1. Avukatlık Sınavı Meselesi: Hukuk nosyonu sahibi olmayan pek çok hukuk mezunu hiç bir filtrasyondan geçmeden avukat oldu ve halen de olmaya devam ediyor. Bu meseleyi çok konuştuk. Sınav öncelikle avukatlık statüsüne nasıp olacak kişilere şart. İkinci aşama olarak da mevcut avukatlara şart ki aramızdaki çoğunluğun bu ikinci şartı kabul etmeyeceğini düşünüyorum. Bunu çok konuştuk şimdi konuşmaya gerek yok.

2. Sosyal Devlet Ayağına Avukatlık İşlerinin Devletleştirilmesi: 

A. Barodan Müdafi Görevlendirmesi Sistemi: Üç kuruşa avukatların ceza davalarına sokulmasını sağlayan bu sistem avukatlığın düşmanıdır. 50bin TL ye alacağı ağır ceza davasını 300 TL ye gördürülmesi aymazlığıdır bu sistem. Bu sistem şüpheli ve sanık için de zararlı. Şüpheli ve sanıklar yeni mezun bir takım avukatların ceza muhakemesi gibi özgürlükleri ilgilendiren önemli bir dava dalında görevlendirilmesi savunmanın nitelikli yapılması ilkesinin de ihlalidir. Şark kafası ile savunmaya para vermedikleri sevinen yurdum insanı senelerce hapis cezasını yiyince aklının başına gelmesidir bu sistem. Ya mekanizmanın kaldırılması ya da ıslah edilmesi şart. 

B. Adli Yardım Mekanizması: Yukarıda müdafide anlattığım olayın özel hukuk yansımasıdır. Bu mekanizmanında kaldırılması ya da ıslah edilmesi şart. 

SON SÖZ YERİNE: 

1. Anlaşılacağı üzere bu baronun müdafi ve avukat atama sisteminden fayda gören hükümet dışında kimse yok. Hükümet diyor ki halka. Bakın size bedava savunma yaptırıyorum. Halkın ise ne umrunda hizmet kaliteli mi, gereğince mi ifa ediliyor? Para vermiyorsa yeter. 

2. Aşağıdaki şu kısa makalemi okumanızı öneririm. Yoksa bir kaç seneye avukatlık meslekler hiyerarşisinin en tabanındaki meslek olacak ve avukatlar açlıktan birbirini yemeye başlayacak.

3. TBB ve Baroların artık partizan politika işlerini bırakıp, avukatın dertleri ile ilgilenmesi şart. Hükümetle bu konuyu iletişim kurarak güzellikle ya da kavgayla çözmeyen TBB başkanı veya baro başkanının yaklaşan seçimlerde oturdukları koltuklardan atılması şart.

Herkese iyi hafta sonları dilerim,

Sinan Kocaoğlu