Konu başlığımız; “suçların içtimaı” bahsinde yer alan zincirleme suç hükümlerinin, özellikle belgede sahtecilik suçlarında cezanın belirlenmesine ve uygulamada farklılık arz eden ceza tatbikine yönelik olup, Yargıtay’ın emsal kararlarından hareketle, dört farklı bölümde toplanmıştır.

1- Aynı anda yakalanan veya ele geçirilen sahte belgelerde, “belge sayısının çokluğu” dikkate alınarak TCK m.61 uyarınca verilecek cezada artırıma gidilmesi;

TCK m.43/1’in tatbiki için; aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi, işlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması ve bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir. Sahtecilik suçunda TCK m.43/1’in uygulanması için, belgelerin farklı tarihlerde düzenlendiğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Suça konu belgelerin farklı tarihlerde düzenlendiği tespit edilememekte ise, zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır.

Aynı anda yakalanan veya ele geçirilen sahte belgelerde ise; suçun teselsül etmediği, belgelerin farklı tarihlerde düzenlendiği tespit edilmedikçe, TCK m.43/1’in tatbik edilmediği, dolayısıyla bir (tek) belgede sahtecilikten hüküm kurulduğu görülmektedir. Bununla birlikte, suça konu her bir belge bakımından ayrı ayrı ceza verilmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak sanığın amacı ve saiki, suçun konusunun önemi, kastın yoğunluğu, sahte belge çeşitliliği ve belge sayısının çokluğu gözetilerek, temel cezanın alt sınırından uzaklaşılarak ceza tayin edilmektedir.

- Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 11.02.2014 tarihli, 2012/18248 E. ve 2014/2288 K. sayılı kararı;

“3- sanığın üzerinde yakalanan nüfus cüzdanının hakiki olduğunun ve sanığın fotoğrafı bulunan ancak M.A. isimli şahsın kimlik bilgilerini içeren sahte belge ya da belgelerle alınmış olabileceğinin yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda anlaşılması karşısında, nüfus cüzdanının hangi belgelerle ne şekilde temin edildiği araştırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;

4- 5237 sayılı TCK’nun 43. maddesine göre, aynı anda gerçekleşen fiillerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağı bulunmadığından, farklı tarihlerde düzenlendiği tespit edilemeyen nüfus cüzdanı ve sürücü belgesinin üst aramasında aynı anda ele geçmesinden ibaret eylemde, suçun teselsül ettiğinden söz edilemeyeceği, ancak düzenlenen belge sayısının aynı Yasanın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınabileceği gözetilmeden zincirleme suç hükümlerinin uygulanması suretiyle sanığa fazla ceza tayini” bozma sebebi sayılmıştır.

- Yargıtay 21. Ceza Dairesi’nin 16.12.2015 tarihli, 2015/7175 E. ve 2015/6307 K. sayılı kararı;

“1- Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 28.12.2010 tarih 2007/6707 Esas, 2010/15251 sayılı kararıyla, yerel mahkemece verilen hüküm ‘sanığın üzerinde yapılan aramada aynı anda yakalanan suça konu nüfus cüzdanlarının farklı zamanlarda düzenlendiğinin belirlenememesi halinde, TCK’nun 43. maddesi uyarınca, aynı anda birden fazla sahte belge düzenlenmesi veya kullanılması halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı da gözetilerek, belge sayısı TCK’nun 61. maddesi kapsamında nazara alınarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde düzenleme tarihleri belirlenmeden resmi belgede sahtecilik suçuna esas her belgeden ayrı ayrı ceza tayin edilmesinin Yasaya aykırı olduğundan’ bahisle bozulmuş ve mahkemece 07.06.2012 tarihli celsede bozmaya uyulmasına karar verilmiş olmasına rağmen, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 43. maddesi uygulanmak suretiyle bozma ilamının gereğinin yerine getirilmemesi” Yasaya aykırı bulunmuş, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun düzeltilmesi mümkün olduğundan, TCK m.43/1’in uygulanmasına ilişkin kısmın çıkarılarak, TCK m.62/1 uyarınca verilecek cezada 1/6 oranında indirim yapılmasına karar verilmiştir.

- Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 28.02.2017 tarihli, 2016/255 E. ve 2017/6757 K. sayılı kararında;

“... Köyü çiftçilerinden olan sanığın, adına kayıtlı 2925 parsel no'lu taşınmaz dışında sahte hazırlanmış iğfal kabiliyetini haiz 32 adet tapu senedi fotokopilerini de sunarak 2007 tarımsal faaliyet yılı için İlçe Tarım Müdürlüğü'ne müracaat ederek mazot, kimyevi gübre, kuraklık, doğrudan gelir desteği adları altında toplam 3.999,43 YTL haksız kazanç sağlaması eyleminin nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını oluşturduğu iddia edilen somut olayda;

…Sanığın, sahte tapu senetlerini aynı anda ilgili kuruma vermesi, bu belgelerin farklı tarihlerde düzenlendiğine dair kesin delil bulunmaması, katılana yönelik eylemini aynı anda gerçekleştirmesi karşısında; sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43/1 maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurularak fazla ceza tayini” bozma sebebi sayılmıştır.

- Yargıtay 21. Ceza Dairesi’nin 16.01.2017 tarihli, 2015/9075 E. ve 2017/189 K. sayılı kararı;

“1- 5237 sayılı TCK'nın 43. maddesinde, ‘değişik zamanlarda’ denilmesi karşısında; aynı anda gerçekleşen fiillerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağı bulunmadığı, ancak belge sayısının TCK'nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın tayininde nazara alınması gerektiği cihetle; aynı anda bankaya tahsil için ibraz olunan çeklerin farklı zamanda düzenlendiğine dair dosyaya yansıyan somut delil bulunmadığının anlaşılması karşısında; zincirleme suç hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı gözetilmeksizin TCK'nın 43. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini” bozmayı gerektirmişse de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususların düzeltilmesi mümkün olduğundan, hüküm fıkrasından TCK m.43’ün uygulanmasına ilişkin kısım çıkarılarak, TCK m.204/1 uyarınca tayin olunan hapis cezasından TCK m.62 uyarınca indirim yapılmasına karar verilmiştir.

- Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 13.03.2017 tarihli, 2016/2888 E. ve 2017/2470 K. sayılı kararına göre;

“…çalıntı araca başka bir aracın gerçek plakalarını takarak sahte motorlu araç trafik ve tescil belgesi düzenlemek şeklinde gerçekleşen eylemde, belgelerin farklı tarihlerde yapıldığına dair kesin delil bulunmaması nedeniyle, TCK’nun 43/1. maddesi uyarınca fiilin aynı anda işlendiğinin kabul edilmesi gerektiği gözetilerek zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, eylemin kül halinde TCK’nun 204/1. maddesinde öngörülen resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması” bozma sebebi sayılmıştır.

- Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 22.02.2017 tarihli, 2014/10573 E. ve 2017/6500 K. sayılı kararında;

“…sanıklar ile katılanlar arasında sözkonusu taşınmazın satışı konusunda takip işini yürütmek üzere anlaşma sağlandığı, sanıkların birlikte hareket etmek suretiyle, işlemler sırasında 38 adet sahte vergi dairesi alındısı düzenleyerek bunları katılanlara verdikleri ve karşılığında iş sahiplerinden değişik tarihlerde 8.100 TL aldıkları, suça konu sahte vergi dairesi alındılarının bir kısmının gerçekte olması gereken tahakkuk miktarlarından fazla olduğu, bir kısmındaki veznedar imzalarının ise gerçeği yansıtmadığı, sanıkların bu şekilde atılı suçları işledikleri iddia edilen olayda;

…sanık ...'in belgeleri aynı anda katılanlara teslim ettiği, farklı tarihlerde düzenlendiğine dair delil bulunmadığı, bu sebeple zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, sanığın eyleminin kül halinde 5237 sayılı TCK'nın 204/1. maddesinde düzenlenen tek bir resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı” kabul edilmiştir.

