlar” olarak tanımlanan federal kanuna göre, bir başka ülkeden Amerika Birleşik Devletleri’ne ahlaksız amaçlar için kadın getirmek federal bir suç olarak kabul edilmektedir.

Amerikan Yüksek Mahkemesi’de oldukça eski bir kararında, bu bağlamda Caminetti v.United States, 242 U.S.470 sayılı ve 1917 tarihli kararında, bir kadını ticari amaçla ülkeye getirmenin o kadının erkek tarafından kendisine metres ve nikahsız eş yapma amacına yönelik olmakla, bunun çok sonra yürürlüğe giren Mann Kanunu anlamında ve kapsamında gayri ahlaki bir fiil olduğunu kabul etmiştir. Çok eski yıllarda poligami uygulayıcısı olan bir Mormon yurt dışından gelin getirdiği için mahkum edilmiştir.

Bugün pek çok eyalet kadın kiralamayı suç olarak kabul etmekte, sadece bu işi yapan kadınları değil, onları kiralayan ve adlarına pimp/pezevenk denilen kişileri de cezalandırmaktadır. Günümüzde bazı eyaletler genelev açılmasına izin vermekte, ruhsatı olan genelevlerde cinsel ilişkiye girilmesini fuhuş saymamakta, ancak bu yerlerde prezervatif kullanılmasını zorunlu tutmaktadırlar.

Bugün bütün eyaletlerde adultery/zina ve fornication/evlilik dışı cinsel ilişkiye girme fiilleri suç olarak kabul edilmektedir. Evlilik dışı cinsel ilişki ile zina arasındaki fark, zinanın evli olan bir kişinin eşi dışında bir başkası ile cinsel ilişkiye girmesi, evlilik dışı cinsel ilişkinin ise evli olmayan kişiler tarafından yapılmış olmasıdır.

Bazı eyaletlerde evlenmeleri yakın kan bağından dolayı yasak olan kişilerin cinsel ilişkiye girmeleri veya zina yapmaları ağır şekilde cezalandırılmaktadır. Mesela, bu suçun Missisipi’deki cezası 10 yıla kadar hapistir. Kuzey Carolina’da zina ve evlilik dışı ilişki kanun dışı bir fiil, yani suçtur, ancak ilişkiye giren kişilerin birbirlerinin aleyhinde tanıklık etmelerine izin verilmemektedir. Orduda görevli olanlar zina suçundan dolayı askeri mahkemelerde yargılanmaktadırlar.

Bilindiği üzere, bir erkeğin birden fazla karısının olması poligami, bir kadının birden fazla kocasının olması ise poliandri olarak isimlendirilmektedir. Her ne kadar dünyada her ikisini de yasal kabul eden ülkeler var ise de, bunların her ikisi de Amerika’da yasal dışı olarak kabul edilmektedir. Bigamy, yani iki eşlilik, evli bir kişinin bir başkası ile de evlenmesi demektir ve bu fiil ABD’de suç olarak kabul edilmekte ve bu fiile poligami ve poliandri fiillerinin cezası uygulanmaktadır. Bu kurum Amerika’da Mormonlar tarafından 1890 yılına kadar resmen uygulanmış, 1896 yılında yasaklanarak kaldırılmıştır. Amerikan Yüksek Mahkemesi, Reynolds v.United States, 98 U.S. 145 sayılı ve 1878 tarihli kararı ile poligami ve bigami kurumlarını, bunlar dini inançlara uygun dahi olsa yasa dışı kabul etmiştir. Poligami öğretisini, ilkelerini benimsemek, öğretmek, savunmak, bu yönde çalışma yapmak bazı eyaletlerde suç olarak kabul edilmektedir. Mesela bu fiilin Missisippi’deki cezası 6 ay hapis, 500 ABD Doları para cezasıdır.