Yine benzer gerekçe ile Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 20.02.2017 tarihli, 2014/17385 E. ve 2017/6353 K. sayılı kararında; “farklı tarihlerde düzenlendiği tespit edilemeyen suça konu çekleri aynı anda katılana veren sanık hakkında, TCK m.43 uyarınca artırım yapılmak suretiyle fazla ceza tayin edilmesi” bozma sebebi sayılmıştır.

2- Birden fazla ve birbirinden farklı mağdura karşı işlenen sahtecilik eylemlerinde TCK m.43/2’nin tatbiki;

Sahtecilik eyleminin mağdurları farklı olduğunda, ayrı cezalandırma yoluna gidilmemekte ise de, Yargıtay’ın emsal içtihadı uyarınca TCK m.43/2’ye göre zincirleme suçtan 4'te 3 oranında ceza artırımının tatbik edildiği görülmektedir. Bu hususta emsal Yargıtay içtihadına yer verecek olursak;

- Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 18.02.2016 tarihli, 2014/10357 E. ve 2016/1269 K. sayılı kararına göre;

“…belgede sahtecilik suçlarında suçun konusu belge olup korunan hukuki yarar kamu güvenidir. Nitekim belgede sahtecilik suçlarına ilişkin TCK m.204-212 kanunun kamu güvenine karşı suçlar bölümünde yer almaktadır. Bununla birlikte belgede sahtecilik suçunun işlenmesiyle haksızlığa uğrayan gerçek ve tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkündür. Belgede sahtecilik suçunun işlenmesi nedeniyle farklı kişilerin çıkarlarının zedelenmiş olması suçun öncelikli niteliğini değiştirmeyeceği gibi zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına da engel değildir. Bu açıklamalara göre somut olayda; sanığın …bir suç işleme kararının icrası kapsamında, farklı gerçek kişilere ait olan senetlerin aynı anda bankaya verilmesi halinde, eylemin 5237 sayılı Yasanın 43/2 maddesi kapsamında; farklı zamanlarda verildiğinin tespiti halinde ise TCK’nın 43/1 maddesindeki zincirleme suçun oluşacağı cihetle; bahse konu mahkemeye ait dosyaların getirtilip onaylı örneklerinin dosya arasına alınmasından sonra zincirleme biçimde işlenmiş tek bir resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğunun kabulü” gerektiğine karar verilmiştir.

- Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 14.03.2016 tarihli, 2014/17163 E. ve 2016/2235 K. sayılı kararına göre;

“…bir suç işleme kararının icrası kapsamında, iki farklı gerçek kişiye ait olan çeklerin aynı anda katılana verilmesi halinde eylemin 5237 sayılı TCK’nın 43/2 maddesi kapsamında zincirleme suçu oluşturacağı cihetle; sanığın gerçek kişiler … ve …’yı keşideci göstererek iki adet sahte çek düzenleyip aynı anda katılan …’e vermesi eyleminin 5237 sayılı Yasanın 43/2 maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi” bozma sebebi sayılmıştır.

- Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 13.02.2017 tarihli, 2014/12288 E. ve 2017/477 K. sayılı karara göre;

“…seçim tutanaklarına gelmeyen sandık kurulu üyeleri gelmiş gibi isimleri yazılarak, sanık … tarafından bu kişilerin yerine sahte imzalar atıldığı, diğer sanık …’in de bu durumu bilerek tutanağı düzenleyip imzaladığı,

…sanıkların kamu görevlisi olmaları ve düzenlenen tutanakların da resmi belge niteliğinde bulunması, ayrıca olayın oluş şekli ve gelişimiyle TCK’nın 212. maddesindeki düzenleme de dikkate alındığında, eylemlerinin bir bütün halinde 5237 sayılı TCK’nın 204/2, 43/1 maddelerinde düzenlenen zincirleme biçimde kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması” bozma sebebi sayılmıştır.