Amerika’da yakın geçmişte ve halen tartışma konusu olan hususların başında kürtaj ve kürtajın yasallaştırılması gelir. Belki de hiçbir konu ve sorun, Amerika Birleşik Devletleri toplumunu kürtaj konusunda böldüğü kadar bölmemiştir. Hamile bir kadının, hamileliğine doğum veya düşük yapma gibi elinde olmayan nedenlerle çocuğun ölümüyle sonuçlanan bir şekilde son verilmesinin dışında bir yol olan ve öyle olduğu için de iradi ve doktor müdahalesini gerektiren kürtaj, gerek dini, gerekse toplumsal örf ve adetlere bağlı nedenlerle, tarih boyunca ve hemen bütün toplumlarda tartışmalara konu olmuş bir sorundur. Bu bağlamda, On Dokuzuncu Yüzyılın sonlarından Yirminci Yüzyılın ortalarına kadar kürtaj, pek çok ülke tarafından cinayet olarak kabul edilmiş ve suç sayılmıştır. Bu son derece katı kurallar tarihsel bir çerçeveye oturmakla birlikte, kürtaj, eski Roma’da ve kadim Yunan’da doğurmak istemeyen hamile kadınların herhangi bir ceza korkusuna kapılmadan başvurdukları bir yol, bir yöntemdir. Diğer taraftan kadim bir kurum ve tıbbi etik kuralı kaynağı olan Hipokrat Yemini’ne bağlı olan hekimler, kürtajı canlı bir çocuğun öldürülmesi, yani cinayet olarak kabul etmişler ve yola başvurulmaması konusunda uyarılarda bulunmuşlardır.

İngiliz Ortak Hukuku’nda kürtaj kanuna aykırı bir fiil olarak kabul edilmiyor, çocuğun düşürülmesinin hızlandırılması için yapılan fiiller de suç sayılmıyordu. 1800’lerin ortalarından itibaren çocuğun düşürülmesi için yapılan hızlandırıcı fiiller suç olarak kabul edilmeye başlandı. Hızlandırma daha ziyade hamile kadının çocuğun hareketlerini hissetmeye başladığı on beşinci haftadan on sekizinci haftaya kadar yapılıyordu.

ABD’de 1950’lerde hemen her eyalet annenin hayatını kurtarma dışında kalan bütün kürtajları yasa dışı kabul etmeye başladı. Zaman içinde kürtaj demokratlarla muhafazakarlar arasında ciddi tartışmalara, ülke genelinde bu konuda bölünmelere neden oldu. Bir tarafta kendilerine pro-choice/tercih yanlısı denilen bir kesim, diğer tarafta ve bunların karşısında pro-life/yaşam yanlısı adı verilen bir kesim oluştu.  Pro-choice adı verilen çevre, kürtajın mahrem ve kişisel bir konu olduğunu, bu konuda son kararın annenin tercihine bağlı bulunduğunu iddia etmekteydi. Buna karşı olan ve kendilerine pro-life adını veren kesim ise, bebeğin döllenme ile birlikte insan kimliğini  kazandığını ve o nedenle onun yaşamını korumanın bir yükümlülük olduğunu savunmaktaydı.

Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin 22 Ocak 1973 tarihli ve 410 U.S.113 sayılı Roe v.Wade kararına kadar, her eyalet kürtaja izin vermiyor ve sadece dört eyalet bunu suç olarak kabul ediyordu. Yukarıdaki davanın davacısı olan ve Teksas’ta yaşayan Norma McCorvey açtığı davada, Teksas yasalarının kürtajı suç olarak kabul eden düzenlemesinin, kendisinin anayasayla korunan mahremiyet hakkına tecavüz olduğunu ileri sürdü.

Yüksek Mahkeme kadının mahremiyet ve kişisel özgürlük hakkının, onun çocuk sahibi olma veya olmama hakkını da kapsadığına karar verdi. Ancak aynı kararla bu hak, devletin/eyaletin davacı kadının hayatını koruması gerektiğine ilişkin hakkıyla dengelendi, bu bağlamda, eyaletlerin yaşayabilirlik noktasına, bir diğer deyişle ceninin ana rahminin dışında yaşayabileceği sürece kadar kadının kürtaj yaptırma hakkı hususunda zorluk çıkarmaması koşuluyla kürtajı düzenleyebileceklerini belirledi. Ama Yüksek Mahkeme bu kararının gerekçesinde konuyla ilgili olarak çatallı üç nokta koydu. Bunlar aşağıdaki gibidir:

 
  • Hamilelikte birinci trimester olarak, yani bebeğin organ gelişiminin başladığı ve tamamlandığı ve yine anne adayının hamileliğe uyum sağlama süreci olarak kabul edilen ilk üç aylık dönemde kürtaj kararının verilmesi hamile kadının ve doktorunun kararına dayanır.
  • Çocuğun insan görünümünü kazandığı, kas gelişiminin hızlandığı ve solunum yaptığı ikinci trrimester, diğer deyişle ikinci üç aylık süreçte, sağlığın korunması için gerekli olan hususlar devlet tarafından düzenlenebilir.
  • Son trimesterde, yani son üç ayda devlet annenin hayatını kurtarmak hariç, kürtajı yasaklayabilir.

Yüksek Mahkemenin bu kararı pek çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Öyle ki, Yüksek Mahkeme bu kararı da dahil konuyla ilgili olarak baktığı diğer davaların hepsinde verdiği kararlarda pek çok soruyu cevapsız ve askıda bıraktı. Ama partial-birth abortion olarak isimlendirilen anne karnındaki ölü ceninin kürtajla alınmasını suç olarak kabul eden Nebraska’daki yasal düzenlemeyi 2000 tarihli ve Stenberg v.Carhart, 530 U.S. 914 sayılı kararı ile iptal etti.

Aynı cinsiyette olanların birbirleriyle veya karşı cinsiyette olanların per anus/anal veya per os/oral yolla ya da bir kadının veya erkeğin bir hayvanla cinsel ilişkiye girmesi demek olan sodomy tarihin çok eski zamanlarından itibaren yasaklanmış bir fiildir. İnsanlık eşcinsel davranışları ve ilişkileri bu yasakla engellemeye ve kontrol altında tutmaya çalışmıştır. Sodominin yasaklanması ve cezalandırılmasının tarihi eski Roma’ya kadar gider.

Bu bağlamda, eski Roma’da sodomi ağır bir suç idi. İngiltere’de sodomi VII Henry’nin Katolik Kilisesi’nin suçları ve suçluları yargılama yetkisini Kral’ın Mahkemeleri’ne aktarmasına kadar olan sürede ve bundan sonraki dönemde de suç olarak kabul ediliyordu.  Amerika’da kurulan ilk 13 eyalet/koloni sodomiyi suç olarak kabul etmişlerdi. Çok sayıda eyaletin sodomiyi suç olarak kabul etmesi ve cezaya tabi tutması, anayasanın güvence altına aldığı özel hayatın gizliliği/mahremiyet hakkı temelinde eleştiriliyor ve saldırıya uğruyordu. Bu konu Yüksek Mahkeme’ye taşındı. Konuyu Yüksek Mahkeme nezdinde dava konusu yapan Hardwick, Anayasanın kendisine mahremiyet hakkı tanıdığını, cinsel tercihte bulunmanın kişiye ait bir hak olduğunu, devletin/eyaletin kişinin bu tercihine ve yatak odasındaki mahremiyetine müdahale edemeyeceğini, bu yöndeki cezai düzenlemenin anayasaya aykırı olduğunu ileri sürdü. Yüksek Mahkeme 1984 tarihli ve Bowers v.Hardwick, 478 U.S.186 sayılı kararı ile eşcinsellerin eyaletin kanunlarını ihlal etme haklarının olmadığına, eyaletlerin bu tür sapık fiilleri cezalandırma yetkisinin bulunduğuna karar verdi.

2003 yılında Yüksek Mahkeme sodominin suç olarak kabul edilmesine ve cezalandırılmasına ilişkin sorunla yeniden karşılaştı. Bu tarihte verdiği Lawrance v. Texas, 539 U.S.558 sayılı kararı ile ve altıya üç çoğunlukla Hardwick kararını tersine çevirdi. Bu bağlamda, toplum koşullarının değiştiğini gerekçe göstererek, sodominin suç sayılmaması ve o nedenle cezalandırılmaması gerektiğini, aksinin kabulünün anayasa ile güvence altında olan özel hayatın gizliliği/mahremiyet hakkına tecavüz ve due process of law ilkesinin, yani hukuka uygun usul ilkesinin inkarı olacağını içtihat etti.