Birbirinden farklı mağdurlara karşı işlenen sahtecilik suçunda, sahte belgelerin aynı anda yakalanması veya ele geçirilmesinin, eylemin 5237 sayılı TCK m.43/2 kapsamında değerlendirilmesine engel olmadığı, işbu sebeple zincirleme suç hükümlerinin birden fazla ve birbirinden farklı mağduru bulunan suçlarda tatbik edilmesinin mümkün olduğu görülmektedir.

3- Birden fazla sahte belgenin kısa zaman aralığında kullanılması ve “aynı zaman dilimi” kavramı;

Birden fazla sahte belgenin kısa zaman aralığında kullanılmış olması halinde, bunların aynı zamanda kullanıldığının, yani değişik zamanlarda kullanılmadığının kabul edildiği, böylece kısa zaman aralıklarının “aynı zaman dilimi” olarak öngörüldüğü, bu yolla zincirleme suç hükümlerinin uygulanmadığı görülmektedir. Aşağıda yer verdiğimiz Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı bu yönde olmakla birlikte, uygulamada bu durumun Yargıtay dairelerince farklı değerlendirildiği anlaşılmaktadır.

- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.12.2012 tarihli, 2012/11-999 E. ve 2012/1862 K. sayılı kararında;

Yargıtay 11. Ceza Dairesi, “…sanık tarafından farklı tarihlerde düzenlendiği tespit edilemeyen sahte pasaport ve nüfus cüzdanını yurt dışına çıkış yapmak suretiyle aynı anda kullanmaktan ibaret eyleminde suçun teselsül ettiğinden söz edilemeyeceği gözetilmeden 43. maddenin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini” gerekçesi ile Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar vermiştir.

Yerel Mahkeme; bir kişide aynı tarihte birden fazla sahte belgenin ele geçirilmesi halinde, 765 sayılı TCK’nın 80. maddesinin uygulandığını, işbu madde ile 5237 sayılı TCK m.43 karşılaştırıldığında, her iki madde arasında önemli bir ifade farklılığının mevcut olmadığını, her iki yasa metninde de teselsülün oluşması için, suç işleme kararı ve hükmün birkaç defa ihlal edilmesi şeklinde iki unsurun her iki yasa metninde de müşterek ve benzer ifadelerle yer aldığını belirtmiştir. Yerel Mahkemeye göre; 5237 sayılı TCK m.43’de yer alan “bir kişiye karşı” ifadesi, 765 sayılı TCK’nın 80. maddesine göre farklı unsurlar taşımamaktadır. Somut olayda kişiye karşı işlenmiş bir suç değil, aksine kamuya karşı işlenen bir suç sözkonusudur. Sanığın yakalanma tarihinde birden fazla sahte resmi belge ele geçirilmiştir. 765 sayılı TCK'nın uygulanması sırasında; madde metninde suçun farklı zamanlarda işlenmesi ifadesine yer verildiği halde, birden fazla belgenin bulunması veya kullanılması teselsülün uygulanması için yeterli görülmekte idi. Yerel Mahkemeye göre; Yasada kısmi ifade değişikliğine gidilmesi, Kanunun eski uygulamadan tamamen farklı olarak yorumlanmasına sebebiyet vermemelidir. Yerel Mahkeme, bu tür bir yorumun yasa koyucunun amacına uygun olmadığı gerekçe ve kanaati ile direnme kararı vermiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise; “765 sayılı TCK'da yer alan ‘muhtelif zamanlarda vaki olsa bile’ ifadesi karşısında, aynı suç işleme kararı altında birden fazla suçun aynı zamanda işlenmesi durumunda diğer şartların da varlığı halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi mümkündür. Nitekim 765 sayılı TCK'nın yürürlüğü zamanında bu husus yargısal kararlarla kabul edilmiş ve uygulamada bu doğrultuda yerleşmiştir. 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesinde bulunan ‘değişik zamanlarda’ ifadesi nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, suçların mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi gereklidir ki bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu halde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus TCK'nın 61. maddesi gereğince temel cezanın belirlenmesinde göz önüne alınabilecektir.