Ve nihayet Amerika Yüksek Mahkemesi 26 Haziran 2015 tarih, Obergefell v. Hodges, 576 U.S. sayılı beşe dört çoğunlukla verdiği kararla, eşcinsel evliliklere izin ve imkan vermek suretiyle geleneksel evlilik standartlarını yerle bir etti.

Amerika’da hemen her eyalette müstehcenlik filli suç olarak kabul edilmekte ve cezaya tabi tutulmaktadır. Bu suç kapsamında olan ve cezalandırılan fiiller, çıplak olarak dans etmek, kamusal yerlerde cinsel ilişkiye girmek, birisinin kamusal alanlarda cinsel organlarını göstermesi gibi teşhir edici fiilleri kapsar.

Bu fiillerin cezası uzun süreli hapis veya ağır para cezası değildir. Bu fiilleri işleyen kişi birkaç kez bunu tekrarlamadıkça, tehlikeli ve tehdit edici olmadığı takdirde tutuklanmaz. Mesela, çocuklara cinsel organını göstermeyi alışkanlık haline getiren bir erkek büyük bir olasılıkla kovuşturulur ve tutuklanırken, sinemada pornografik bir film seyrederken mastürbasyon yapan veya arabada cinsel münasebete giren bir kişi hakkında tutuklama kararı verilmez.

Kumar ve başkaca şans oyunları tarihin ilk zamanlarından bu yana bizimle birlikte olan bir fiilidir. Maharetten, beceriden daha fazla bir şans olan kumar, pek çok ülkede bizzat devlet tarafından piyango, lotarya, bingo tarzında legalleştirilmiş bir oyun durumundadır. Her yıl internet dahil pek çok alanda milyar dolar harcanan yasa dışı şans oyunları oynanmaktadır. ABD’de Las Vegas eyaletinde, Monte Carlo gibi ülkelerde, eyalete/devlete önemli ölçüde gelir sağlayan kumarhaneler vardır.

ABD’de eyaletler bingo ve başkaca küçük şans oyunlarına izin vermekte, ancak bunlarla ilgili standartları dikkatle düzenlemektedirler. Devletin belli ölçüler içerisinde bu tür küçük çaplı şans oyunlarının yapılmasına, bazı spor oyunları için bahisler düzenlenmesine imkan ve izin vermesi veya bunların bizzat devlet tarafından veya devletin denetiminde yapılması, bu konularda illegal faaliyetlerin önüne geçilmesi hususunda etkili olabilir ve olmaktadır da. Ancak illegal şekilde kumar oynanan veya oynatılan yerlerin, aynı zamanda bazı kirli işlerin yapıldığı, kirli ilişkilerin kurulduğu yerler olduğu dikkate alındığında, devletin kumar konusunda tedbirler almasına, kurallar koymasına ihtiyaç vardır.

ABD’de yasa dışı kumar işletmeleri ve bu yerleri işletenler aşağıdaki durumlarda federal yasa hükümleri altında kovuşturulmaktadır;

 
  • Eğer kumar faaliyeti yapıldığı eyalet kanunlarına aykırı ise,
  • Bu yerlerde en az beş veya daha fazla kişi, kısmen veya tamamen oynanan oyunu doğrudan doğruya veya dolayısıyla yönetiyor, işletiyor, denetliyor ve finanse ediyorsa,
  • Bu gibi yelerdeki günlük gelir 2000 Dolardan fazla ise,

Amerika’da ciddi sorun olan konulardan birisi de uyuşturucu kullanımıdır. Uyuşturucu kullanımı yüzdesi özellikle yaşları 12 ile 17 arasında olan çocuklar arasında oldukça yüksektir.

Uyuşturucu ticareti dünyanın başkaca ülkelerinde olduğu gibi ABD’de de organize suç örgütlerinin tekelindedir ve pek çok terör örgütü de bu işin içindedir. Bu terör örgütlerinin gelirlerinin önemli bir kısmı uyuşturucu işinden gelmektedir.

İnsan ve toplum sağlığı için son derece zararlı olan uyuşturucu kullanımına, bunun ticaretinin yapılmasına, ithal veya ihraç edilmesine karşı devletler ciddi mücadele içindedir.

Amerika Birleşik Devletleri uyuşturucu ile mücadele etmek amacıyla son derece ağır ve caydırıcı cezaları içeren yasaları, hem federal, hem de eyaletler ve yerel yönetimler düzeyinde yürürlüğe koymuş, uyuşturucuya karşı yürütülen savaş hususunda özel yetkili birimler oluşturmuştur. Bu suçlarla ilgili olarak getirilen suçlar kullanmadan satıcıya kadar olan bir sıralama içinde, bu bağlamda para cezasından kısa süreli hapse, ömür boyu hapse ve hatta ölüm cezasına kadar sıralanmaktadır.

Ancak toz kokain suçlarında yirmi yıl ve kırık kokain suçlarında on yıl gibi son derece ağır hapis cezasını içeren ve bir yönüyle orantısız ve gayri adil olan bu yasal düzenlemeler, Obama’nın Başkanlığı döneminde ve Ağustos 2010’da yürürlüğe konulan Adil Mahkumiyet Yasası (FSA) ile giderilmiştir. Yine bu yasayla renkli sanıkların orantısız olan aşırı ve yersiz cezalarının ortadan kalkması sağlanmıştır. Aynı yasayla şiddet içermeyen uyuşturucu bağımlısı suçluların cezaları yirmi yıldan on yıla, on yıldan beş yıla ve beş yıldan iki yıla inmiştir.


KAYNAKÇA –
1- Karl Marx, Kapital, (Sol Yayınlar, 1965)
2- Anniken U.Davenport, Basic Criminal Law-The U.S.Constitution, Procedure, and Crimes (New Jersey, ABD: Pearson Education Inc., 2006)
3- D.Kendrick, The Druids (London, England: Random House, 1927)
4- Curhchill, History of English-Speakinh Peoples (New York, ABD: Random House, 1965)
5- R.Loyn, The Government of Anglo-SaxoEngland, 500-1087 (Stanford, CA: Stanford University Press, 1984)
6- A.Sigler, An Introduction to the Legal System (Homewood, IL: Dorsey Press, 1968)
7- Farmer, The Long Arm of the Law (Regia Anglorum Publication, 1994)
8- B.Smith and H.Pollack, Criminal Justice: An Overwiew, (West/Wadsworth, 1991)
9- Moser, The Secularization of Equty: Ancient Religious Origins, Feudal Christian Influences, and Medieval Authoritarian Impacts on the Evolution of Legal Euitable Remedies 26 Cap.U.L.Rev.483 (1997)
10- J. Biancalana, For Want of Justice: Legal Reform of Henry II Colum.L.Rev.433(1988)
11- C.Van Caenegem, An Historical Introduction to Wester Costitutional Law (Cambridge, England: Cambridge University Press, 1995)
12- D.H.Fischer, Albion’s Seed: Four British Folkways in America (New York: Oxford Universty Press, 1989)
13- P.Johnson, A History of the American People (New York: Harper Collins Publishers, 1997)
14-L.O.Pike, A History of Crime in England (London:Elder&Co., 1973)
15-M.J.Gerhardt, Review:The Perils of Presidential Impechment, 67 U.Ch,.L.Rev.293)
16- Fernand Braudal, A History of Civilization, (Penguin Books)
17- Black’s Law Dictionary (West Group-1991)
18-Macropaedia&Macropaedia, The Evolution of Modern Western Legal Systems, Constitutional Law
19- Barack Obama, The President Role In Advancing Criminal Justice Reform, Harvard Law Review (Volume 130, January 2017, Number 3)