Burada ‘aynı zaman’ ve ‘değişik zaman’ kavramları üzerinde de durulmalıdır. Kanunda bu konuda bir açıklık bulunmadığından ve önceden kesin tespitlerin yapılması mümkün olmadığından, bu husus her somut olayın özelliği gözönüne alınarak değerlendirilmeli ve eylemlerin ‘değişik zamanlarda’ işlenip işlenmediği belirlenmelidir. Bu bağlamda ‘aynı zamanda’ kavramı dar yorumlanmayarak, çok kısa zaman aralıkları da, aynı zaman dilimi olarak kabul edilmelidir. Bu bakımdan birden fazla sahte belgenin kısa zaman aralığında kullanılmış olması halinde bunların aynı zamanda kullanıldığının, başka bir ifadeyle ‘değişik zamanlarda’ kullanılmadığının kabulü gerekir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın, kendisi tarafından hazırlandığına dair delil ve iddia bulunmayan sahte pasaport ve nüfus cüzdanını aynı anda kullandığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığına göre, suçun değişik zamanlarda işlenmemiş olması nedeniyle 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesinin uygulanma şartları oluşmamıştır. Ancak bununla birlikte birden fazla sahte evrakın kullanılmış olması olgusu aynı Kanunun 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesi sırasında gözönüne alınmalıdır. Bu itibarla, iki sahte belgeyi aynı anda kullanan sanık hakkında zincirleme suç hükümlerini uygulayan yerel mahkemenin direnme hükmünde isabet bulunmadığından bozulmasına karar verilmelidir.” gerekçesi ile “aynı zaman” ve “değişik zaman” kavramlarının 765 ve 5237 sayılı Kanunlar uyarınca nasıl değerlendirildiğini, çok kısa zaman aralıklarının da, “aynı zaman dilimi” olarak kabul edilip edilmeyeceğini belirlemiştir[1].

- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun işbu kararında ortaya koyduğu gerekçe ve tespit ile çelişen Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 16.11.2016 tarihli, 2016/1252 E. ve 2016/8678 K. sayılı kararında ise;

“…Sanık …’un … ili, … ilçesinde serbest veteriner hekim olarak görev yaptığı, kendisine … İl Tarım Müdürlüğü’nün 24.05.2005 tarih ve 3276 sayılı yazısıyla … İlçesinde suni tohumlama yapabilme izninin verildiği, sanığın bu izne istinaden … İlçesinde suni tohumlama yaptığı, ancak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından görevlendirilen başmüfettiş tarafından yapılan denetim sonucu düzenlenen raporunda, küpe numaraları belirtilen 87 adet hayvanın, TÜKVET sistemine göre 11/11/2007 tarihinde ... İlinde başka bir işletmede bulundukları halde, sanığın bu küpe numaralı hayvanlar hakkında 14-15-16-18-19-20/12/2007 tarihli tohumlama makbuzlarını gerçeğe aykırı olarak düzenlediği ve gerçeğe aykırı olarak düzenlemiş olduğu bu tohumlama makbuzlarına istinaden 2.534,84 TL teşvik aldığı iddia edilen olayda;

Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; sanığın gerçek tohumlama tarihine ilişkin aşamalarda bir beyanda bulunmaması, iddianameye konu hayvanların tohumlama dönemindeki sahiplerinin alınan beyanlarında tohumlama işleminin gerçekleştiğine dair kesin bir beyanlarının bulunmaması, tanıklar ... ve ...'ın kendi adlarına hiç hayvanlarının olmadığı yönündeki beyanları, hayvan sahibi tanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nun, gösterilen hayvan küpelerinin hiç birinin kendilerine ait olmadığı yönündeki beyanları, sistem üzerinde hayvanların naklini sağlayan ve bu küpe kayıtlarını ilk yapan veteriner olan ...'ın eşi ... haricinde tanık sıfatıyla dinlenen tüm hayvan sahiplerinin ‘... iline kesinlikle hayvan satmadıklarına’ dair beyanları, bu tanıkların beyanlarını doğrulayan ... ilinde söz konusu hayvanların işletmesinde bulunduğu bildirilen ...'nun ‘kesinlikle ... ili dışından hayvan almadığına’ dair beyanı, sanık ...'na 7., 8., 9. ve 10. aylarda teslim edilen makbuzlara ait teslim tesellüm tutanakları ile tüm bu verileri doğrulayan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Müfettişi ...'in ‘gerçekten yaşadıklarına dair bir iz olmayan, dolayısıyla hareketlerinin sadece kimlik bilgisi hareketleri olduğu anlaşılan hayvanlar’ ile ilgili müfettiş raporu gözönüne alındığında, sanığın makbuz tarihleri itibariyle olmayan hayvanları tohumladığına ilişkin gerçeğe aykırı olarak 14, 15, 16, 18, 19, 20/12/2007 tarihli 87 adet makbuz düzenlediği anlaşılmakla; eylemin zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik suçlarını oluşturduğunu takdir eden Mahkemenin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir”.

Kararın karşı oy yazısında ise; yukarıda gerekçelerine yer verdiğimiz Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararına dayanılarak, çok kısa zaman aralıklarının “aynı zaman dilimi” olarak kabul edilmesi gerektiği,  birden fazla sahte belgenin kısa zaman aralığında kullanılmış olması halinde, bunların aynı zamanda kullanıldığının, yani değişik zamanlarda kullanılmadığının kabulü gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla aynı anda birden fazla sahte evrakın kullanılmış olması halinde, zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, sanık tarafından suça konu sahte makbuzların aynı anda idareye sunulduğu, bu sebeple somut olayda TCK m.43’ün şartlarının bulunmadığı belirtilmiştir[2].

Belirtmeliyiz ki; suçu işleyene tatbik edilecek ceza miktarını azaltması bakımından ceza sorumluluğunu hafifleten “müteselsil/zincirleme suç” müessesesine karşı olmakla birlikte, yeni Kanunun 43. maddesinin, eski Kanunun 80. maddesine nazaran müteselsil suçu “bir kişiye karşı” kavramını da esas alarak sınırladığı, eski düzenlemeye göre bir suç işleme kararının icrası kapsamında kanunun aynı hükmünün birkaç defa ihlal edilmesi değişik zamanlarda gerçekleşse bile bir suç sayılırken, yeni düzenlemeye göre bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda bir suçun aynı kişiye karşı birden fazla işlenmesi bir suç sayılmış ve bazı suçlar ayrık tutularak (TCK m.43/3) sadece aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi, ek olarak da mağduru belli olmayan suçlarda zincirleme suçtan dolayı ceza tatbikine gidileceği, yani her bir suçtan ayrı ayrı değil, bir suçtan artırılmış ceza tayin edileceği ifade edilmiştir.

Yukarıda yer alan ve TCK m.43/1’in tatbik şekli ile ilgili farklı yargı kararlarının tartışma noktası “bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zaman” ibaresinden ne anlaşılması gerektirdiğidir ki, esasen burada failin bir suç işleme kararına sahip olup olmadığına değil, “değişik zaman” kavramından ne anlaşılacağına bakılmalıdır. Fail bir suç işleme kararına sahip olsa da, işlediği suç aynı mağdura karşı değişik zamanlarda işlenmediğinde, TCK m.43/3’de sayılan suçlar hariç, faile alt ve üst sınırlar arasında bir ceza tayin edilecek ve zincirleme suç hükümleri tatbik edilemeyecektir. Suça konu aynı fiilde mağdurlar farklı ise zaten TCK m.43/2’nin tatbiki gündeme gelecektir.

“Suçta ve cezada kanunilik ilkesi” başlıklı TCK m.2 net hükümler içermekte, suç ve ceza hükümleri bakımından kanunun lafzı ile bağlı kalınacağını, hükümde yer almayan ibarelerin yorum yoluyla genişletilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Buna göre TCK m.43/1’de geçen “değişik zaman” kavramı; bir suç işleme kararının icrası kapsamında olsa bile, aynı anda gerçekleşmeyen veya araya zaman aralığı girmek suretiyle “değişik zaman” olarak kabul edilebilecek şekilde aynı suçun birden fazla kez işlenmesini ifade etmektedir. Zaman aralığının olmaması, işlenip biten bir suçtan sonra hemen ardından ikincinin, üçüncünün veya dördüncünün işlenmesidir ki, bu durumda “aynı suç işleme kararı” ile “aynı zaman” kavramları birleşeceğinden, TCK m.43/1’e göre cezada artırıma gidilemeyecektir.

Kanaatimizce; değişik günler, ardışık farklı günler, hatta ardışık farklı saatler ve vakitler “aynı zaman” veya “değişik olmayan zaman” kavramlarına uygun düşmez, bunlar “değişik zaman” olarak kabul edilmelidir ki, aynı mağdura karşı aynı suç işleme kararının icrası kapsamında bir suçu birden fazla kez işleyen faile bir ceza verilir, fakat bu cezada TCK m.43/1’e göre artırıma gidilir. Kanun koyucunun murad ettiği de budur, öncelikle TCK m.43/1’in ilk cümlesinin lafzı da bu tespitimizi doğrulamaktadır.

“Değişik zaman” kavramını aynı suç işleme kararına bağlayıp, aynı günün farklı saatlerini, hatta ardışık günleri “aynı suç” kavramına bağlamak ve bu yolla zincirleme suç hükümlerini tatbik etmemek, TCK m.43/1’in lafzına aykırıdır. Çünkü kanun koyucu, ardışık günleri veya sırf aynı suç işleme kararını zincirleme suç için yeterli görecek olsa idi, “değişik zaman” yerine “değişik gün” ibaresine yer verirdi veya “değişik zaman” kavramını da kaldırarak, sırf “bir suç işleme kararı” ibaresinden bahsederdi. Bunlar olmadığına göre; farklı saatler, aynı günün farklı dönemleri ve ardışık günler “değişik zaman” kavramı ile açıklanmaya elverişlidir.

4- Özel ve resmi belgede sahtecilik suçunun “aynı suç” kabul edilmesi;

Uygulamada; resmi ve özel belgede sahtecilik suçlarının “aynı suç” kapsamında değerlendirildiği, her iki sahteciliğin aynı mağdura karşı işlenmesi halinde, özel belgeyi de içerisine alacak şekilde, yalnızca resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulduğu, ancak verilecek cezanın “zincirleme suç” hükümlerine göre artırıldığı görülmektedir.

- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.11.2013 tarih ve 2012/11-1376-2013/458 sayılı kararında belirtildiği üzere;

“…sahtecilik suçları bakımından ise kanun koyucunun resmi belgede sahtecilik ve özel belgede sahtecilik suçlarını benzer şekilde düzenlemesi, her iki suçta korunan hukuki yararın kamu güveni olması, suçların mağdurunun geniş anlamda toplumu oluşturan tüm bireyler olması ve suç isimlerinin aynı olması nedeniyle, resmi belgede sahtecilik suçu ile özel belgede sahtecilik suçunun ‘aynı suç’ kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir”.

- Aynı mağdura karşı gerçekleştirilen resmi ve özel belgede sahtecilik suçunda, TCK m.43/1'in tatbikini öngören Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 01.06.2016 tarihli, 2016/659 E. ve 2016/5685 K. sayılı kararına göre;

“…Sanığın .....kimlik bilgilerine havi, ancak kendi fotoğrafı yapıştırılan nüfus cüzdan talep belgesi düzenlettiği ve bu belgeyi kullanmak suretiyle nüfus müdürlüğünden içerik itibariyle sahte nüfus cüzdanı aldığı, kamu kurumu niteliğinde olan nüfus müdürlüğünün maddi varlığı olan bu nüfus cüzdanını kullanarak Türk Telekomünikasyon A.Ş. Antalya İl Müdürlüğünden hat tesis ettirmesi, ayrıca Vodafone Telekomünikasyon A.Ş.'den imzaladığı sözleşme ile hat alması şeklindeki eylemlerinin bir bütün halinde TCK 204, 43. maddelerindeki zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde ayrıca iki kez özel belgede sahtecilik suçunun oluştuğundan bahisle yazılı şekilde hükümler kurulması” bozma sebebi sayılmıştır. Dolayısıyla aynı mağdura karşı, hem resmi belgede ve hem de özel belgede sahtecilik suçu işlendiği takdirde; her iki sahtecilik eyleminin “aynı suç” kapsamında kabul edilerek, TCK m.43/1 uyarınca yalnızca resmi belgede sahtecilik suçundan ceza verildiği ve bu cezanın azami hadden zincirleme suç hükümlerine göre artırıldığı görülmektedir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Nilüfer Yenice

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

--------------------------------------------------------

[1] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, işbu gerekçe ve tespitlerine 08.06.2010 tarihli, 2010/11-98 E. ve 2010/143 K. sayılı kararında da ulaşmıştır.

[2] “Burada aynı zaman ve değişik zaman kavramları üzerinde durulmalıdır. Kanunda bu konuda bir açıklık bulunmadığından ve önceden kesin tespitlerin yapılması mümkün olmadığından, bu husus her somut olayın özelliği gözönüne alınarak değerlendirilmeli ve eylemlerin değişik zamanlarda işlenip işlenmediği belirlenmelidir. Bu bağlamda aynı zamanda kavramı dar yorumlanmayarak, çok kısa zaman aralıkları da, aynı zaman dilimi olarak kabul edilmelidir. Bu bakımdan birden fazla sahte belgenin kısa zaman aralığında kullanılmış olması halinde bunların aynı zamanda kullanıldığının, başka bir ifadeyle değişik zamanlarda kullanılmadığının kabulü gerekir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;

Sanık hakkında 14-15-16-18-19-20/12/2007 tarihli tohumlama makbuzlarını gerçeğe aykırı düzenlediği ve bu makbuzlar karşılığında 2.534 TL teşvik aldığı gerekçesiyle sahtecilik suçundan mahkumiyetine hükmedildiği ve hakkında TCK 43. maddesi hükümlerinin uygulandığı, dosyada mevcut Kelkit Kaymakamlığı’nın 23.12.2009 tarih, 1723 sayılı yazısı ve ekindeki tohumlamalara ait teşvik listesi incelendiğinde suça konu makbuzların farklı tarihli olmalarına rağmen aynı koçana ait olduğu ve tamamının 2008 yılı şubat ayında İlçe Tarım Müdürlüğü’ne ibraz edilerek aynı tarihte toplam 2.534 TL teşvik priminin alındığı, yukarıda belirtilen ceza genel kurulu kararından da anlaşılacağı üzere; aynı anda birden fazla sahte evrakın kullanılmış olması halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı bu hususun temel cezanın tayininde gözönüne alınacağı hususunun belirtildiği, somut olayda da, sanık tarafından suça konu sahte makbuzların aynı anda idareye sunulduğunun anlaşılması karşısında TCK'nın 43. maddesinin şartları bulunmadığı halde uygulanmak suretiyle sanığa fazla ceza tayin edildiği anlaşılmıştır”